“KİMSENİN ÖLMEDİĞİ BİR GÜNÜN ERTESİYDİ”

0

 

Yeni tiyatro mevsimine başlıyoruz. Geriye dönüp baktığımızda nicelik olarak zengin, nitelik olarak sınırlı bir yıl geçirdiğimizi görüyoruz. “Postacı”, “Oyun”, “Çirkin”, “Sessizlik”, “Uğrak Yeri”, “Metod”, “Toplu Hikâyeler”, “Adalet Sizsiniz”, “Babamın Cesetleri”… bende iz bırakan, nitelikli oyunlarından bazıları. Burada, geldiğimiz tiyatro mevsimine  de kalan, üzerinde önemle durulması gereken iki oyundan, iki tek kişilik performanstan söz etmek istiyorum.

 

YAŞAR İLKSAVAŞ
YAŞAR İLKSAVAŞ

“KİMSENİN ÖLMEDİĞİ BİR GÜNÜN ERTESİYDİ

Ebru Nihan Celkan’ın yazdığı, Sumru Yavrucuk’un yönetip oynadığı “Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi”, Kumbaracı 50’nin “6 Üstü Oyun” projesinde sergilendi. Kumbaracı50’den çıkıp geniş kitlelere ulaştı. 2013-2014 Tiyatro  sezonu kumbaracı50’de “Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi”  açıldı. Geçtiğimiz sezon Oyundaki başarısı ile Sumru Yavrucuk hem Afife Jale Tiyatro Ödüllerinde hemde Sadri Alışık Tiyatro Oyuncu Ödülleri’nde En Başarılı Kadın Oyuncu seçildi.

Gazetelerin üçüncü sayfalarında transseksüel cinayetlerine sık sık rastlarız. Kimimiz şöyle bir göz atıp geçer, kimimiz yalnızca bir “zavallı” diyerek sayfayı çevirir, kimimiz de “bir mikrop daha ortadan kalktı” diye vicdansızca düşünürüz. Ama onun da bir insan olduğu, nasıl acılar içinde yaşadığı, varolmak için ne mücadeleler verdiği, asıl suçlunun onu ötekileştiren, dışlayan bizler olduğu aklımızın köşesinden bile geçmez.

İşte Umut o transseksüellerden biridir ve sahneye çok mutlu bir biçimde çıkar, çünkü dün bir transseksüel öldürülmemiştir, bugün de. “Bugün kimse ölmedi,” derken sesindeki neşe daha ilk anda yüreğinize işler. Ve oyun boyunca Umut’un yaşamından kesitler görürüz, çocukluğuna, gençliğine, arkadaşlarıyla ve ana babasıyla ilişkilerine tanıklık ederiz, bugününü izleriz. Hayli zor bir yaşam serüveni olmuştur, daha çocukluğundan beri duygularıyla savaşmak, kendini gizlemek zorunda kalmıştır. Her günü ölümü bekleyerek, korkular içinde geçmiştir. Yalnızlaşmış, giderek yalnızlaştırılmıştır…

sumruy12kucuk-1024x1024

Ebru Nihan Celkan’ın yazdığı bu oyun, metin olarak bakıldığında, bir dram, bir gelecek umudu, bir kurtuluşu olmadığı yönünden bakılırsa da bir trajedi. Akıcı, başarılı diyaloglarla kaleme alınmış. Bir transseksüelin yaşamına tanıklık ediyoruz, onun acılarını paylaşıyoruz, belki bir transseksüelle ilk kez (kesinlikle Sumru Yavrucuk’un oyunculuğu sayesinde) empati kuruyoruz, ama sonra? Sonrası yok. Yalnızca acıyoruz, o kadar. Çok cesurca, kesin çok emek harcanarak kaleme alınmış bir metin var karşımızda ama, ne yazık ki, ufku oldukça dar, sınırlı kalmış.

 

Ne ki, oyunu izlerken bunu hiç düşünmüyorsunuz. Sumru Yavrucuk’un rejisi ve oyunculuğu metne bir anlamda boyut atlatmış, ayrı bir değer katmış, önem kazandırmış. Metnin zayıflıklarını ortadan kaldırmış. Seyirciyle epik tarzda iletişim kuruyor, oyuna interaktif bir hava kazandırıyor. En önemlisi de oyuna güldürü ögeleri eklemiş olması. Umut’u sürekli neşeli, eğlenceli, hayatı güle oynaya, her şeye eğlenceli yanından bakan biri olarak görüyoruz. Sonra bunun ne denli sahte olduğunu, ayakta kalabilmek, yaşayabilmek için buna sığındığını anlıyoruz, yüreğimizin daraldığını hissediyoruz. On yıldır her gün annesiyle telefonda konuştuğuna, arayan kişinin hep Umut olduğuna, annesinden asla bir geri dönüş olmadığına bir güldürü sahnesinin ardından tanık olduğumuzda gözlerimiz doluyor, acı daha bir yoğunlaşıyor.

Sumru Yavrucuk yorumladığı karaktere Bülent Ersoy’dan, Seda Sayan’dan, halkın yakından tanıdığı kişilerden esintiler katarak Umut’u sanki seyircinin yakından tanıdığı bir kişi haline dönüştürmüş. Bu yorumu sayesinde Umut bize hiç yabancı gelmiyor, ona çok daha çabuk ısınıyor, onu çok daha kolay kabulleniyoruz.

Sumru Yavrucuk başarılarıyla insanı her seferinde şaşırtan bir oyuncu. Daha ilk sahneye çıktığı yıllarda İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda bedeninin ihanet etmesine rağmen çok başarılı bir yaşlı kadın kompozisyonu çizerek kendini göstermişti, çok iyi anımsıyorum. “Leane’nin Güzellik Kraliçesi” ni izlediğimde oyunculuğunun zirvesinde olduğunu düşünmüştüm. “Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi”yi seyrettiğimde “Meğer asıl zirve buymuş,” dedim kendi kendime. Ama bir sonraki oyunda kendisine daha yüksek bir zirve bulacağından eminim.

“Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi”, Sumru Yavrucuk’un muhteşem oyununu izlemek, insanlığımızı sınamak, tiyatronun tadını, tiyatronun hazzını, tiyatronun büyüsünü yaşamak için muhakkak görülmesi gereken bir oyun. Hayat gerçeğiyle yaşam gerçeğinin bire bir kesiştiği, hattâ örtüştüğü bu oyunu kâh gülerek, kâh hüzünlenerek izleyecek, oyun bitiminde düşünecek, düşünecek, uzun uzun düşüneceksiniz.

 

 

Yaşar İlksavaş

www.dirensanat.com

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.