YAŞAR İLKSAVAŞ: CİMRİ

0
YAŞAR İLKSAVAŞ
YAŞAR İLKSAVAŞ

Cimri, Moliére’in ölümünden sonra, tüm dünyada olduğu gibi yazarın ülkemizde de en çok sahnelenen, en çok uyarlanan eseridir. Sözkonusu oyunu bu kez Sabahattin Eyuboğlu çevirisinden ve Kenan Işık’ın rejisinden İstanbul Devlet Tiyatroları sahnesinde izliyoruz.

Moliére, bilindiği gibi, Cimri’yi Plautus’un Çömlek adlı oyunundan esinlenerek yazmıştır. Çömlek’in kahramanı bir çömleğin içine gizlenmiş bir hazine bularak zenginleşir. Ömrü boyunca bu hazineyi kaybedeceği, bu servetinin çalınacağı kaygısıyla, korkusuyla yaşar. Oyun bir komedi olmaktan uzaktır. Moliére’in Cimri’siyse XVII. yüzyılın burjuva ortamında geçer. Oyunun başkişisiı Harpagon servetini tefecilikten kazanmış yaşlı bir adamdır.

Harpagon duldur. Kızı Elise ve oğlu Cléante’la birlikte yaşamaktadır. Oyunun başında Elise’in napolili bir soylunun oğlu olan Valére’e aşık olduğunu öğreniriz. Valére sevgilisinin yanında olabilmek için kimliğini gizleyerek Harpagon’un kalfalığını yapmakta, onu sürekli onaylayarak, cimriliğini destekleyereke, onun gibi düşünüyor görünerek sevgisini kazanmaya çalışmaktadır. Cléante’sa, annesiyle birlikte kıt kanaat yaşayan Maiane’a aşıktır. Mariane’la evlenmeyi düşünen bir kişi daha vardır: Harpagon. Bunun için çöpçatan Frosine’den yardım ister. Babasının düşüncelerinden habersiz Cléante, evlenecek parayı bulmak için bir tefecinin akılalmaz  teklifini kabul etmek zorunda kalır ama tam sözleşmeyi imzalayacakken bu tefecinin babası olduğunu öğrenir. Bu arada babasının da Mariane’la evlilik hazırlığı içinde olduğunu öğrenecektir…

Oyunun dört yüzyıldan beri hiç eskimeden tekrar tekrar oynanıyor olmasının en büyük nedeni , hiç kuşkusuz, insanoğlunu çeşitli yönleriyle, keskin bir analiz gücüyle sahneye getirmiş olmasıdır.  Harpagon yalnızca sıradan bir cimri değil, ahlâk anlayışı açısından da derinlemesine irdelenmesi gereken bir karakterdir. Moliére derin gözlem ve inceleme gücüyle oyundaki tüm kişileri birer karakter olarak yaratmayı başarmıştır. Hepsini birbirleriyle olan zıtlıkları ve benzerlikleriyle sahneye taşımıştır. Fars geleneğinden ögelerle İtalyan komedilerinden kişileri oyununa büyük bir başarıyla katarak hiç eskimeyen bir komedi elde etmeyi başarmıştır yazar. Bu komedide  serveti uğruna herşeyi, çocuklarını bile feda etmeye hazır Harpagon, korkunç bir farsın mutlu kişisidir. Çevresindekileri mutsuz etmesine rağmen.

Cimri-8

Sabahattin Eyuboğlu’nun çevirisinde değişiklikler yapılmış mı, yapılmamış mı bilmiyorum. Türkçenin inceliklerinden yararlanan, sahnede su gibi akan çok başarılı bir çeviri . Ama, herkesin ezbere bildiği, neredeyse bir özdeyiş halini almış olan “Yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemeli” deyişi neden “insan yemek için yaşamaz, yaşamak için yer,” şeklinde çevrilmiş, anlayamadım.

Oyunu Kenan Işık bir piyanoyla bir dedikodu koltuğunun bulunduğu boş bir sahnede geçirtmiş. İnsanın gözü yine de XVII. yüzyılın o zengin dekorlarını arıyor. Yönetmen oyunu  zamansızlaştırmak, belli bir tarih diliminin içine hapsetmemek için böyle bir tercih yapmış olabilir, o zaman kostümler neden dönem kostümü? Dalida’nın, oyunda bir yama gibi duran, asla oyunla bütünleşmemiş olan “Parole Parole parole” şarkısını “Parayla parayla parayla” olarak değiştirerek günümüze gönderme yapılmak istenmiş olabilir. Böyleyse bile çok havada kalmış. Oyun klasik siçimiyle oynanırken ikinci perdenin başı da bana gereksiz geldi.

Oyunu, ancak yer bulabildiğim,  salonun arka sıralarından izledim. Mehmet Ali Kaptanlar, Zeynep Erkekli, Ferdi Atuner dışındaki oyuncuların seslerini duymak için oldukça zorlandık. Zaten oyunun başarıya ulaşmasındaki en büyük etken de bu üç oyuncunun başarılı oyunculukları.  Mehmet Ali Kaptanlar her zaman belli bir düzeyin üzerinde oyunculuk sergileyen, tiyatromuzun önemli oyuncularından biri. Ne ki, ilk perdede onun gibi bir yorumcudan beklediğim oyunculuğu bulamadım. Ama ikinci perde kendisini yine kanıtlamayı başardı  sanatçı. Paralarının çalındığı sahnedeki o ünlü tiradda tek kelimeyle muhteşemdi.

Cimri-10

Zeynep Erkekli de izlemekten her zaman zevk aldığım, hiçbir zaman belli bir düzeyin altına düşmeyen oyunculardan. Bu oyunda da Frosine’e can katmış. Çizdiği karakterle oyundaki fars ögesinin ortaya çıkmasını sağlamış.

Ferdi Atuner yine yılların deneyimini konuşturmuş. Oyunculuğu ve sesiyle Komiser’i ön palana çıkartmış. Oyuna renk ve hareket katmış.

Jacques Usta’da Ömer Hüsnü Turat, Valére’de Eylem Server Ünüvar rollerini gerektiği gibi yorumlayan, oyunun temposuna ayak uydurmayı başarmış oyuncular.

Genel olarak baktığımızda, Cimri, özellikle üç oyuncunun performansıyla zevkle izlenen bir oyun olmuş. Ayrıca Devlet Tiyatroları klâsik bir oyunu sahneye getirerek önemli bir işlevini yerine de getirmiş oluyor. Kültür Bakanlığının yeni yasa tasarısıyla kültürsüzleştirme politikasının yeni bir adımı olarak Devlet Tiyatroları’nı kapatmaya gittiğini hepimiz dehşet ve ibretle izliyoruz. Dilerim Cimri Devlet tiyatroları’ndan izlediğimiz son oyun olmaz.

www.dirensanat.com

PAYLAŞIM
Önceki İçerik10. AKBANK KISA FİLM FESTİVALİ BAŞLIYOR
Sonraki İçerikBERKİN ELVAN İÇİN MÜZİKLER SUSTU, SAHNELER KAPANDI
YAZAR VE ÇEVİRMEN 1949 yılında İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi, Galatasaray İktisadî ve Ticarî Bilimler Akademisi'ni bitirdi. İşletme İktisadı Enstitüsü'nde master yaptı. Kom Tekstil ve Konfeksiyon Fabrikaları A.Ş.'de 29 yıl idarî ve malî işler müdürlüğü ve genel müdür muavinliği yaparak üst düzey görevlerde çalıştı ve aynı fabrikadan emekli oldu. Yaşamının uzunca bir döneminde İhsaniye Altsokak'ta, ailesiyle oturdu. Üniversite yıllarında tiyatro ve kitap eleştirileriyle denemeler yazmaya başladı. Sonra yalnızca tiyatro eleştirileri yazmayı sürdürdü. Yine üniversite yıllarında başladığı çevirmenliği de hiç bırakmadı ve 2000 yılında emekli olduktan sonra çeviriye ağırlık verdi. Yeni Gazete, Hürriyet, Dünya, Hürgün, Yeni Ortam, Gazette 13, Son Saat gazetelerinde tiyatro ve kitap eleştirileri, Cumhuriyet gazetesinde derleme ve derleme çevirileri yayınlandı. Hürriyet Gösteri, Tempo, Papirüs, Yeni Dergi, Yeni Ufuklar, Oluşum, Yeni İş Dünyası, Çağdaş Sanat, Aylık, Best, Downtown dergilerinde 1970'den bu yana tiyatro eleştirileri ve diğer yazıları yayınlandı. De Yayınevi, Can Yayınları, Gelişim Yayınları, Bilgi Kitabevi, Kelebek yayınları, Altın Kitaplar, Doğan Kitap, Everest ve Oğlak yayınlarında elliye yakın çevirisi çıktı.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.