Hami Çağdaş “Hep Güzelliklerle” Hatırlayacağız

0

Hami Çağdaş henüz yoğun bakıma gitmek üzereyken bana ” hayatta senle hep güzel günlerimiz oldu, güzel şeyler yaşadık… bizim hep güzelliklerimizi hatırla…. Hep güzel günlerimizi hatırla…” dedi. Onu yoğun bakımdan da yalnız bırakmamaya özen gösterdim. Her gün ziyaretine gittim. Son güne kadar bilinci açıktı.Ses tonusu konuşması vurgusu o kadar her zamanki gibi güzel samimi ve güven vericiydi. Beş dakikalık görüşmemizde bile çok güzel samimi sohbetimiz oldu. Son akşam ziyaretine gittiğimde biraz sohbet ettik. Doktorlar görüşme süresinin dolduğunu hatırlattı. Bende elini tuttum ona baktım. ” yarın tekrar geleceğim. merak etme, iyi olacaksın… Yarın burdan çıkacaksın deyip ümidvar konuştum. Biraz daha sabır dedim. O da bana baktı. ” Peki…” dedi. ” Sen nasıl istersen öyle olsun…” dedi. Her şey senin istediğin gibi olsun…” dedi. Birbirimize el salladık. Bunun gündelik bir veda olduğunu sanıyordum… normal bir vedalaşma… Hiç aklıma gelmedi. Bunun upuzun sürecek olan bir ayrılığın başlangıcı olduğunu… Meğer vedalaşmış benimle…

O geride güzel anılar bıraktı. Kalplerimizde hep bizi ümitlendiren neşesi ile yaşayacak…. Ülkemizin kültür sanatına büyük katkısı oldu. Gece gündüz demeden çalıştı. Bir çok sanatçıyı keşfetti. Dokunduğu her insanın içinde bir cevher çıkarırdı. ” mutlaka herkesin iyi olduğu bir alan vardır” deyip hayatın her daim insanların önüne bir fırsat çıkardığına inananlardandı. “Önemli olan o fırsattan sonra ne yapacağın” derdi. Hürriyet Gösteri Dergisi’ni tam kırk yıl boyunca Hürriyet gazetesinden bağımsız, kendi ilkelerinden taviz vermeden, dimdik, onurlu bir şekilde ayakta tuttu. Aslında Hürriyet Gösteri Dergisi’nin sadece yazı işleri sorumlusu değil her şeyiydi. Uzun bir süredir onunla birlikte hürriyete gidip gelirdim. Bu bakımdan Hami Çağdaş’ın Hürriyet Gösteri Dergisi’nin devam etmesinde, bugünlere gelmesinde nasıl bir çaba sarfettiğini en iyi gözlemleyenlerden biriyim.

Hami Çağdaş’ın Diren Sanat’ın kurulmasında on yıla yakın bir süredir ayakta kalmasında çok büyük katkıları oldu. O başta tiyatro ve edebiyat olmak üzere sanatın bütün dallarını besleyen can damarımızdı bizim için. Kaliteli bir sanat eserinin nasıl olması gerektiğini ondan öğrendik. Her konuda her zaman danışmanımızdı. Bizlerin yaşam koçuydu… Hiç yılmadan usanmadan sorduğumuz her soruya tane tane cevap verir, bazen en anlaşılmaz bir konu üzerinde konuşsak bile bir de bakmışsınız ki dünyanın en tatlı sohbetinin içinde buluvermişiz kendimizi. Hep bize doğru, iyi ve güzelin neden ve nasıl olması gerektiğini öğreten kişiydi. “Her daim ortak bir yol vardır” derdi. Her yolun bir çıkışı mutlaka olurdu.

Hami Çağdaş – Sabit Doğan- Rengin Uz

Onu kaybetmenin acısı o kadar ağır ki…. Hayatımızda onlarca yakınımızı birden kaybetmenin acısına eşdeğerdir. Onunla tam yirmi yıl hiç kopmayan bir dostluğumuz oldu. Onunla tanıştığımız günden itibaren her etkinliğe birlikte katıldık. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödüllerinin 22 yıl jüri üyeliğini yaptı. Yılda ortalama 120 tiyatro oyununu birlikte izlemeye giderdik. Bir kere yolumuz kesiştimi, ellerimiz tutuştu mu bir daha bırakmadık birbirimizi….

Aradan onca yıl geçti. Bir de bakmışız ki her şeyi birlikte yapıyoruz… .

Birlikte güzel anılar biriktirdik.

Acıları birlikte yaşadık.

Birlikte ağladık.

Birlikte mücadele ettik.

Zorlukların üstesinden birlikte geldik.

Hastalandığımızda birbirimizin başında bekledik.

Her başımız ağrıdığında birbirimizin sığınağı olduk..

Birbirimizi anladık.. Birbirimizi dinledik…

Birbirimizin neşesi…

Bir birimizin huzuru…

Bir birimizin tesellisi…

Birbirimizin ilacı olmuşuz…

Çok naif çok duyarlı çok ince ruhlu biriydi… Kocaman bir kalbi vardı. Orada neşe ve sevgi hiç eksik olmazdı… Her şey çift gözün içten gülümsemesi için” derdi… Birlikte kocaman sakin huzurlu bir yaşamı göğüsledik. Sakin…. mütevazi… doğal… İçten… Güven dolu… sevginin ve saygının hep üstün geldiği ulaşılması imkansız bir yaşam… basitti ama imrenilesi bir hayat…

Hani şarkılarda ve şiirlerde hep son gününe kadar… Son anına kadar … Mezara kadar derler ya… bende onun son gününe, son anına kadar hep yanında oldum. Üç ay yattığı hastane odasında onu hiç yalnız bırakmadım. Birlikte çok büyük yaşam mücadelesi verdik. ( O hep bana burdaki halimi hatırlama hep güzel anılarımızı hatırla dediği için hastane sürecinin detaylarını paylaşmayacağım) Hep bir gün iyileşeceğine ayağa kalkacağına inandım…. Son güne kadar ümitliydim…. Uzun süren bir mücadelenin sonucunda böyle yenilmek…. insana öyle ağır geliyor ki… Kabul edilmesi imkansız…. Yoğun bakımın önünde ilk bana söylediklerinde yıkıldım…. donakaldım…. Bu nasıl bir acı dedim… Bu nasıl bir şey…. buna insan dayanabiliyor mu?… bu dayanılacak bir şey mi…? Bu nedir dedim…. O an hayatımdaki her şeyi kaybetmiş gibi hissettim…. Zaman durmuş… başka bir evrene savrulmuştum… Depremzedenin bir anda annesini, babasını, kardeşini, eşini, dostunu, sırdaşını, kalbini kaybetmesi gibiydi… öyle bir acı ki. . Bu kayıp yüzlerce kişiyi kaybetmekti. Meğer bilmek ile kabul etmek arasında ne kadar çok fark varmış. Biliyorum üstünden tam bir ay geçti… ama kabul edemiyorum. Halen aklıma geldikçe soruyorum bu gerçek mi diye. Bu süreçte çok kişi ile konuştum; Onlara nasıl başa çıktınız? dedim.. . Ölenle nasıl ölünmeden yaşanır dedim… Neye tutundunuz…. . Nasıl çıkarsın… Unutmak mümkün mü.. unutmak mı gerekir… Meğer acı acıya benziyormuş…. Herkes “zaman” dedi… Zamanla geçiyor… Zaman… süreyi de söylediler… Altı ay….. Bir de anladım ki birini ne kadar çok severseniz, o kadar çok yanıyor yüreğiniz… Bir de insanları birbirine bağlayan şeyin kan bağı olmadığını anladım.. Asıl bağlayan şey yaşanmışlıklar… paylaşımlar… Güzel anılar… Aslında yakın bir dostunu kaybetmek seninde tüm yaşanmışlıklarını hatta yaşayacaklarını da kaybetmen oluyor… Atalarımız yaşamasaydı derler miydi; ateş düştüğü yeri yakar.

O kimseyi kırmadı, eğilmedi… bükülmedi… gücenmedi. gücendirmedi… sanki hayatını hep güzel hatırlanmak üzere kurguladı. Ona göre yaşadı…. Kimsenin hakkında olumsuz bir şey söylemedi. Herkesi olduğu gibi kabul etmesini bildi. Üç kuşak İstanbullu idi. Kimseyi küçük görmedi. Onun karşısında hiç kimse ego yapamazdı…. hep herkesten daha fazla bilgisi ve öngörüsü vardı. Bilgisini de kimsenin gözüne sokmazdı. Her kesimden insanlarla hep paylaşacak bir şeyleri vardı. Kibiri hiç yoktu. O hep ikinci adam olmayı tercih etti. Tiyatro, Edebiyat, resim, Klasik Müzik, Opera sanatın her kolunu besleyen can damarımızdı bizim…

Bu ülke sana çok şey borçlu. Çok şey verdin. Hiçbir zaman verdiğinin karşılığını istemedin.Tek istediğin güzel hatırlanmaktı. Güzel hatırlanmayı da hak ediyorsun. Diren Sanat olarak seni hep güzel hatırlayacağız. Güzel hatırlanman içinde elimizden geleni yapacağız.

Yeri doldurulamayacak eşsiz insan.

Seni hep bu güzel gülüşünle hatırlayacağız.

İnsanlar senin güzel dünyanda huzur ve ümit doluydu.

Tüm sanat camiası senin dünyana sığındı

Çünkü senin dünyan güzeldi, sadeydi, sakindi, zamanlar ötesiydi, egolardan sıyrılırdı sana gelen. Senin dünyana giren ermiş olurdu.

Mütevazi sade kocaman kalpli engin ruhlu insan

Hami Çağdaş hep kalbimizde olacaksın.

Hami Çağdaş’ı Osman Olmuş yıllar öncesinden yazdığı şiirinde ne güzel anlatıyor.

bu şiir gıyabında Hami Çağdaş için yazılmış olup 2003 yılında kendisine doğum günü hediyesi olarak Varlık Dergisi’nde yayımlanmıştır 🙂

İPİNCE VE SARMAŞIK BİR KALP

     1) hem “genç”,
     2) hem “güzel",
    3) hem de “yakışıklı”ya*.

hiçbir hayat böylesine en uç ve en iç yaşanmamıştır: üstelik en içre!
imbiklenmemiştir: katre katre! kadim dostluğun timsâli: sensin işte!
o upuzun masalarda: mücbir konuksun! çocukluktan! mütevellîd! müstesnâ!
bir babanın oğlu! olmak herkese nasîp olmaz! hepimiz: nesebinden müsemmâ!
bir hayatın içinde boğulduk: sen hariç! hiç birimiz yüzmeyi bile bilmiyorduk
en derin sularda: kulaç kulaç! yol aldın.kendinden başka herkese: “var”dın!
var olduğun her yerde “aura”n vardı! senden önce ve senden sonra: kim vardı!
mihrimâh sultan adına yaptırılan camiideki aks-i sedâyı duyan: duymayan!
beri gelsin! görsün: o içindeki prizmadan kırılan ışığı: kaç renge ayırırsın!
attığın her adımda gül yaprağı olsun: kıpkırmızı ve simsiyah! stendal dahi korksun!
iki renk hiç kimseye böyle yakışmamıştır! üstelik muhteşem iki yıl: hiç konuşulmamıştır!
davul bile dengi dengine böyle vurmamıştır: aşkına! aşkın olmak herkese has değildir
sen aşkınsın: senden arşa! başka kim arz-ı endâm edebilir ki! en olmadık sofralarda
hem sofusun, hem bektâşî! ikisi bir arada: ama sensin işte: ikisinden de uzakta ve burda
kocaman bir adamsın! ben dahil! senin yanında esâmem okunmaz ama iyi ki varsın be usta!
ustalık erbâbına aittir! ben bu hayatta hiç bir şeyin erbâbı olamadım: yazdıklarımın bile
esrârına varamadım.babamın bir lâfı vardır: ”oduncular oduna, kömürcüler kömüre
herkes zanaatına oğlum!” zanaatına yakışan kaç adam gördüm kü ben: bu hayatımda
ipince bir kalp: devâsa bir adam! tamamen tersyüz bir hayat: en ilkin hepimize birer nasihat!
olmaz! yürürsün sadece: beyoğlu’nda simsiyah! ve kıpkırmızı! böylesi hiç yaşanmamıştır!
duymazdan gelirsin toprağın sesini çakmağın taşını: alevi kavdan koruyan yine sensin!
ağız dolusu: “sana ne!” denildiğinde bile zannedildiği kadar keyfe keder değildir.bilirsin
bir aşk: içini dolduranlardan ibarettir her zaman! kıvamından: bilir zaman: ta en baştan!
yazarsan: yazdığın yerde kaç kalp kırılır! kaç kalp kırılmadan içine doğru bükülür!
bükülmedin ki hiçbir zaman! zamanın behr-inde neysen, yine sensin: koskoca adam!
– “gencim, güzelim, yakışıklıyım!”-
yiğitliğine muktedir olan! varsa beri gelsin! âlemin içinde ve dışındasın işte!
hiçbir hayat böylesine en uç ve en iç yaşanmamıştır: mâlumunuz üzre: en içre!
bir kalp: kaç kalbe tutunabilir ki! sahiden siz hiç uğraşmayınız: tutamazsınız1
-öyle sahih bir adam ki!-
bu kalp her gövdede** taşınmaz! taşıma suyla değirmen dönmez: döndüremezsin!
yaşadıklarını geriye.hiç kimse saramaz: ağrıyan bir kalbi böyle bir zerâfetle
saran sensin! kadim dostluğun timsâli: kimi sevdiysen ona sarmaşıksın
-özenle ve inceden!..-

7.mEFarEt 2003/istinpolin
Osman OLMUŞ

  • —üçü bir arada tek kişiye: “edebiyatın en sınırsız ve en sinirsiz şişmanı”na.
    **—bu gövdenin” vahded-i vücûd” ile yakından uzaktan hiçbir alâkası yoktur, biline

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.