18 ile 21 Kasım tarihleri arasında Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali’nin 21’incisi gerçekleştirildi.

tamer-dirensanat
Tamer Levent

Yirmi bir yıl önce, Toplumsal Araştırmalar Kültür Sanat  Vakfı TAKSAV’ın kuruluş çalışmalarını hatırlıyorum. 21 yıllık serüveninde hem oyuncu hem izleyici olarak rol aldım, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olarak da. En başından beri, festival “tiyatro kültürünün gelişmesine hizmet eden” bir festivaldi. Buna 21 yıl önce başlayan bir inovasyondu diyebilirim. Festival programında bu yıl otuz dokuz etkinlik, beş atölye çalışması yer aldı.

 

İsmini duymadığımız amatör tiyatro toplulukları olduğu gibi isimlerini çok iyi bildiğimiz profesyonel tiyatrolar da var. Oyunculuk eğitimi veren okul tiyatrosu da olabilir. Oyunlar Ankara’da tek bir merkezde değil, belediyelerin tiyatro sahnelerinde dönüşümlü olarak oynanıyor.

 

Festival etkinlikleri semt sahnelerinde seyirci ile bütünleşmeyi başardı. Tiyatro kültürünün bir yaygın eğitim olanağı ile toplumların gelişmesine verdiği hizmet, Antik çağlardan günümüze bilinen bir gerçek. Toplum, tiyatro kültürü ile tanıştıkça kendini geliştirme konusuna da önem verecektir.

 

İzleyici sahnede gördüğü insanlarla kendisi ve başkaları arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları görecek, kendisini eleştirecek ve kendisinde eksik bulduğu yönleri tiyatro sayesinde fark edecektir. Daha sonra da bu fark ettiği eksiklikleri geliştirmek için çaba sarf edecektir.

Kendisini geliştirmek için eksiklerini ve yanlışlarını düzeltmek için nerelere ulaşabileceğini, nasıl ulaşabileceğini düşünecek, problemler karşısında çaresiz kalmayacak çare üretecektir.

Beynindeki altıncı duyu özelliğini de tiyatro ile besleyecek, geliştirecektir.

21.Ankara Tiyatro Festivali, bu anlamda izleyicilerine olanaklar yaratan bir festival.

Festival, her yıl gelişerek bir sonraki yıla taşıyor kendisini. 18 Kasım 2016 gecesi yapılan açılış töreninde, Direklerarası Ödülleri’nin kurucusu Ömer Şahinbaş, Emek Ödülü aldı: Ben de Onur Ödülü aldım. Ankara Büyük Tiyatro Salonu yan koridorlarına kadar sanatçı ve sanatsever arkadaşlarımla doluydu. İşte bu  görüntü toplumun sanata ve sanatlı bir yaşama özlem duyduğunun canlı belgesiydi. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı benim mezun olduğum okul. Bizler bu okulda, tiyatrocusu, operacısı, balecisi, enstrümancısı, kompozitörü hep birlikte yetiştik.

festival-ankara-tiyatro

Onlar kurdukları, müzikal topluluğu ile son derece başarılı bir Broadway Şarkıları Konseri yaptılar. Orkestra öğrencilerinin, tiyatro öğrencilerinin, baleci ve şancıların da görev aldığı bu gösteri görsel işitsel anlamda, harika planlanmış bir gösteri/dinletiydi.

Festival Sanata Evet Dedi

Ankara Tiyatro Festivali bence bir Sanata Evet festivali.

Çünkü ulaşmak istediği izleyici kitlesi ile, festivale katılan guruplara ve oynadıkları oyunlara baktığınızda aslında tiyatronun  kültürünü yaymak ve izleyiciye ulaşmak hedefleri açıkça görülüyor.

Sanata Evet, toplumları oluşturan insanların tek tek sahip olduğu altıncı duyunun gelişmesi ve yaşamın problemlerine “insan odaklı” çözümler getirilmesi gerektiğini savunuyor.

Ankara Tiyatro Festivali de tiyatro ürünleri olan oyunları izleyici ile en yaygın bir şekilde buluşturmaya çalışıyor. Yani toplumun sanat gereksinmesini sağlıyor. Festivale katılan guruplara da kendilerini tanıtma, diğer oyunları izleme ve kendini geliştirme şansı yaratıyor.

Yani izleyicisiz tiyatro olmaz sözündeki, iki tarafın da gelişmesine olanaklar yaratıyor bu tür festivaller. Bu nedenle hem toplumsal yapı, yani sanatın gövdesi, hem de bu gövdeyi besleyen sanat ürününün buluşmasına olanak veriyor.

 

Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan’ın başkenti Bakü de uluslararası bir tiyatro festivali vardı. Çok etkileyici bir festival olduğunu düşündüm. Çünkü ona da geniş bir katılım vardı, izleyici yer bulamıyordu.

Çağımızın insan katline yönelik kirli savaşları, insanların neden ve niçin katledildikleri artık bir sır olmaktan çıkmışken, bu bölgede eğlence değil, sanat faaliyetlerine önem vermek gerekiyor.

Her an yaşanan yas tutma gerçeğine rağmen sanat faaliyetlerini sürdürmek gerekir. İkinci dünya savaşında dışarda bombalar patlarken insanların yerin altında mahzenlerde buluşarak dans provaları yaptıklarını; orkestra eseri prova ettiklerini unutmayalım.

Sanata Evet, insanın yaratıcılıklarının insan yararına ve insanın layık olduğu kalitede çözümler üretilmesi demektir. Bu yaratıcılıkta, ve kalite arayışında, sanat eseri üreten ile sanat eserine ihtiyaç duyarak kendini geliştirmek isteyen toplum bir bütünlük içinde olmalıdır.

Sanat kültürünün, bir işi özenle yapmak demek olduğu düşüncesi, yaşamın her alanında kullanılmalıdır. Bu gün eksikliğini duyduğumuz,  sanat kavramının bir ortak düşünce ve anlayış olarak yeterince etkili yer almayışıdır. Çünkü, sanat kavramı insanın varoluşuna değer veren bir ortak düşünce olarak yaşamımızda  etkili olsaydı, olaylara bakışımız ve çözüm arama hassasiyetlerimiz bu günkülerden çok farklı olurdu. Sanata Evet, bir politik yaklaşım değilidr. Sanata Evet bir gerekliliktir. Bütün politik yaklaşımların da ihtiyaç duyduğu, ortak bir kültürdür. Bu kültürün oluşması için bütün politik görüşlerin devamlılığı olan bir ortak anlayışa ulaşması gerekir. Çünkü sanata yatırım insana yatırımdır !Vizyondur! Misyonu  insanın yaşamını güzelleştirmektir. 21. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali bana böyle şeyler düşündürdü……festivallerin, gövdeyi temsil eden toplumun, sanatla daha çok buluşmasını sağlayan organizasyonların çoğalmasına çok ihtiyacımız var !

www.dirensanat.com

 

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.