Yusuf Dündar’ın basılmış üç, aynı anda sahnelenmekte olan iki oyunundan biri Göç Dalgası. Belli bir zaman ve mekânda geçen diğer oyunu Günışığına Mektup’ta mülteci sorununu ele alan, mülteci sorununa farklı bir açıdan yaklaşan, suç, ceza ve adalet kavramlarını eni boyu irdeleyen, günceli ve evrenseli çok iyi yakalayan yazarın Göç Dalgası oyunuysa zamansız ve mekânsız bir oyun.
![](https://i0.wp.com/www.dirensanat.com/wp-content/uploads/2017/02/yasar-ilksavasjpg.jpg?resize=136%2C170)
Twitter @Yasarilksavas
info@dirensanat.com
HER YILBAŞI YENİ BİR UMUT MUDUR?
GÖÇ DALGASI
Yusuf Dündar’ın basılmış üç, aynı anda sahnelenmekte olan iki oyunundan biri Göç Dalgası. Belli bir zaman ve mekânda geçen diğer oyunu Günışığına Mektup’ta mülteci sorununu ele alan, mülteci sorununa farklı bir açıdan yaklaşan, suç, ceza ve adalet kavramlarını eni boyu irdeleyen, günceli ve evrenseli çok iyi yakalayan yazarın Göç Dalgası oyunuysa zamansız ve mekânsız bir oyun.
Bir yılbaşı akşamı. Aileler yılbaşı kutlamaları için hazırlanmakta hiç kuşkusuz. Aileler bir araya gelecek, eğlenceler düzenlenecek, eski yıl tüm zorluklarıyla, acılarıyla, kötülükleriyle geride bırakılacak, yeniyıla bir sürü umutla girilecektir. Gerçekten de, her yılbaşı yeni bir umut mudur acaba? Aslında bir tiyatro sahnesidir dünya. Hepimiz bize verilen bir rolü oynuyor, bu rolü oynadıkça kendimizi güvende hissediyor, evlerimizin dört duvarını bir sığınak gibi görüyoruz. Gerçekten öyle mi?
Yılbaşı gecesi yaklaşırken zaman bir yokoluşa doğru ilerlemektedir. Saat tam geceyarısını gösterinken radyolardan kısa bir sinyal yayınlanacak, “Göç Dalgası” adı verilen bir projeyi hayata geçirecek bu sinyal, seçilmiş bir azınlığın dışındaki, tüm insanları robotlaştıracak, “mankurt”laştıracaktır. Bu sinyal için nerede tutulduğu belli olmayan bir radyo spikeri olan Deniz basacaktır düğmeye. Ona da sözkonusu azınlığın içinde yer alması vadedilmiştir. Peki, Deniz o düğmeye basabilecek midir? Deniz basmazsa o düğmeye basacak başka insanlar düşünülmemiş midir? Bir radyo dalgasıyla her denileni yapacak köleler yaratmak mümkün müdür? Bu bir “insanları ötekileştirme” projesi midir? Yoksa “Göç Dalgası” projesi çoktan hayata geçirilmiş midir?….
Göç Dalgası her ne kadar belirsiz bir gelecekte gerçekleşecek gibi görünse de, çağına tanıklık eden bir yapıt. Seyircisini koltuğunda tedirgin eden, düşünmeye, kendi kendine sorular sormaya yönlendiren distopik bir oyun. Yalnızca oyun sırasında değil, oyun çıkışında da düşünecek, kafanızda oluşacak bir sürü soruya yanıt bulmaya çalışacaksınız.
Göç Dalgası bir demir bilye gibi. Oynanması da, yorumlanması da, yönetilmesi de oldukço zor bir oyun. Metni okuduğumda oyunu sahneye koymanın çok zor olduğunu, seyircinin dikkatinin nasıl çekilebileceğini düşünmüştüm. Burcu Salihoğlu tüm güçlüklerin üstesinden gelmeyi bilmiş, metni en anlaşılır biçimde sahneye getirmiş, dikkati çekmek istediği satırların altını ince çizgilerle çizerek oyunun mesajının seyirciye daha kolay ulaşmasını sağlamış. Tomris Kuzu’nun dekor, Cem Yılmazer’in ışık tasarımı yönetmenin yorumunu güçlendiren, oyuncuya hareket olanağı tanıyan çalışmalar. Bu başarılı rejide Nuri karadeniz göz dolduran bir oyunculuk sergiliyor. Abartıdan uzak, yalın ve etkileyici bir oyunculuk. Ses kullanımındaki başarısı da ayrıca dikkat çekici.
Sağlam kurgusuyla genç bir oyun yazarını işaret eden, reji ve oyunculuğuyla dikkati çeken Göç Dalgası seyirciyi tedirgin eden, gerçeklerle yüzleşmeye zorlayan, üzerinde düşünülmesi, tartışılması gereken bir oyun