YAŞAR İLKSAVAŞ/ TARİHİN PENCERESİNDEN MASALSI BİR METİN :  HAYAL-İ TEMSİL

0

Afife Jale ve Bedia Muvahhit: sahneye çıkmış ilk müslüman Türk kadın oyuncular. Aynı dönemde yaşamış ve sahneye çıkmış olmalarına rağmen yolları asla kesişmemiş iki sanatçı.

 

YAŞAR İLKSAVAŞ
YAŞAR İLKSAVAŞ

Afife Jale, Darülbedayi’nin açtığı sınavı kazanarak sahneye çıkan ilk Türk Müslüman kadın oyuncu. Tiyatro aşkı, tiyatro tutkusuyla yanıp tutuşan bir tiyatro sevdalısı. Onca polis takibine, onca soruşturmaya karşın pes etmez, sahneye çıkmak için direnir. Sahne onun için hayat demektir. Ama bu hayat hep mücadeleler, acılar, yokluklar, yoksunluklar içinde geçecektir. Uğrunda evini, babasın, yakınlarını kaybettiği tiyatro ona hiç sahip çıkmaz, Darülbedayi’nin kapıları yüzüne kapanır, katıldığı tiyatro topluluklarıyla en zor koşullar altında Anadolu’ya turnelere çıkar, morfine alışır, evliliğinde de mutluluğu bulamaz, giderek yalnızlaşır. Cenazesi bile kimsenin katılmadığı bir törenle Kazlıçeşme mezarlığına adeta terk edilir.

Afife, Ferah Tiyatrosu’nda Kırık Kalp oyununu oynarken aynı sahnede rol alan bir başka müslüman hanım oyuncuyla, Şaziye’yle (Moral) birlikte tutuklanıp Beyazıt karakoluna götürülür, haklarında kovuşturma açılır. Avukatları Bedia hanımı (Muvahhit) örnek göstererek, Mustafa Kemal’in Müslüman Türk kadın oyuncuyu sahnede görmek istediğini, hattâ bunu teşvik ettiğini ileri sürerek serbest kalmalarını sağlar.

Afife Jale zorluklarla mücadele ederken Bedia Hanım kolay bir yoldan şöhrete ulaşır. Sahneye çıkmak için yanıp tutuşan biri değildir, ancak Mustafa Kemal’in isteği ve ısrarıyla, onun himayesinde sahneye çıkar. Aslında Bedia’ya sahne yolunu açan Afife’dir; çünkü Mustafa Kemal Afife’nin İstanbul’daki maçerasından haberdardır. Ve başlangıçta istemediği halde, Cumhuriyet Tiyatrosu’nda Müslüman Türk kadın sanatçı olarak çok büyük bir sorumluluk üstlenir Bedia Muvahhit.

Kısmen yaşanmış, kısmen kurgulanmış olan, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen Hayal-i Temsil bu iki kadın oyuncuyu sahneye getirmekte. Oyunu Ahmet Sami Özbudak yazmış. Özbudak’ı İz oyunuyla tanımış ve “İşte Türk tiyatrosunun ihtiyaç duyduğu bir yazar,” diye düşünmüştüm. Bu oyun da, yazarın İz’deki başarısının bir rastlantı olmadığını kanıtlıyor. Oyunda Afife’nin de Bedia’nın da makyörü olan Dikran Efendi’nin birleştirici, bütünleştirici anlatımında hayalle gerçeğin iç içe geçtiği masalsı bir görünüm ortaya çıkmış. Karakterler yalnız sanatçı kişilikleriyle değil, insan olarak da sahneye getirilmiş. Yanlışları, doğruları, heyecanları, korkuları, acıları, tutkuları, çocuklukları, aşklarıyla… yansıtılmış sahnede. Böylece özelden genele varılmış, Türkiye’de kadın olmak sorunsalı irdelenmiş bir anlamda. Fare her ne kadar itici bir hayvansa da, oyunda çok başarılı bir metafor olarak kullanılmış. Bir fındık faresi iki sanatçı arasında bir habercidir sanki. En önemlisi de Afife de, Bedia da bir fındık faresini dost edinecek kadar büyük bir yalnızlık içindedir…

Oyunu Yiğit Sertdemir sanatçıların yeteneğini en üst düzeyde tuturak, büyük bir oyunculuk birlikteliği sağlayarak sahneye koymuş. Cem Yılmazer’in usta işi sahne ve ışık tasarımının da yardımıyla black-out’lara yer vermeden, oyunun su gibi akmasını sağlamış. Nihal Kaplangı’nın kostümleri ve kullandığı aksesuarlar dönemi kusursuz yansıtmakta.

vUs-hayal-i-temsil-istseh-3-on

Bu başarılı reji içinde çok başarılı oyunculuklar izliyoruz. Şebnem Köstem’e Gayri Resmi Hürrem’de hayran olmuştum. Ardında Hedda Gabler ve Kösem Sultan Şebnem Köstem’in oyunculuğu açısından benim için tam bir hayal kırıklığı olmuştu. Bu kez, “Afife” rolünde yine hayran olduğum o Şebnem Köstem’i buldum. Doğal, abartıdan uzak, rolünü en ince ayrıntısında değerlendiriyor, doğru oyunculuğun en güzel örneklerinden birini sergiliyordu. “Bedia”yı oynayan Hümay Güldağ için de aynı olumlu sözcükleri rahatlıkla sıralayabilirim. En önemlisi her iki oyuncunun da en küçük bir öne çıkma çabası olmaması, birbirlerini destekleyen oyunculuklar sergilemesi. Oyunun finalindeki oyunculukları unutulur gibi değil. Yiğit Sertdemir oyunun yıldızı. Reji başarısını oyunculuğunda da gösteriyor. Dikran Efendi, Stalin, Muvahhit, Selahattin Pınar, Bican efendi… gibi birçok rolü, hem de çok hızlı geçişlerle kusursuz yorumluyor. O kadar keyif alarak yorumluyorlar ki rollerini, bu keyif ve sıcaklık seyirciye de geçiyor. Her üç oyuncuyu da yürekten kutluyorum.

Şehir Tiyatroları’nın repertuarında çok sıradan oyunların yanında, ne mutlu ki böyle güzel, tiyatronun tadını, tiyatronun hazzını yaşatan oyunlar da yer alıyor ve bu oyunların sayısı giderek artıyor. Hayal-i Temsil de bu düzeyli oyunların en başlarında yer alıyor kanımca. Kısaca söylemek gerekirse, Hayal-i Temsil gerçek hayat ile hayalin, sahne gerçeğiyle yaşam gerçeğinin kesiştiği, tiyatroseverlerin ilgiyle izleyeceği, kaçırılmaması gereken, Şehir Tiyatroları’nın yüzakı oyunlarından biri

YAŞAR İLKSAVAŞ

www.dirensanat.com

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.