Hiçbir şey bundan daha fazla sona ermemiştir.

Moda Sahnesinde sezonun ilk yeni oyunu, Marguerite Duras’ın yazdığı, Murat Erşen’in çevirdiği, Kemal Aydoğan’ın sahneye koyduğu ‘Yeni Bir Şarkı’. Sahne tasarımını Bengi Günay, ışık tasarımını İrfan Vanlı üstleniyor.

Erdoğan Mitrani / Şalom Gazetesi


1914’te Saygon yakınlarındaki Gian-Dinh’de doğan ünlü Fransız kadın romancı Duras (1914 – 1996), oyunlar ve senaryolar da yazmış, yazdığı filmleri yönetmiş çok yönlü bir sanatçı. Çocukluğu ve ilk gençliği Vietnam’ın çeşitli bölgelerinde geçmiş, Felsefe ağırlıklı lise diploması almış, hukuk, matematik, siyasal bilimler alanlarında öğrenim yapmış. Edebi kişiliğinin paralelinde her zaman aktivist ve bir mücadele insanı olan Duras, ilk kitabının yayımlandığı 1943’te Fransız Direnişine katılıp Mitterand’la aynı hücrede çalışmış.1944’te üye olduğu Fransız Komünist Partisinden 1950’lerin sonlarında ayrılmış. 1955 – 196o yıllarında Cezayir Savaşı ve De Gaulle rejimine karşı mücadele vermiş. Makale ve röportajlarında toplumun dışına atılmış insanlarla ilgilenmiş. Duras, 60’larda kadınların özgürleşme mücadelesinin ilk zamanlarında yetişmiş ve bunu eserlerine yansıtmış. İlk kez 1965’te BBC için yazdığı, bir otelin barında yeniden karşılaşan bir kadın ve bir erkek arasında geçen ‘La Musica’, ikilinin diyaloglarından yola çıkarak, asırlardır kadının esas sorunu eşitlik ve özgürlük kavramlarını kadın karakterinin üzerinden irdeleyen bir kısa oyun.

Duras, önemsediği başka eserlerinde de yapmış olduğu gibi yirmi yıl sonra La Musica’yı yeniden ele alarak düzenlemiş, bağırganlığa ya da slogancılığa tenezzül etmeksizin satır aralarındaki söylemiyle bu müthiş güçlü bir feminist metne bir devam bölümü ekleyerek

‘La Musica Deuxième / La Musica İkinci’ adını vermiş. Yeni Bir Şarkı adıyla izlediğimiz, oyunun bu son şekli.

İki sevgili değildir onlar. Tam tersine bir zamanlar yaşamış oldukları kentin otelindeki bu karşılaşma onların aşk hikâyesinin sonudur. Tanışmışlar, sevişmişler, herkesin yaptığı gibi evlenmişler, zamanla yolları ayrılmış. Kadını, kadının kendisinden bile kıskanan erkek (Caner Cindoruk) kendi yalnızlığını arayan karısını öldürmeyi düşünmüş, hatta bunun için bir silah bile almış. Sonra ayrılık, çığlıklarla, pencereden atılan giysilerle gelmiş, aradan geçen üç yıl boyunca her biri yaşamını yeniden düzene sokmaya çalışmış.

Boşanma işlemlerinin son aşaması için geldikleri bu kentte, her biri hayatlarındaki yeni insanlara dönmeden önce, ayaklarının neredeyse farkına varmadan getirdiği, evliliklerinin ilk aylarında yaşamış oldukları bu otelde, karşısındakini neden felakete sürüklediğini bir yandan anlamaya çalışarak, diğer yandan gerçekleri kabullenmeyi reddederek birbirleriyle konuşmayı denerler. Artık hiçbir şeyin bir daha söylenemeyeceği o son ayrılık anında, ilişkiyi kafasında çoktan bitirmiş, güçlü ve aynı güçle yeni hayatına başlamaya hazır kadının (Melis Birkan) karşısında, geçmişteki saplantılarını yeniden yaşamaya başlayan, belki de hâlâ ilk aşkın gençliğinde kalmış olan erkek (Caner Cindoruk)yeniden birlikte olma olasılıklarını kimi zaman fısıldayarak, kimi zaman hıçkırıkları bastırarak sahte gülücükler ve kahkahalarla alttan alarak, kimi zaman ses tonun yükseltmeyi hatta çirkinleşmeyi göze alarak gündeme getirmeye çaba göstermektedir.

Murat Erşen’in çevirisi, sizli-bizli konuşmanın yapay nezaketinin iki insan arasında oluşturduğu mesafeyi, arada bir senli-benli tonlamalarla da tartışmanın alevlenişini başarıyla yansıtıyor. Oyunu yıllardan beri ilk kez bu düzeyde dramatik bir sahnelemeyle ele alan Kemal Aydoğan, neredeyse olaysız metnini iki çok başarılı oyuncusunun kusursuz yorumlarıyla, arada bir karakterlerin duygularını daha da vurgulayan canlı video çekimleri eşliğinde, heyecan verici bir tiyatro olayına dönüştürüyor.

Caner Cindoruk, hayatından çıkmış kadını büyük olasılıkla mahkemede gördüğü an başlayan, tartışma süresince de adım adım gelişen pişmanlığını başarıyla aktarırken, tüm zayıflıklarını vermekte müthiş inandırıcı.

Gamze Saraçoğlu’nun olağanüstü kostümünün daha da güzelleştirdiği Melis Birkan, duygularını aktarırken zorunlu olarak “fazla” oynamaya mecbur olan Cindoruk’un aksine, sakin, mesafeli, “adabıyla duran, sözlerini iyi bilen, bağırmaları bile sesten ziyade sözcüklerde olan” bir yorumla karşımızda. Kadının yüzleşmek, kabul etmek, sorgulamakla ilgili o benzersiz gücünü kusursuza yakın bir şekilde aktaran, sesi, bedeni, duruşu, yüzü ve hatta dudaklarıyla benzersiz bir Marguerite Duras karakteri olmuş.

Başarılı bir metnin hak ettiği düzeyde sahnelenmesi. Tiyatrolarımıza pek uğramayan Duras’ın önemli bir oyununu izlemek için de büyük fırsat. Kaçırmayın derim.

 

 

Yeni Bir Şarkı (La Musica Deuxieme)

 

Marguerite Duras’ın uzun bir evlilikten sonra ayrılan bir çiftin 4 yıl sonra buluşması ve yaşadıklarını gözden geçirmelerini konu edinen bu modern klasikler arasına giren oyun “kadın özgürleşme hareketinin” güçlü izlerini taşıyor.

 

Çevirmen: Murat Erşen

Yöneten: Kemal Aydoğan

Sahne Tasarımı: Bengi Günay

Işık Tasarımı: İrfan Varlı

Kostüm Tasarımı: Gamze Saraçoğlu

Afiş ve Video Tasarımı: Burak GünayCansu Köksal

 

Oynayanlar

Melis Birkan

Caner Cindoruk

 

Süre: Tek perde 70′

+12

 

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.