İstanbul Devlet Tiyatroları’nda izlediğim son oyun, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanından Yeşim Gökçe’nin oyunlaştırdığı, Kazım Akşar’ın sahneye koyduğu Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç oldu.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, Servet-i Fünuncularla aynı dönemde ürünler vermiş olmasına karşın ne bu yazınsal akıma, ne de başka bir akıma kapılmış, Ahmet Mithat Efendi geleneğini sürdürerek halkta okuma sevgisini geliştirmeye, halka okuma zevki aşılamaya çalışmıştır. Romanlarında toplumun bütün katmanları betimlenmiş, gülünç yanları ortaya çıkartılarak anlatılmıştır. Basit bir dille yazdığı yapıtlarında insanlar mahalle ağzıyla konuşturularak güldürü unsuru elde edilmiştir. Meddah, ortaoyunu vb. gibi halk tiyatrosundan da bolca yararlandığını görmekte, gözlemlemekteyiz. Bu nedenle de yapıtları tiyatroya uyarlanmaya çok eleverişlidir. Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç da bu konuda en güzel örneklerden biridir.
Oyunda, dünyaya çarpacağı söylenen Halley kuyruklu yıldızı fikri işlenir. 1910 yılı mayıs ayı. Bir gazetede Halley kuyruklu yıldızının dünyaya çarpacağı yazılmıştır. Bu söylenti İstanbul’un kenar mahallelerinde hızla yayılır. Kenar mahallelerdeki cahil kadınlar kendi bilgi dağarcıklarına (bilgisizliklerine, cehaletlerine) göre hepimizi gülümseten yorumlarda bulunurlar. Aynı mahallede yaşayan, zengin bir ailenin çocuğu olan, el bebek gül bebek büyütülmüş, iyi eğitim görmüş, batı ilimlerini tahsil etmiş, kimi tuhaflıkları olan, kadınların zayıflığıyla ilgili makaleler yazan İrfan Galip bey, kadınları korkutarak küçük ve gülünç duruma düşünmek için bunu fırsat bilip, onları küçük ve gülünç duruma düşürmek için Halley kuyruklu yıldızıyla ilgili konferanslar verir. Hattâ, Halley’in dünyaya nasıl çarptığıyla ilgili olarak gördüğü düşü hizmetçileriyle birlikte yüreklere korku salacak bir biçimde bir tiyatro oyunu gibi canlandırır
.Bu konferanslar devam ederken kuyruklu yıldız konusunda bilgi isteyen, üslûbundan zekâsına aşık olduğu kimliği belirsiz bir kadından bir mektup alır ve ona aşık olur…
Sokağı edebiyata taşıyan yapıtta toplumun çeşitli katmanlarındaki değer yargıları ustaca eleştirilmiş, cahil insanların verdiği tepkilerle, buna neden olan cehaletle inceden inceye alay edilmiştir.
Yukarıda da sözünü ettiğim gibi, oyunlaştırılmaya çok müsait olan yapıtı Yeşim Gökçe oyunlaştırmış. Oyunun akıcılığına hiç kuşku yok ama, biraz daha kısa olamaz mıydı, diye düşünmeden edemiyorum.
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç’ı yılların deneyimli oyuncusu Kazım Akşar sahneye koymuş. Şirin Dağtekin Yenen’in son derece işlevsel ve başarılı, karikatür çağrışımı uyandıran dekor tasarımının da yardımıylı hiç kesilmeden, su gibi akan, oyunun güldürü ögelerinin altını başarıyla çizen, böylece mesajın kolaylıkla seyirciye geçmesini sağlayan bir reji gerçekleştirmiş. Oyunun kendisine sağladığı olanaklardan yararlanarak, hattâ oyunun gerekli kıldığı, geleneksel tiyatromuzdan başarıyla ve dozunda yararlanmış. Düzgün bir reji olduğu için en küçük aksamalar da dikkati çekiyor bu arada. Örneğin “Emeti”nin durup dururken sepetin içine düşüp sıkışması gibi. Oysa “Emeti” camdan bakmaya çalışırken sepetin üstüne çıkar ve içine düşüp sepete sıkışır. Bu sahne oyunda anlamsız ve mantıksız kalmış.
Medina Yavuz’un çok renkli ve stilize kostümleri de sahneye renk katmış, dekor tasarımıyla uyum sağlamış düzeyli bir çalışma.
Oyunculara gelince, hepsi bozulmayan bir oyun birliği içindeler, hemen hiçbiri aksamıyor. Ama şive konusunda gözle görülür bir başarısızlık sözkonusu. Bunu hemen her oyuncuda fark ediyoruz. Eskiden bu konuda uzman sanatçılarımız vardı; bugün onların eksikliği giderek fark edilir oldu. Çok renkli kültürümüzün sahnede kusursuzca yansıtılması için bu konuya kesinlikle el atmak gerek. Şive zenginliğimiz koybolmamalı.
Hemen tüm oyuncuların belli bir düzeyin altına düşmediği oyunda iki oyuncu öne çıkıyor yine de. İrfan Galip’i bilgiçliğiyle, ukalalığıyla, şımarık aile çocuğu halleriyle ve tuhaflıklarıyla kusursuz canlandıran Şamil Kafkas ile; rahat, dengeli, doğru ve nüanslı oyunculuğuyla Bekir’e can vermiş olan İsmail İncekara. Her iki oyuncuyu da sahnede izlemek büyük bir zevk.
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, bu yıl İstanbul Devlet Tiyatroları’nda izlediğim düzeyli oyunlardan biri. Mizahi boyutuyla düşündüren, izlerken bizleri değişik dünyalara götüren, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi bir yazarımızı sahneye getirmesiyle de önemli bir oyun.
www.dirensanat.com