YAŞAR İLKSAVAŞ'DAN YAZ OKUMALARI : VASFI RIZA'NIN ANILARI

0

 

YAŞAR İLKSAVAŞ
YAŞAR İLKSAVAŞ

Tiyatro insanlarının anıları, edebiyatın anı türü için, seçkin bir anlam taşıyor. Edebiyatla yıllar yılı haşır neşir olmuş bir yazarın anılarından, okur, ister istemez yazınsal ağırlıklı bir lezzet bekliyor. Tiyatro insanlarının anılarından ise kulisin, ‘mutfağın’ tatları bekleniyor, bence. Bütün dünyada büyük tiyatrocuların anıları her zaman ilgi devşirmiştir; bizdeyse bu anlamda çok az yapıt yayınlandı. Gülriz Sururî’ninkiler, Haldun Dormen ve Mücap Ofluoğlu’nunkiler… Gülriz Sururî yetişme koşullarından başlayarak bir tür yaşamöyküsü kaleme almıştı, doğrusu zevkle ve ilgiyle okutuyordu. Mücap Ofluoğlu dönemin politik genelgörünümünü betimlemeye özen göstermiş, Dormen ise sıcak bir anlatımla kendi tiyatrosunun öyküsünü dile getirmişti.

Vasfi Rıza’nın anılarına gelince… Her şeyden önce Türk tiyatrosunun kurucularından bir üstatla karşı karşıyayız. Okurun öğrenebileceği sayısız bilgi, birikim, deneyimle yüklü anılar.Sanatçı uzun yıllara dayalı tiyatro birikimini, soluklu serüvenini ayrıntısıyla yazarak sanki yeniden yaşatıyor. Uzun Hikâyenin Sonu aslında bir ikinci cilt. O günden Bu Güne’nin ardından okunması gerekiyor; Vasfi Rıza meslek yaşamının son dönemlerini yaşatıyor.

İlk ciltte modern Türk tiyatrosunun, Darülbedayi’nin kuruluş öyküsünü anlatan sanatçı, ikinci ciltte, 1950’lerden, Demokrat Parti döneminden 1970’lerin sonuna uzanıyor. Demokrat Parti dönemini bunca yıl yazmayışının nedenini de, Şehir Tiyatroları’na ilk kez o süreçte siyasal taleplerin sızmış olmasına bağlıyor. Kırıcı konuşmaktan kaçındığını belirtiyor. Ama siyasal taleplerin tiyatroyu donatıyor oluşu, Vasfi Rıza’yı daha sonraki dönemlerde de şaşırtacak, üzecektir. Siyaset dışı kalmanın da bir siyasal talep olduğunu nedense görmezden gelerek. Bugünlere geldiğimizde değişen hiçbir olmaması bir yana, bu baskıların daha da arttığını görüyoruz ve anıların önemi bir kez daha karşımıza çıkıyor.

O Günden Bu Güne’de zor zamanlardaki serüveni sevgiyle yazan, Kurtuluş Savaşı sonrasındaki yeni cemiyete tiyatroyu benimsetme çabasındaki bir avuç ülkü insanını duygularla ören Vasfi Rıza; 1950 sonrasındaki sanat yaşamını yalnızca kendi açısından, itiraf etmek gerekir ki, dar bir perspektiften incelemiş. İkinci cildi, Uzun Hikâyenin Sonu, yer yer hırçınlaşan bir anlatımla sürüyor. Neredeyse bir haklılık savunusu; yazar, tiyatro adamı, “Ben haklıydım…” demeye özellikle özen göstermiş. Anılar kişiselliği gereksiniyor hiç kuşkusuz, ne var ki sanatçıdan esneklik, hoşgörü de bekleniyor.

Uzun bir mücadelenin sonunda belki biraz yorgun düşmüş bir sanatçının anıları bunlar. Toplumun, aydın çevrelerin de kimileyin uzun mücadeleler vermiş kişilere haksızlık ettiğini göz ardı edemeyiz. Bilgisinden, deneyiminden her zaman yararlanılmış bu mücadele adamı, Uzun Hikâyenin Sonu okundukça daha iyi anlaşılıyor, birtakım makamlarla dondurulduğunda, bu durum sanatın güçlenmesine kolay kolay fırsat tanımıyor.

Önemli bir yapıt Uzun Hikâyenin SonuTiyatromuza büyük hizmeti geçmiş, nesiller yetiştirmiş, izleyiciyi tiyatro sanatına saygı duymaya çağırmış bir sanatçının dikkatlerini, küskünlüklerini, deneyim kazandığı konulardaki görüş ve birikimlerini çoğu kez günü gününe tutulmuş notlarla yansıtıyor. Kendi alanında pek benzeri olmayan bir yapıdır…

YAŞAR İLKSAVAŞ

www.dirensanat.com

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.