Tamer Levent yazdı: Sanat ve Yas

0

Kavramları anlamak konusunda  yanlış bilgi sahibi olmak, ama bunu önemsememek, bizim düşünme biçimimizi belirliyor!

Düşünme biçimimizdeki yanlışlıklar da, domino etkisi ile, davranışlarımızı belirliyor!

Biz eğer, demokrasi kelimesini herkesin dilediğini yapması; laik kelimesini dinsizlik; estetik kelimesini dış güzellik; özgürlük kelimesini başkalarının özgürlüğünü kısıtlamak; ticaret kelimesini başkalarını kandırarak para kazanmak; 
adalet kavramının ise  sadece kendi çıkarları için var olduğunu zannedersek; düşünme biçimimiz yanlış gelişir!
Sanat kavramını, sadece resim, tiyatro, müzik, dans, edebiyat, mimarlık, sinema, fotoğraf zannedersek, doğru düşünme sanatını gerçekleştiremeyiz..
Bu kavramların doğrusunu bilen insanlar ile iletişim kuramayız.
En temel insani konularda ortak düşünceler de birleşemeyiz.
Sanat, bir işi özen ile yapmak demektir.
Bir işi özen ile yapmak için, onun nasıl yapılacağını düşünecek, donanımlı bir düşünce biçimi gerekir.
Empati kelimesini bilmez isek kendimizi başkalarının yerine koyamayız; eleştiri kelimesini bilmez isek, kendimizi geliştiremeyiz!
Dram kelimesini acıklı zannedersek, drum analizi yapamayız.
Düşünme sanatını gerçekleştirmek için, insanlığın kendi kendisini keşfetme sürecinde keşfettiği bu kavramları anlamadan çözüm üretemeyiz.
Düşünmeyi sanat olarak gerçekleştiremeyiz.
Bu nedenler ile de sürekli yanlış kararlar alır, sürekli yanlış yaparak, doğru yaptığımızı zanneder, hatta bunu inat ile savunuruz.
Dünya coğrafyasına bir bakalım, SANAT kavramını doğru anlamış toplumların içinde geri kalmış toplum bulamazsınız!
SANAT kavramını anlamayı önemli bulmamış toplumlarda ise gelişmiş olanını bulamazsınız.
Biz de, yaşama dair üzüntülerimiz olduğunda, şehit verdiğimizde toplumsal travmalarımız olduğunda, acı çektiğimizde, ilk yaptığımız iş,
sanat programlarını tatil etmek, ertelemek  ya da tümüyle kaldırmaktır.
Oysa SANAT kavramını doğru anlamış bir toplum; çekmekte olduğu acı ile, kendini başkalarının yerine koyarak problemlere çözüm arar.
Bu nesnel bir düşünme biçimidir. SANAT kavramı bir işi özen ile yapmak demek ise, biz de kavramları doğru yerlerinde kullanarak, telef olmamak, yaşamak, var olmak, problem çözmek, yaşamı sürdürülebilir hale getirmek, sonra da sorunların kaynaklarına inerek; varsa kendi hatası, onu kabul ederek, konuları saptırmadan, yanlış yollara yöneltmeden doğru çözüm arayışında bulunmaktır.
Yas tutmak, matem, acı çekmek olarak anlaşılması gereken bir kavramdır.
Ancak bu göstermelik olmamalıdır.
Ülkenin sanat kültürünü yaygınlaştıracak etkinlikleri, buluşmaları, hatta akademik çalışmaları yas nedeni ile ertelenirken;
futbol maçları, yarışma programları, TV filmleri yayınlanabiliyorsa,  kahkaha atan asker ve sivil  insan  halleri görüntülenebiliyorsa,
SANAT kavramını yaygınlaştıracak, değerli  çalışmaların ertelenmesi insanı şaşırtıyor.
Çünkü biz bu kelimeyi ve onu içeriğindeki zenginliği bilmiyoruz.
İnsanın, kendini sakinleştirmek, yaşamın diyalektiğini kabul etmek, yaşamda kalmak ve çözümler üretmek amacıyla yaşamını sürdürebilmesi için neler yapması gerektiğini düşünelim.
Ya da kendini imha etmesini???
Hangisi daha  insancıl?
Bence tabiiki hayatta kalmak, kendi ruh halini düzgün tutmak, kendi objektif kişiliğini geliştirmek, kendi beynine format atmak!
Bunları yapabilen insan çağdaş insandır.Yaşadığı acılara karşı, insanın mutluluğu için neler yapılması  gerektiğini düşünen insandır.
İnsanı kollayan, onu daha iyi yaşatmanın yollarını arayan insandır.Buluşlar yapar.Toplu anma törenleri düzenler.
Üzüntüsü gerçektir.Göstermelik değil.
Yaşamaya çalışmak ve yaşadıklarından ders alması da sanattır.Yaşama sanatı.Kendi kendini onarma sanatı.
İnsan SANAT  kavramını düşünme biçimi ve süreç olarak anlarsa, kendi kendisini de tanımaya başlar.
Duygularının beyinde şekillendiğini öğrenir.
Beynini yöneterek duygularını da yönetebileceğini bilir.
Beyinin değil de ,kalbi duyguların organı zannetmek, yanlış bir düşünme biçimidir.
Nesnel gerçekçi değildir.
Yüzeysel ve  ben merkezciliği meşrulaştırmaya çalışan mistik  bir kolaycılıktır.
Hiçbir şeyi öğrenmeden, her şeyi bileceğini zannetmek yanılgısıdır.
Kendisini insanlığın geliştirdiği bilgilere ihtiyacı olmadan, başarılı olacağını zannetme yanlışıdır.
Esas olarak bu tutum yine insan beyninin sanat özelliğinden kaynaklanan ancak fark edilmediği ve geliştirilmediği zaman,
insana zarar veren bir özelliktir.Üretimsizi ego dur.Başkalarını yanlış yönlendirmektir.
Sanat kavramını anlamadan reddetmek, bilimi değersizleştirmektir.
Skolastik Hristiyanlık, Rönesanstan sonra sanat kavramını yaşama biçimi ve kültürü yapmak için Rönesansı gerçekleştirdi.
Rönesans, SANAT kavramının yol göstericiliği ile Reformu gerçekleştirdi.
Ondan sonra yaşama biçiminde etik, estetik ve adalet değerleri hakim olmaya başladı.
Antik Yunan da sözü geçen demokrasi kültürü gündeme geldi. 
Bilim ve bilim adamlarının değeri arttı, yaratıcı buluşları özendirmek için 1605 te Bern de, ilk  telif hakları yasası ilan edildi.
İnsanın değeri ön plana çıkarken bu anlayışla hareket eden toplumlar bilimde, sanatta, teknolojide, sanayi de hızla gelişme gösterdiler. Rönesans ve Reformu gerçekleştiremeyen, Din kavramını reddetmeden, düşünme biçimini sanat haline getiremeyen toplumlar, aynı gelişmeleri gösteremediler.Ama insanlığın  bu gelişmelerini  tamamen red ederek, alternatif, primitiv  bir yaşam biçimi önerisinde de bulunmadılar.Yani bütün bilimsel ve sanatsal gelişmeleri red ederek 7 bin yıl önceki insan gibi yaşama önerisinde de bulunmadılar.Aksine, bilimin ve teknolojinin bütün olanaklarından, silahlarından, araçlarından, telefonundan, bilgisayarından, telsizinden, otomobilinden, uçağından, elektriğinden  yararlanırken, bilme sanatına, eğitim sanatına karşı oldular.
Bu çifte standart tavır, ortaya yanlış bir düşünme biçimi çıkardı.
Bu gün insanlığı tehdit eden virüs karşısında bile, bu yanlış düşünme biçiminin örneklerini açıkça görüyoruz.
Bu durumda, sanat kavramı, yaşama bağlanmanın yaratıcılık anlamında, esas  kavramıdır.Gelişmesi için disiplinler arası bilinç gerekir.
Yas, farkındalık içeren bir acıyı yaşamaktır.Ancak yaşamaya devam etmek onu sürdürülebilir kılmaktan asla vazgeçmemek demektir.
Bu şartlarda insanların sanat kültürünü geliştirecek etkinlikleri iptal etmek, ama tüketim kültürünü geliştirecek reklam programlarına karışmamak da yanlış  bir düşünme biçimidir.
Ne yazık ki toplumun geniş bir kesimi, hiçbir irdeleme yapmadan, bu düşünme biçimi yanlışlığını desteklemeyi, yurtseverlik, şehitlere saygı olarak görmekte!Şehitlere saygı için, toplumsal  vicdanı paylaşan kitlesel anma törenleri yapmak yerine; çifte standartı destekleyen; içtenliği ve etik değerleri geliştirmek yerine; onları  körelten yüzeysel  bir klişe tavrı meşrulaştırmakta.
Bu, gelişmiş dünya ülkeleri düzeyine çıkmamızı, hatta onları geçmemizi  engelleyen bir kültür erozyonudur.
Diyalogsuzluktur.Hırçınlıktır.Yanlışı doğru zannetme yanılgısıdır!Kıskançlıktır!Başarıya engel olmaktır!Uygarlığın özgüveni; gelişmişliğin ortak  etik değerleri  yerine, gelecekten korkan, kaygılı bir kültürü meşrulaştırır.Sanatsızlaşmaktır.Sanatsız kalmaktır.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.