FİLMEKİMİ 3 İLE 11 EKİM ARASINDA İSTANBUL’DA

0

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen Filmekimi bu yıl Ekim ayı boyunca İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Bursa ve Edirne’de sinemaseverlerle buluşacak. Yeni sinema sezonunun habercisi Filmekimi’nin 14’üncüsünde, prömiyerini Sundance, Berlin, Cannes, Venedik, Toronto gibi saygın uluslararası festivallerde yapan ve bu festivallerden birçok ödülle ayrılan, Woody Allen, Noah Baumbach, Stephen Frears, Michel Gondry, Todd Haynes, Hirokazu Kore-eda, Nanni Moretti, Paolo Sorrentino gibi usta yönetmenlerin son yapıtlarının da aralarında bulunduğu 46 film izlenebilecek. Filmekimi’nde Can Evrenol’un ‘Baskın’ ve Ben Hopkins’in ‘Hasret’ filmlerinin de Türkiye prömiyerleri yapılacak.

 

sabit doğan
SABİT DOĞAN

İstanbul’da 3 ile 11 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilecek olan Filmekimi’nde filmler; Beyoğlu’nda Beyoğlu, Atlas, Kadıköy’de Rexx, Ortaköy’de Feriyesinemalarında 11:00, 13:30, 16:00, 19:00, 21:30 seanslarında gösterilecek.

Filmekimi Ankara Büyülü Fener Kızılay Sineması’nda 2 ile 4 Ekim; İzmir Karaca Sineması’nda 9 ile 12 Ekim; Trabzon’da Atapark Avşar Sinemaları’nda 16 ile 18 Ekim; Bursa Cinetech Korupark Sinemaları’nda 23 ile 25 Ekim; Edirne Cinemarine Sinemaları Margi Outlet’te 23 ile 25 Ekim’de gerçekleşecek.

İstanbul’da Filmekimi biletleri, 19 Eylül Cumartesi günü 10:30’dan itibaren, Biletix satış noktaları, Biletix internet sitesi (biletix.com), Biletix çağrı merkezi (216 556 98 00) ile Atlas ve Rexx sinemalarında kurulacak gişelerden satın alınabilecek. 24-27 Eylül’de Kurban Bayramı dolayısıyla tüm gişeler kapalı olacak.

Filmekimi’nin İstanbul ayağının biletleri hafta içi gündüz seanslarında (11:00, 13:30, 16:00) sadece 7 TL, hafta sonu gündüz seansları ve tüm 19:00 ve 21:30 seanslarında tam 17 TL, indirimli 12 TL. Tüm 21:30 seansları 17 TL.

İKSV Lale Kart üyeleri için ön satış dönemi 16 Eylül’de başlıyor: Lale üyeleri bu yıl da biletlerini %25’e varan indirimlerle öncelikli olarak alabilecek. Siyah ve Beyaz Lale Kart üyeleri 16 Eylül Çarşamba; Kırmızı ve Sarı Lale Kart üyeleri 17 Eylül Perşembe ve 18 Eylül Cuma günlerinde özel indirimlerle biletlerini alabilecek.

Vodafone Freezone’lulara özel, bir bilet aldıklarında aynı seans için bir bilet hediye kazanacaklar. Kampanyalı bilet satışları 19 Eylül gününden itibaren Filmekimi ana gişeleri ve biletix.com adresi üzerinden yapılacak. Kampanya koşulları hakkında ayrıntılı bilgi vodafonefreezone.com sitesinde yer alıyor.

 

İLETİŞİM

Festival programına Filmekimi’nin web sitesi filmekimi.iksv.org’un yanı sıra Vodafone Red’in katkılarıyla geliştirilen İKSV Mobil uygulaması, AppStore ve Google Play’den ücretsiz olarak indirilebiliyor. Filmekimi broşürü AppStore’dan ücretsiz olarak indirilebilen İKSV Kitaplık uygulamasıyla iPad üzerinde okunabiliyor, Filmekimi sinemalarından da temin edilebiliyor. Filmekimi’yle ilgili gelişmeler ve daha birçok güncel bilgi ise, Filmekimi’nin Facebook, Twitter ve Instagram sayfalarından takip edilebilir.

facebook.com/filmekimi

twitter.com/filmekimi_iksv

instagram.com/filmekimi

#filmekimi15

 

FİLMEKİMİ’NDE NELER VAR

Mantıksız Adam / Irrational Man (Woody Allen)

Başrollerini Emma Stone, Joaquin Phoenix ve Parker Posey’nin paylaştığı Woody Allen’ın son filmi ‘Mantıksız Adam / Irrational Man’in merkezinde yaşama arzusunu yeniden kazanmak isteyen felsefe profesörü Abe Lucas var. Hayatta ne zevk ne de bir anlam bulamayan Abe, duygusal açıdan dibe vurmuştur. Ders vermeye başladığı küçük bir kasabadaki üniversitede iki kadınla yakınlaşır: Mutsuz evliliğinde debelenen öğretim üyesi Rita ile en iyi öğrencisi Jill. Talihin bir oyunuyla Abe öyle bir karar vermek zorunda kalır ki tüm dengeleri ve ilişkileri alt üst olur. İlk gösterimi Cannes Film Festivali’nde yapıldı.

 

Dheepan (Jacques Audiard)

Cannes’da Altın Palmiye’yi kazanan ‘Pas ve Kemik’ ile ‘Yeraltı Peygamberi’ filmleriyle tanıdığımız Jacques Audiard’ın son filmi  ‘Dheepan’  Paris’te Sri Lankalı üç mülteci üzerinden tüm dünyadaki sığınmacıların çektiği zorlukları ele alıyor. Filme adını veren Dheepan’ı 1980’lerde ‘Tamil Kaplanları’nda çocuk asker olan romancı Antonythasan Jesuthasan canlandırıyor. Sri Lanka’da sona eren iç savaştan kaçabilmek için Dheepan, bir kadın ve bir kız çocuğuyla bir aileymiş gibi davranarak mülteci olarak Fransa’ya gider. Paris dışında bir toplu konuta yerleştirilen üçlü, bir yandan göçmen olarak kültür çatışmasını aşmaya çalışırken bir yandan da gündelik şiddetle ve “ailevi” meselelerle uğraşmak zorunda kalacaktır.

 

Bayan Amerika / Mistress America (Noah Baumbach)

Bu yılki İstanbul Film Festivali’nin en çok izlenen filmlerinden ‘While We Are Young’dan sonra bağımsız yönetmen Noah Baumbach, Frances Ha’nın hem başrol oyuncusu hem de ortak senaristi Greta Gerwig ile birlikte ‘Bayan Amerika’yı yarattı. Başrollerinde Greta Gerwig, Loka Kirke, Heather Lind’in yer aldığı film, efsane bir şehir komedisi olmayı vaat ediyor. İlk gösterimini Sundance’te gerçekleştiren Bayan Amerika, Baumbach’ın en eğlenceli filmi olarak görülüyor. Baumbach ve Gerwig işbirliğiyle ortaya çıkan hınzır senaryosu ve sivri diyaloglarıyla dikkat çeken film, kendi halinde, henüz New York’un ışıltılı hayatına girememiş Tracy ile şehri çok iyi bilen ve maceracı bir kız olan Brooke’un ilişkisini anlatıyor.

 

İnsanın Değeri / The Measure of a Man (Stephane Brize)

Cannes Film Festivali’nde Vincent Lindon’a En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandıran ‘İnsanın Değeri / The Measure of a Man’, işçi sınıfının sosyolojik yapısını anlatan sosyal gerçekçi dram. Yönetmenliğini Stephane Brize’nin yaptığı film, birden bildiği tüm ahlaki değerlere karşı durmak zorunda kalan bir fabrika işçisinin hikâyesini anlatırken “aslında, insanın değeri nedir?”i sorguluyor. ‘Dardenne Biraderler’i anımsatan açık bir kapitalizm eleştirisi yapan film, özellikle başrolündeki Vincent Lindon’un performansıyla büyük övgü aldı.

 

Ixcanul / Ixcanul Volcano (Jayro Bustamante)

Jayro Bustamante’nin ilk uzun metrajlı filmi olan ‘Ixcanul’ Guatemala’da gerçek ve aktif bir volkanın eteklerinde çekildi. Kaqchikel Mayaları’ndan, ailesiyle birlikte bir kahve plantasyonunda yaşayan 17 yaşındaki Maria’nın ekseninde gelişen öyküsüyle izleyiciyi, şu ana kadar yılda en fazla 6 film çekilebilmiş Guatemala’dan gelen; gerçek bir karakterin yaşadıklarına dayanan etkileyici ve alışılmışın dışında bir kadın öyküsü. İzleyiciyi Maya kültürü ve gelenekleriyle tanıştıran Ixcanul’un başrollerinde Maria Mercedes Coroy ve Maria Telon var. Film, 2015 Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı ödülüne layık görüldü, Guadalajara’da ise En İyi Latin Amerika Filmi seçildi.

 

Life (Anton Corbijn)

Fotoğrafçı ve yönetmen olan Anton Corbijn’ın son filmi ‘Life’, Hollywood efsanesi James Dean ile Magnum fotoğrafçılarından Dennis Stock’un, Dean henüz dünya çapında bir yıldız olmadan, 1955 yılındaki yakın arkadaşlığının hikâyesini anlatıyor. Stock, bu başına buyruk, çılgın, neşeli ve yaramaz yeni aktörün fotoğraflarını çekmek için LIFE dergisini ikna eder. İkili, Los Angeles’tan New York’a oradan da Dean’in Indiana’daki aile çiftliğine doğru, kıtayı boydan boya geçen bir fotoğraf gezisine çıkar. Stock’un hayatını değiştirecek bu geziden geriye çağımızın en unutulmaz fotoğrafları kalacaktır. Berlin Film Festivali’nde ilk gösterimini yapan ‘Life’ın müzikleri ise geçtiğimiz Aralık ayında İKSV Salon’da konser veren Owen Pallett tarafından bestelendi.

 

Lolo (Julie Delpy)

‘Paris’te İki Gün’, ‘New York’ta İki Gün’ ve ‘Skylab’ ile sevdiğimiz, en Amerikalı Fransız yönetmen Julie Delpy, başrollerini Dany Boon, Vincent Lacoste ve Karın Viard ile paylaştığı bu romantik komediyle beyazperdeye dönüyor. Lolo, dünya prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nin Venedik Günleri bölümünün ardından Toronto Film Festivali’nde de gösterilecek. Filme adını veren Lolo, annesini aşırı sahiplenen ve bu yüzden de annesinin yeni sevgilisine zorluk çıkartan ergen bir genç.

 

En Güzel Günlerim / My Golden Days (Arnaud Desplechin)

‘A Christmas Tale’ ve ‘My Sex Life or How I Got Into an Argument’ gibi duygusal filmlerin yönetmeni Fransız Arnaud Desplechin’in senaryosunu da kendi yazdığı yeni filmi ‘En Güzel Günlerim / My Golden Days’, ergenlik çağındaki gençlerin romantik hikâyesini anlatıyor. Cannes Film Festivali Eleştirmenler Haftasında En İyi Senaryo ödülü alan, Quentin Dolmaire, Lou Roy-Lecollinet gibi isimlerin oyunculuğu ile filmk, hem dokunaklı bir büyüme hikâyesi, hem de sıcacık, hayat dolu, hüzünlü ve nüktedan bir ilk aşk hikâyesi.

 

The Witch (Robert Eggers)

‘The Witch’ ile Sundance Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü alan Robert Eggers, insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden, New England’daki cadı avlarından esinleniyor. Hıristiyan inançlarına sıkı sıkıya bağlı William ve Katherine, beş çocuğuyla birlikte, geçit vermez bir ormanın yamacında yaşamlarını sürdürmektedir. Yeni doğan oğulları sırra kadem basıp bir de ekinleri solunca, aile batıl inançlar ile kendi korku ve kaygılarının esiri olur.  Başrollerini Anya Taylor Joy, Ralph Ineson’ın paylaştığı ve Sundance’in en ürkütücü filmi olarak övülen ‘The Witch’, korku ve endişenin işlendiği, etkileyici bir yapıt. 1922 yılında çekilen ünlü korku filmi Nosferatu’nun yeniden çevrimini Robert Eggers’ın üstleneceği de açıklandı.

 

Baskın (Can Evrenol)

Beş polisin gece devriyesi sırasında gelen bir yardım çağrısı üzerine destek için gittikleri terk edilmiş tarihi bir Osmanlı karakolunda başlarına gelenleri konu eden bir geceyarısı filmi. Dünya prömiyerini bu ay Toronto Film Festivali’nin ‘Midnight Madness’ seçkisi kapsamında gerçekleştiren ‘Baskın’, Can Evrenol’un aynı adlı ödüllü kısa filminden uyarlandı. Filmin Türkiye prömiyeri, Filmekimi’nde yapılıyor.

 

Kronik / Chronic (Michel Franco)

Meksikalı yönetmen Michel Franco’nun senaristliğini de üstlendiği ‘Kronik’, izleyiciyle ilk kez buluştuğu Cannes Film Festivali’nden En İyi Senaryo ödülüyle ayrıldı. Filmin başrollerinde, ‘Reservoir Dogs’, ‘Pulp Fiction’ gibi filmlerde rol alan benzersiz oyuncu Tim Roth, 5 sezondur devam eden ‘Grimm’den hatırlayacağımız Bitsie Tulloch ve ilk kez 2008 yılında ‘Kara Şövalye’de ‘Joker’s Thug’ olarak izlediğimiz David Dastmalchian yer alıyor. ‘Kronik’, Tim Roth’un canlandırdığı, bir bakımevinde ölüm döşeğindeki hastalarla ilgilenen bir erkek hemşirenin portresini çiziyor.

 

Son Efsane / The Program (Stephen Frears)

Gazeteci David Walsh’ın ‘Seven Deadly Sins’ kitabından uyarlanan filmde ünlü bisikletçi Lance Armstong’un hakkında çıkan doping haberlerinin ardından 7 kez kazandığı Tour de France şampiyonluklarının elinden alınması ve spordan men edilmesine kadar devam eden tartışmalı süreçleri aktarılıyor. Başrollerini Ben Foster ve Chris O’Dowd’ın paylaştığı ‘Son Efsane’nin kadrosunda Dustin Hoffman, Guillaume Canet ve Jesse Plemons yer alıyor. Film, ilk gösterimini bu ay Toronto Film Festivali’nde yapıyor.

 

Ex Machina (Alex Garland)

(Never Let Me Go’, ‘Gün Işığı’, ‘28 Gün Sonra’ filmlerinin senaryolarını, ‘The Beach / Kumsal’,  ‘Tesseract / Hiper Küp’ romanlarının yazarı Alex Garland ‘Ex Machina’da hem yönetmen hem de senarist olarak karşımıza çıkıyor. ‘Ex Machina’, “insanlık sonrası fütüristik şok filmi” ve “vizyoner bir bilimkurgu” olarak şimdiden kült filmler arasına girdi. Filmin başrollerinde Oscar Isaac, Domhnall Gleeson ve Alicia Vikander yer alıyor. Yapay zekâ ürünü bir “kadın robot deneyi”ni test eden bilim adamlarının hikâyesini anlatan film, çağdaş bir Frankenstein yorumu olarak tanımlanıyor. Müziklerini ‘Ben Salisbury’ ile ‘Portishead’ kurucularından Geoff Barrow’un bestelediği filmin ilham kaynakları arasında ‘2001: Uzay Macerası’ (Stanley Kubrick) ile ‘Gerçeğin Ötesinde’ (Ken Russell) yer alıyor.

 

Bir Varmış Bir Yokmuş / Tale of Tales (Matteo Garrone)

İlk gösterimini Cannes’da gerçekleşen, epik bir sinema vizyonuyla Ortaçağ Napoli’si hikâyelerinden esinlenen ‘Bir Varmış Bir Yokmuş / Tale of Tales’in başrollerinde Salma Hayek ve Vincent Cassel yer alıyor. Kendisini çok seven kocasını feda etmeye hazır bir kraliçenin savaşımından, bir kralı baştan çıkarmaya çalışan iki gizemli kız kardeşe, dev bir pireyle uğraşırken kızının kalbini kıran başka bir krala… güzellikle groteski karıştıran bu hikâyeler gotik bir hayal dünyasını çarpıcı ve benzersiz bir şekilde beyazperdeye taşıyor.

 

Marguerite  (Xavier Giannoli) 

Eylül ayında Venedik Film Festivali’nde ilk gösterimini yapan ‘Marguerite’, Fransız yönetmen Xavier Giannoli’nin son filmi. Detone soprano Florence Foster Jenkins’in hikâyesinden esinlenen film 1921 yılının Paris’inde geçiyor. Marguerite Dumont’un şatosundaki bir partide, müthiş bir hevesle arya söyleyen Marguerite o kadar detone ve kendi durumundan o kadar bihaberdir ki, dinleyiciler gülmemek için kendilerini zor tutmaktadır. Kışkırtıcı bir gazeteci son performansı hakkında övgü dolu bir yazı yazınca Marguerite de büyük bir resital vermeye ikna olacaktır. Filmin oyuncuları arasında Catherine Frot, Andre Marco, Michel Fau ve Christa Theret  bulunuyor.

 

Ben, Earl & Ölen Kız / Me and Earl and the Dying Girl (Alfonso Gomez)

Amerikalı yazar Jesse Andrews’ın aynı adlı romanından uyarlanan, yönetmen koltuğunda ‘Glee’ ve ‘American Horror Story’ gibi başarılı dizilerde yönetmen olarak karşımıza çıkan Alfonso Gomez’in olduğu ‘Ben, Earl & Ölen Kız’ın oyuncu kadrosunda ‘Bates Motel’den tanıdığımız Olivia Cooke, Thomas Mann ve RJ Cyler yer alıyor. Sundance Film Festivali’nden, Jüri Büyük Ödülü ve İzleyici Ödülü ile dönen film, lise son sınıfta olan ve okulunu huzurla bitirmek uğruna kimseyle yakınlaşmamayı tercih eden Greg’in kanser hastası sınıf arkadaşı Rachel’a yardımcı olmasıyla birlikte gerçek dostluğu keşfetmesini konu alıyor. Film, Rolling Stone dergisi tarafından şimdiden 2015 yılının en iyi 7 filmi arasında gösteriliyor.

 

Microbe & Gasoline (Michel Gondry)

Michel Gondry’nin Versailles’da geçirdiği çocukluk günlerinden esinlendiği ‘Microbe & Gasoline’, geçen Filmekimi’nde de gösterilen ‘Biz ve Ben’deki gibi ergenlerin dünyasına dalan tatlı bir fantezi, ev yapımı bir karavanla Fransız taşrasını kat eden iki ergenin büyüme hikâyesi. Uyumsuz liseliler Mikrop ile Gazolin’in yaz tatili başladığında ilk işleri derme çatma bir “tekerlekli ev” inşa edip kendilerini yollara vurmak olur. Elbette yolda hem tuhaf tiplerle karşılaşır hem de ilginç maceralar yaşarlar.

 

İnatçılar / Rams (Grimur Hakonarson)

40 yıldır birbiriyle konuşmayan, hayvancılık yapan iki kardeş, Gummi ve Kiddi’nin koyunlarını kurtarmak amacıyla bir araya geldiği bu film, dokunaklı, insancıl ve kuzeyli mizahını esirgemeyen bir dram. İzlandalı yönetmen Grimur Hakonarson’un kendi ülkesinde yaptığı doğa çekimleriyle birleşen belgesel tadındaki ‘İnatçılar’, 2015 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış ödülüne değer bulundu. Başrollerini Sigurður Sigurjónsson ve Theodór Júlíusson’ın paylaştığı film İzlanda’nın Oscar adayı.

 

Carol (Todd Haynes)

Suç ve gerilim romanlarının usta yazarı Patricia Highsmith’in kendi deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı 1952 tarihli romanı ‘Carol’, 11 yıllık bir yapım sürecinden sonra beyazperdede. Amerika’da insan ilişkilerinin karanlık yüzüne bakan yönetmen Todd Haynes, şahane kadrosu ve olağanüstü sanat tasarımıyla yılın bu en çok övülen filminde 1950’lerin New York’unda iki kadının yasak aşkını anlatıyor. 2015 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’ye aday olan, En İyi Kadın Oyuncu (Rooney Mara) ve Kuir Palmiye ödülleri kazanan filmin başrollerinde Cate Blanchett ve Rooney Mara yer alıyor.

 

Hasret / Yearning (Ben Hopkins)

Yönetmen Ben Hopkins’in filmi İstanbul’a film çekmeye gelen küçük bir çekim ekibinin hikâyesini anlatırken, günden karanlığa, yaşayan şehirden geçmişin şehrine doğru geçerken İstanbul’un birçok yönüne değiniyor. ‘Hasret / Yearning’, eski mahallelerin yıkılması ve yenilenmesi, göçmen işçiler, hükümete karşı direniş, şehirde yaşayan çok çeşitli dinler ve topluluklar, İstanbul’un tuhaf derecede melankolik özüne değiniyor.

 

Emanet / Coin Locker Girl (Han Jun-Hee)

Han Jun-Hee’nin ilk yönetmenlik denemesi olan ‘Emanet’, ilk kez Cannes Film Festivali’nde Eleştirmenler Haftası bölümünde gösterildi. Metro istasyonunda terk edilen bir bebeğin bir mafya örgütünün lideri olan kadın tarafından sahiplenilmesini ve kızın yıllar sonra kadının otoritesini ve yetiştirilişini sorgulamasını konu alan bu sert film Kore’de Bucheon Film Festivali ile İtalya’da Griffoni Film Festivali’nde ödüller kazandı.

 

Umudun Tarifi / An (Naomi Kawase)

Geçen yıl Filmekimi’ndeki ‘Dingin Sular’ filmiyle hatırladığımız Japon yönetmen Naomi Kawase’nin yeni filmi ‘Umudun Tarifi’nin çekimleri Japonya, Fransa, Almanya’da yapıldı. Küçük bir fırın mutfağında ‘an’ adı verilen fasulye ezmesinin yaşlı bir kadın olan Tokue tarafından yapılmasıyla başlayan bu hikâye, gün geçtikçe fırının sahibi Senataro ile Tokue arasında farklı dostluklara ve geçmişe yapılan yolcuklara kapısını aralıyor. 2015 Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünün açılışını yapan filmi, sunduğu eşsiz görüntüler ile izleyicilere farklı bir atmosfer yaşatıyor.

 

Küçük Kız Kardeşim / Our Little Sister (Hirokazu Kore-eda)

Çağdaş Japon sinemasının ustası Kore-eda’nın son filmi ‘Küçük Kız Kardeşim’, Yoshida Akimi’nin aynı adlı çoksatar çizgi romanından uyarlanmış. Büyükannelerine ait bir evde oturan üç yetişkin kız kardeş, yıllardır görmedikleri babalarının cenazesinde onlu yaşlarındaki utangaç üvey kız kardeşleri Suzu’yla tanışırlar. Kızı çok sevip yanların alan kızkardeşler, ailelerine yeni katılan bu kızla gitgide yakınlaşırlar. Klasik Japon tarzını benimseyen bu sakin ve dokunaklı aile dramı, Cannes’da Altın Palmiye için yarışmıştı.

 

The Lobster (Yorgos Lanthimos)

Yunanlı yönetmen Yorgos Lanthimos’un ülkesi dışında çektiği ilk filmi ‘The Lobster’, sinemaseverleri distopik bir geleceğe götürüyor. Hollywood’un en parlak yıldızlarından Colin Farrell, Rachel Weisz, Ben Whishaw, Olivia Colman’ın yer aldığı film, dünya prömiyerini yaptığı Cannes Festivali’nden Jüri Ödülü ve Kuir Palmiye Özel Mansiyonu ile döndü. Film, bekâr olmanın yasadışı olduğu ve bu suçu işleyenlerin seçtikleri bir hayvana dönüştürüldüğü tuhaf, gerçeküstü, sıra dışı bir dünyada geçiyor.

 

El Club / The Club (Pablo Larrain)

Berlin’de Büyük Jüri Ödülü alan ‘El Club’un yönetmeni Pablo Larrain’i Oscar’lı ‘No’, Altın Lale’li ‘Tony Manero’ ve ‘Post Mortem’ filmlerinden tanıyoruz. Katolik Kilisesi’ne sert eleştirilerin yöneltildiği filmin başrolünde, Larrain’in önceki filmlerinde de birlikte çalıştığı Alfredo Castro rol alıyor. Şili’de bir sahil kasabasında işledikleri suçlar yüzünden Kilise’den uzaklaştırılmış bir grup rahibin günahlarıyla yüzleşmesini, karanlık bir atmosfer ve sakince açılan bir hikâye örgüsüyle anlatin filmi eleştirmenler özellikle oyunculuk performansları nedeniyle övüyor. Larrain çekim öncesi birçok eski kilise yetkilisi ve eski rahiple görüşmeler yapmış.

 

Mükemmel Bir Gün / A Perfect Day (Fernando León de Aranoa)

Kadrosunda Benicio Del Toro, Tim Robbins, Olga Kurylenko gibi yıldız isimlerin yer aldığı ‘Mükemmel Bir Gün’, silahlı çatışmanın sürdüğü bir bölgede, su kuyusundan ceset çıkarmaya çalışan insani yardım işçilerini konu ediyor. Savaşın ortasında kalan işçiler için, kobay fareler gibi çıkış yoktur sanki. Belirsizlik içinde tehlikenin tam ortasındaki işçiler, savaş içinde savaş yaşarlar: Mizah, dram, tehlike, umut… İlk kez Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen filmi için yönetmen León de Aranoa şöyle diyor: “Bu filmin kaybedecek, durup düşünecek hiç vakti yok. Müzik olsaydı punk rock olurdu.”

 

Sakin Batı / Slow West (John Maclean)

Sundance Film Festivali’nden Jüri Büyük Ödülü’yle dönen ‘Sakin Batı’nın yönetmeni indie rock grubu Beta Band müzisyenlerinden John Maclean. 19. Yüzyılın sonlarında, Vahşi Batı’da geçen filmde, sevdiği kadının peşinden Amerika’ya seyahat eden aristokrat bir İskoç ailesinin 16 yaşındaki genç oğulları, bölgenin zorlu şartlarında ona eşlik etmesi için gizemli ve güçlü bir gezginle anlaşır. Filmde, ‘Hunger / Açlık’, ‘Shame / Utanç’, ‘X-Men ve Soysuzlar Çetesi’nden tanıdığımız çok yönlü oyuncu Michael Fassbender, genç yetenek Kodi Smith-McPhee ve ‘Kara Şövalye Yükseliyor’dan hatırladığımız Ben Mendelsohn yer alıyor.

 

Knight of Cups (Terrence Malik)

İlk gösterimi Berlin Film Festivali’nde ana yarışmada yapılan filmin  oyuncu kadrosunda Christian Bale, Cate Blanchett, Natalie Portman, Freida Pinto, Imogen Poots, Antonio Banderas yer alıyor. Los Angeles’ta yaşayan, etrafında olup bitene anlam vermeye çalışan, kendini sisteme kaptırmış umutsuz bir adam olan senaryo yazarı Rick’in hikâyesi ‘Knight of Cups’. Rick’in ayartılışı, ulaştığı şöhretini ve aşırılığı…

 

Güneş Tepedeyken / The High Sun (Dalibor Matanic)

Yönetmen Dalibor Matanic’e Cannes’da Jüri Ödülü kazandıran ve Hırvatistan’ın Oscar adayı olan ‘Güneş Tepedeyken’, Yugoslavya iç savaşının üç ardışık döneminde aynı oyuncuların farklı karakterleri canlandırdığı üç imkânsız aşk hikâyesini anlatıyor. Farklı etnik kökenler ve savaşın birbirine yabancılaştırdığı karakterlerin öyküsü, 20 yıllık karşılıklı öfkenin ve geride bıraktığı izlerin bir özeti… Film, yakın tarihin belki de en karmaşık kimlik arayışının sınırlarını çiziyor.

La-Patota

 

Paulina / La Patota (Santiago Mitre)

Cannes Film Festivali’nde Eleştirmenler Haftası bölümünde Büyük Ödül’e değer bulunan ‘Paulina’ festivalin en heyecan verici keşiflerinden biri olarak nitelendirildi. ‘Paulina’, fedakâr ve idealist bir kadın öğretmenin Arjantin’in ücra bir bölgesinde başından geçen olayları anlatan; adalet, dirayet ve fedakârlık kavramlarının sınırlarını yoklayan, cesur bir siyasal gerilim. Oyuncu kadrosunda performansıyla büyük övgü toplayan Dolores Fonzi, Oscar Martinez ve Esteban Lamothe var

 

Annem / Mia Madre (Nanni Moretti)

Ferzan Özpetek filmlerinden hatırladığımız İtalyan oyuncu Margherita Buy ile Amerikalı oyuncu ve yönetmen John Turturro’nun rol aldığı, Cannes’dan Ekümenik Jüri Ödülü’yle dönen Annem / Mia Madre’, varoluşsal bir krizin ortasında kalan yönetmen Margherita’nın ölümcül bir hastalıkla uğraşan annesi, huysuz başrol oyuncusu ve ergenlik çağındaki kızıyla baş etmeye çalışmasını anlyatıyor. Nanni Moretti’nin The Guardian’a göre “samimi, hınzır ve akıl çelici” olan bu yarı-otobiyografik filmi, dramla mizahı ustaca harmanlıyor.

 

Babam / Babai (Visar Morina)

Bu yıl Karlovy Vary ve Münih film festivallerinden En İyi Yönetmen ödülü kazanan Visar Morina, Kosova savaşı öncesinde hayatlarını sigara satarak geçindiren bir baba-oğulun hikâyesini anlatıyor. ‘Babam’, farklı ülkelerde yapılan çekimleri, yönetmen Morina’nın kullandığı sinema dili ve başarılı hikâye anlatımı ile izleyiciden büyük ilgi gördü. Kosova’nın Oscar adayı film, karmaşık bir düzen içinde aile olmanın önemini vurguluyor.

 

Annemle Geçen Yaz / The Second Mother (Anna Muylaert)

Saõ Paulo’da zengin bir evde hizmetçilik yapan Val, mükemmel kanepeler hazırlamaktan evin yeniyetme oğluna dadılık yapmaya kadar, işini son derece ciddiye almaktadır. 13 yıl önce kızını büyükannesi ile bırakıp iş bulmak için Sao Paulo’a gelen Val’in hırslı ve akıllı kızının tekrar hayatına girişiyle evin hassas dengeleri alt-üst olur. ‘Annemle Geçen Yaz’, Brezilya’da aile ve sınıf meselelerini yeni, çağdaş ve tempolu bir tarzda ele alıyor. Sundance’te başrollerindeki Regina Casé ve Camila Márdila’ya Jüri Oyunculuk Özel Ödülü kazandıran film, Berlin Panorama bölümünde de İzleyici Ödülü kazanmıştı.

 

Saul’un Oğlu / Son of Saul (Laszlo Nemes)

Cannes’dan Büyük Ödül ve FIPRESCI dahil dört ödülle ayrılan Saul’un Oğlu / Son of Saul, Macar yönetmen Laszlo Nemes’in ilk uzun metraj denemesi. Kısa filmleriyle birçok festivalden ödüle layık görülen Nemes, ilk uzun metrajlı filminde izleyiciyi 1944 yılına, Auschwitz imha kampına götürüyor. Kampta Nazilerle işbirliği yapmaya zorlanan Yahudi mahkûmlardan Saul’un görevi, cesetleri yakmaktır. Bir gün, temizlediği imha fırınında, bir oğlan çocuğunun cesedini görür. O an olanaksız bir ödev üstlenir: Çocuğun cesedini yakılmaktan kurtaracak ve usulünce toprağa verecektir. Başrollerinde Geza Röhrig, Levente Molnar, Urs Rechen’in bulunduğu Saul’un Oğlu, Macaristan’ın 2016 Oscar adayı olarak açıklandı. Saul Ausländer rolünde ilk kez kamera önüne geçen Geza Röhrig, Macar bir yazar ve şair. 35 mm çekilen ve Cannes’da 35 mm kopyasından gösterilen Son of Saul kötülük kavramını benzersiz bir bakış açısıyla sorguluyor.

 

Aşk Vadisi / Valley of Love (Guillaume Nicloux)

Fransa’nın en ünlü oyuncuları Isabelle Huppert ile Gérard Depardieu, romancı, yönetmen ve oyuncu Guillaume Nicloux’nun filminde 35 yıl yeniden bir araya geliyor. Huppert ve Dépardieu, kendi adlarını taşıyan, yıllar önce birbirlerinden ayrılmış, çok ünlü bir oyuncu çifti canlandırıyorlar. Filmde, intihar eden oğulları Michael’dan bir mektup alınca yıllar sonra yeniden buluşmayı kabul eden bu acılı çiftin hikâyesi anlatılıyor. Olağanüstü görselliğiyle dikkatleri çeken ‘Aşk Vadisi’, dünya prömiyerini yaptığı Cannes’da büyük ilgi topladı.

 

London Road (Rufus Norris)

London Road, 2006 yılında Ipswich’te beş genç kadının canice öldürüldüğü ‘Suffolk Canisi’ cinayetlerinin yankılarını ve etkilerini ele alıyor. Alecky Blythe, mahalle sakinleriyle (yani bir nevi Küçük Britanya ile) yaklaşık 100 saatlik röportajlar yaptı; 2011’de de röportajda sarfedilen sözleri aynen kullanarak müziklerini Adam Cork’un bestelediği ve yine Rufus Norris tarafından sahneye konan bir müzikale dönüştürdü. Müzikalle aynı adı taşıyan beyazperde uyarlaması da aralarından birinin tutuklanmasıyla kendilerini bu trajik olayların tam merkezinde buluveren sıradan insanların hikâyesini müzikle ve kendi sözleriyle anlatıyor.

 

Nahid (Ida Panahandeh)

2015 Cannes Film Festivali’nde Gelecek Vaad Eden Film Ödülü’ne değer bulunan Panahandeh’in ilk uzun metrajlı filmi İran’daki boşanmış kadınların çocukların velayeti ve hülle nikâhı gibi sorunlarını ele alıyor. Bir yandan da Ortadoğu kültürünü, kadın ve erkek arasındaki ilişkiyi de yansıtan Nahid, İran toplumundaki güçlü kadınların ortak hikâyesi. İranlı yeni nesil yönetmenlerin ödüllü yapıtlarına yepyeni bu örnek, başrolünde ‘Bir Ayrılık’ filminden hatırladığımız Sareh Bayart dramatik performansıyla büyük övgü aldı.

 

Hazine / The Treasure (Corneliu Porumboiu)

‘Bükreş’in Doğusu’, ‘Bükreş’e Gece Çöktüğünde ya da Metabolizma’, ‘Polis’, ‘Sıfat’ filmlerinin yönetmeni Corneliu Proumboiu’nun alaycı dramlarındaki sıradan kahramanlar, küçük bürokratlar ve Romanya’nın komünist geçmişinin uzun gölgelerini sevenler bu sevimli ve minimalist taşlamadan büyük keyif alacaklar. Filmin ilham kaynağı, filmde Adrian’ı canlandıran Adrian Purcarescu’nun gerçek hazine arama hikâyesi. Romanya’da komünist dönem öncesi arka bahçelerine gömülmüş bir hazineyi bulmak için iki komşunun yaptığı iş birliğini konu alan film, karakterlerin motivasyonlarına karşın olayları ilerleyişinin gösterdiği farklılık ahlak anlayışı, devlet ve bürokrasi gibi birçok etkeni gözler önüne seriyor.

 

Arjantin / Zonda: Folclore Argentino (Carlos Saura)

Müzik ve dans filmlerinde bizi kendine hayran bırakan Carlos Saura, bu kez geleneksel Arjantin müziğinin yüreğini açan bir belgesel sunuyor. Arjantin’in farklı bölgelerinde çekilmiş görüntüler ve ülkenin en iyi müzisyenleri tarafından seslendirilen geleneksel şarkılar sayesinde Arjantin şiirsel, büyüleyici bir nitelik kazanıyor; hem kulaklara hem gözlere hitap ediyor.

 

Aşka Özgürlük / Freeheld (Peter Sollett)

Sollett’in Eylül ayında Toronto Film Festivali’nde prömiyer yapan son filmi ‘Aşka Özgürlük’, Laurel Hester ile Stacie Andree’nin gerçek aşk hikâyesiyle eşitlik, adalet ve medeni haklar mücadelesini anlatıyor.. Hem kişisel hem de siyasal bir mücadeleyi ele alan bu dokunaklı cesaret hikayesinin başrollerini Julianne Moore, Ellen Page, Michael Shannon, Steve Carell ve Josh Charles paylaşıyor.

 

Gençlik / La Giovinezza (Paolo Sorrentino)

Paolo Sorrentino’nun, Oscar ödüllü ‘Muhteşem Güzellik’ filminden sonra çektiği ‘Gençlik’, iki eski arkadaşın ilişkileri, gençlik anıları ve hayatlarını gözlerinden geçirmesini anlatıyor. Dünya prömiyerini Cannes’da yapan film, yönetmenin farklı kamera açıları, çarpık yüzler, stilize görseller ve olağanüstü müzikler geçidiyle izleyiciye nefes kesici bir seyirlik sunuyor. Filmin başrollerini Oscar’lı aktör Michael Caine, 2006’da İstanbul Film Festivali’nde Sinema Onur Ödülü alan Harvey Keitel ve Rachel Weisz paylaşıyor.

 

Sessiz Çığlık / Louder Than Bombs (Joachim Trier)

Trier’in Cannes’da Altın Palmiye için yarışan son filmi ‘Sessiz Çığlık’ etkileyici bir psikolojik dram. Üç yıl önce ölen ünlü fotoğrafçı Isabelle’in büyük oğlu Jonah, annesinin anısına düzenlenen bir sergiye katılmak için evine geri döner. Jonah, kardeşi Conrad ve babaları Gene yıllar sonra ilk kez aynı çatı altında zaman geçirecektir. Gene oğullarıyla yeniden yakınlaşmak istese de Isabelle’e karşı besledikleri karmaşık duygular ve farklı anıları durumu zorlaştıracaktır. Senaryosunu Trier ve Eskil Vogt’un ortaklaşa yazdığı ‘Sessiz Çığlık’, bir ailenin hayalleri, düş kırıklıkları ve sırlarının portresini çiziyor.

 

Yeni Ahit / The Brand New Testament (Jaco Van Dormael)

Belçikalı oyun yazarı, senarist ve yönetmen Jaco Van Dormael’in 2009 tarihli filmi ‘Bay Hiçkimse’den sonra çektiği bu gerçeküstü komedi, ilk kez Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterildi ve büyük ilgi gördü. Tanrı’nın Brüksel’de yaşadığı ve on yaşındaki kızı Ea ile arasındaki huzursuzluğun sıra dışı ve eğlenceli hikâyesinin anlatıldığı filmin başrolünde ‘Coco Before Channel’ filminde üstün performansıyla adından söz ettiren sergileyen Belçikjalı yönetmen, oyuncu ve komedyen Benoît Poelvoorde yer alıyor.

VALLEY

 

Saltanatın Mezarlığı / Cemetery of Splendour (Apichatpong Weerasethakul)

Altın Palmiye ödüllü ‘Uncle Boonmee Who Can Recall His Past Lives / Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor’ filminin yönetmeni ve 7. İstanbul Bienali sanatçılarından Apichatpong Weerasethakul’un yeni filmi ‘Saltanatın Mezarlığı’nda da gerçeklik, fantastik öğeler, rüyalar, hayaletler ve bilinçaltı iç içe geçiyor. Oyuncu kadrosunda yönetmenin daha önce de beraber çalıştığı Jnejira Pongpas ve Banlop Lomnai bulunuyor. Khon Kaen’da yaşayan orta yaşlı bir ev kadınının bir klinikte gizemli bir uyku hastalığına kapılan askerlerle ilgilenmesini kone alan filmde yönetmen Weerasethakul, yine çocukluk anılarından, ülkesi Tayland’ın acı olaylarla dolu geçmişinden ve ailesinden ilham aldığını belirtiyor.

 

Darmadağın / Disorder / Maryland (Alice Winocour)

Genç Fransız yönetmen ve senarist Alice Winocour’un ikinci filmi ‘Darmadağın, bir psukolojik gerilim filmi. Başrollerini, Diane Kruger ile bu yıl İstanbul Film Festivali’nde de gösterilen ‘Çılgın Kalabalıktan Uzak’ta izlediğimiz başarılı oyuncu Matthias Schoenaerts paylaşıyor. Eski bir paralı asker olan Vincent’ın Lübnanlı bir işadamının eşini ve çocuğunu korumak için işe alınması, Vincent’ın savaş travmasıyla paranoyaya kapılması ve sonrasında gelişen olayları Vincent’ın bakış açısından izliyoruz. Yönetmen Alice Winocour, aynı zamanda Deniz Gamze Ergüven’in ödüllü Mustang filminin senaristlerinden. Hitchcockvari bir gerilim olarak övgü toplayan filmde kamera tek bir bakış açısını izliyor. Winocour, filmin ilham kaynakları arasında Antonioni’nin filmleri ile ‘The Conversation’ (Coppola) ve ‘Take Shelter’ (Jeff Nichols) filmlerini sayıyor.

 

Uzaktan / Desde Alla (Lozenzo Vigas)

72. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan’ı alan ‘Uzaktan / Desde Alla’ 50 yaşındaki bir adamın 17 yaşındaki bir gençle tanıştıktan sonra hayatının sonsuza kadar değişmesini konu alıyor. Guillermo Arriaga’nın hikâyesinin uyarlaması olan film, Lorenzo Vigas’ın da ilk yönetmenlik denemesi. Filmin rollerini ise Alfredo Castro, Luis Silva ve Jericó Montilla paylaşıyor.

 

Dağlar Uzaklaştığında / Mountains May Depart (Jia Zhang-ke)

Çinli Jia Zhang-ke’nin hem yönetmenliğini yaptığı hem de senaryosunu yazdığı filmi ‘Dağlar Uzaklaştığında’, geçmişten günümüze ve geleceğe uzanıyor. 1999, 2014 ve 2025 yıllarında Çin ve Avustralya’da geçen film, parçalanan bir aile üzerinden kültürel değişim ve tüketici hırsının izlerini sürerek Çin’in ekonomik ve toplumsal dönüşümünü ele alıyor. Başrollerinde Tao Zhao, Yi Zhang ve Jing Dong Liang’ın olduğu filmin çekimleri on yıl sürdü. Çin’in en önemli çağdaş yönetmenlerinden Jia Zhang-ke’nin bir önceki filmi, “yeni Çin’in” vahşi ve sert bir portresini çizen ‘Günahın Dokunuşu’, 2013 Filmekimi’nde gösterilmişti.

SABİT DOĞAN

www.dirensanat.com

 

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.