“BİR YAZ GECESİ SİNEMASI” İLE BU YAZ SİNEMANIN RİTMİNİ YAKALA

0

Yaz aylarının merakla beklenen açık hava film gösterimleri “Bir Yaz Gecesi Sineması”, 11-14 Temmuz tarihleri arasında tarihi Beykoz Kundura’nın Boğaz kenarında yer alan eşsiz ortamında sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.

Bu sene üçüncüsünü Kundura Sinema’nın düzenlediği “Bir Yaz Gecesi Sineması” müzik teması altında bir araya getirdiği seçkisi ile seyircileri beyaz perdede Paris- Havana- New York rotasında cazın ustaları, ritmin babaları, kısa film seçkisi Jazz Shorts ve sürpriz gösterimi ile sinemanın ritmini yakalamaya davet ediyor. Kundura Sinema, Beykoz Kundura’nın Kazan Dairesi’ne yerleşerek seyircileri ile geçtiğimiz Kasım ayında ilk defa buluşmuştu.

Programında yer alan tematik filmler ile seyircilerini şehirlerarası yolculuğa çıkaran Kundura Sinema, sezonu distopik şehirlere odaklandığı film seçkisi ile Haziran ayında kapatarak, yaz aylarının kısa sürede beklenen etkinliği haline gelen açık hava film gösterimleri programını duyurdu. Sinemaseverleri Temmuz ayında “Bir Yaz Gecesi Sineması” başlığında açık hava sinemasına davet eden Kundura Sinema, Cuma ve Cumartesi gösterimlerini DJ performansları ile renklendirerek seyircilerine bir kez daha benzersiz bir deneyim sunacak.

All That Jazz Biletler ve ulaşım imkânları için

www.beykozkundura.com | Facebook, Twitter ve Instagram @kundurasinema /// @beykozkundura

Ritmin babaları: Tap dansın bilinmeyen kökenleri ile gösterimler başlıyor “Bir Yaz Gecesi Sineması” açılışı yönetmen George T. Nierenberg’in 1979 yapımı No Maps On my Taps filmi ile yapıyor.

1950’lerde popüler olan tap dansı geleneğini 1970’ler sonunda yeniden dirilten üç siyahi dansçının hikayesini anlatan belgesel, izleyeni hipnotize eden bu dansın politik arka planına da bakıyor. Amerikalı siyahların hayatta kalmanın bir yolu olarak kendi kendilerine öğrettikleri tap dansının ritim, ruh ve melodiyle örülmüş hikâyesi izleyiciler ile buluşmaya hazırlanıyor. Yönetmen Martin Ritt’in 1961 siyah- beyaz yapımı Paris Blues seyircileri görkemli Paris sokaklarına götürüyor. Aşk, hayaller ve arkadaşlık üzerine kurgulanmış filmde iki Amerikan caz müzisyeninin kendi ülkelerinin gerçeklerinden kaçıp sığındıkları Paris’te aşk sayesinde hayallerini, geleceği ve şimdiyi sorgulamasını konu alıyor. Trompet efsanesi Louis Armstrong’un mini rolü ve Duke Ellington imzası taşıyan film müzikleri tüm seyircilere Paris’te Caz Başkadır dedirtiyor.

Yönetmen Bob Fosse’un kendi hayatından ilhamla 1979 yılında çektiği All That Jazz şov dünyasıyla ilgili bir öz-sorgulama niteliğinde. Güzel kadınlara ve eğlenceye düşkün yetenekli bir koreograf olan Joe Gideon’ın dansın baş döndürücü dünyasında ölümlülüğüyle yüzleşmesinin hikâyesini anlatan filmin sürreal geçişleri, şiirsel dili ve benzersiz koreografileri seyircilere caz ile dolu unutulmaz bir gece yaşatmaya hazırlanıyor.

2010 yapımı Choco ve Rita’nın yönetmen koltuğunda Tono Errando, Javier Mariscal ve Fernando Trueba yer alıyor. Genç piyano öğretmeni Chico ve yetenekli şarkıcı Rita’nın müzik aracılığıyla kurdukları romantik aşkın hüzünlü ve masalsı hikâyesini anlatan bu animasyon film, bir aşk hikâyesi olduğu kadar aynı zamanda Latin Amerikan şarkı geleneği olan boleronun da hikâyesini seyirciler ile buluşturuyor.

Açık havanın kapanışında Jazz Shorts: Uzun hikayelere kısa şarkılar 1930’larda çekilmiş dokuz kısa filmle seyirciler cazın en hararetli dönemlerinden birine ışınlanıyor.

Duke Ellington, Hoagy Carmichael, Louis Armstrong, Bessie Smith ve Billie Holiday gibi caz devlerinin müzikleri eşliğinde ABD’deki sosyo-politik gerginliklerinin nasıl müzikal devrimlere yol açtığı siyah beyaz görüntüler eşliğinde beyaz perdeye yansıyor.

Seçkide yer alan kısa filmler: usta yönetmen Fred Waller’den üç film birden 1933 yılında çektiği A Bundle of Blues, 1934 yapımı Cab Calloway’s Hi-De-Ho ve 1935 yapımı Symphony in Black. Yönetmen Leslie M. Roush’un ise aynı yıl çektiği iki kısa filmi 1939 yapımı Artie Shaw’s Class in Swing ve Hoagy Carmichael seyirciler ile buluşuyor. 1929 yapımı yönetmen Dudley Murphy’nin Black and Tan Fantasy ve St. Louis Blues, yönetmen Don Aspiazu’nun 1933 yılında çektiği Jazz a la Cuba, 1932 yapımı yönetmen Aubrey Scotto’nun Rhapsody in Black & Blue programda yer alan diğer kısa filmler.

Akreditasyon için dilediğiniz gösterime BU LİNKE tıklayarak kaydınızı yaptırabilirsiniz.

PAYLAŞIM
Önceki İçerikTrakya’nın İlk Müzik Festivali
Sonraki İçerikJason Derulo Regnum Carya sahnesinde
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan