ikincikat hâlâ ikincikat

0

 

Mevsim başında ikincikat’taki değişimi kamuoyu topluluktan ayrılan Sami Berat Marçalı’nın açıklamalarıyla öğrendi.  İkincikat’ı sürdürecek olan diğer ortaklar Eyüp Emre Uçaray ve Heves Duygu Tüzün ile bu yeni başlangıcı, hazırladıkları oyunları ve etkinlikleri konuştuk…

 

Yeni ikincikat nasıl bir tiyatro olacak ya da farklı bir ikincikat olacak mı?

Eyüp Emre Uçaray: Yeni ikincikat’tan ziyade ikincikat devam ediyor, demek daha doğru. Çünkü ikincikat’ı kurduğumuzda kişilerin üzerine kurmak istemedik, şahıs tiyatrosu değil bir kurumsal bir tiyatro olmasını istedik. O yıllarda şahıs tiyatroları ön plandaydı, biz bunun aşılması gerektiğini düşündük. Benim en büyük hayalim; ben veya heves burada olmadığı zaman ikincikat’ın ayakta kalması. İkincikat, şahıslardan bağımsız olarak, Üretebilen, oyun koyabilen, kendi vizyonunu yenileyip dönüştürebilen, taşıyan bir tiyatro haline gelirse, dünyanın en mutlu insanı olacağım.

Kuruluş yıllarındaki düşünceniz neydi, niçin şahıs tiyatrosu olmaktan kaçındınız? 

Eyüp Emre Uçaray: Şahıslara bağlı tiyatro üretiminin tiyatromuzun önündeki en büyük engellerden biri olduğunu düşünüyorum. 1990’larda ana akıma da bir alternatif tiyatrolar mevcutt, hatta içerik olarak günümüzden daha derinlikli oyunlar sahneliyorlardı. Tiyatro adına çok iyi gelişmeler katedildi. Ama  sonuçta ömürleri kuran kişinin ömrü veya enerjisi kadar sürdü. İster istemez dağıldı o topluluklar. Bugün üzerimize düşen en büyük görev kendi başına ayakta durabilen, kurumsal bir tiyatro oluşturabilmek. Bunun bir zenginlik olduğunu düşünüyorum. Biz her seferinde tiyatroyu yeniden keşfediyoruz. Çok büyük bir kayıp. Hem seyirci hem tiyatro, reji ve oyuncular açısından… 2009 yılında bu tiyatroyu kurduğumuzda keşke bir sürü  bağımsız tiyatro olabilseydi, onların içersinde gidip kendimizi varedebilirdik. Ama böyle alanlar mevcut olmadığı için ikincikat’ı kurup sıfırdan başladık. İster istemez kendi el yordamımızla kendimizi keşfetmeye, birşeyleri var etmeye çalıştık. Bu açıdan çok şanslıydık. Bizden sonra gelenlere bu alanları açabilmek ve zamanı geldiğinde onlara devretmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu birikimi alıp daha ileriye götürsünler. Kültür dediğiniz şey biraz birikerek ilerliyor. Bazen bir yıkım geldiği zaman, ki bu yıkımların Türkiye’nin kaderi olduğunu düşünüyorum, herşeye sıfırdan başlıyoruz. Yeniden bir kültür birikimi oluşturmaya çalışıyoruz.

İkincikat’taki değişimi nasıl yorumluyorsunuz?

Eyüp Emre Uçaray: Bunun değişimden ziyade bir bayrak devir teslimi olduğunu düşünüyorum. Bayrağını devretti ve kendi seçtiği yoluna devam ediyor. Biz de başka bir fikirin peşinde gittiğimiz zaman, ikincikat ayakta kalabilsin ve vizyonunu taşıyabilen bir noktada olması için çalışıyoruz.

masa-4

Bu devamlılığı nasıl sağlayabileceksiniz?

Eyüp Emre Uçaray: Bunun iki boyutu var. 30 yaşına geldim,  Arkamızdan gelen yeni kuşağa alan açılması ve onların da buna hazır olması gerekiyor. Üst katta 30 kişilik bir stüryomuz var. ve bu amaçla  aktif kullanılması gerektiğini düşünüyoruz. İkinci olarak yeni neslin kimi  etkinliklerle kendilerini ifade etmesi gerekiyor. Bu etkinlikler için atölyeleri çok daha geniş kullanmayı düşünüyoruz.

 

İkincikat TİYATRONUN 24 SAAT VAROLABİLDİĞİ BİR MEKÂN

Oyunların dışında başka ne tür etkinlikleriniz olacak?

Eyüp Emre Uçaray: sezon içersinde  okuma tiyatroları yapmayı düşünüyoruz. Oyuncu risklerini de azaltmak için bir deneme sahnesi oluşturmak, daha once Ferhan Şensoy’un yaptığı gibi. Tiyatroların bu tür yapılanmaları olursa gençlerin bu yapının içine nasıl girebilirim diye bir teşebbüsü olur. Böyel bir yapılanmayla çalışmalar belli bir noktaya daha kolay ulaşabilir. Bu sporun çeşitli dallarında işliyor.

kullanilacak-1

Buna Okullaşmak diyebilir miyiz?

Eyüp Emre Uçaray: Tam öyle değil. Belli spesifik alanlarda kısa dönemler için kendi içimizde bugüne kadar pilot çalışmalarımız oldu. Okul açmak çok iddialı olur. Daha dar, uzmanlık alanlarında, örneğin oyun çıkarma atölyesi gibi bir şey, ya da tamamen deneme sahnesi gibi bir şey olabilir. Böylece, binamızdaki stüdyoyu kullanmış oluruz. Bu binanın 24 saat canlı olmasını istiyoruz. Heves ile birlikte hem uzun hem kısa film gösterilerinin olduğu, atölye çalışmalarının yapıldığı bir yer olmasını istiyoruz. Gençlere, yeni seyirciye ulaşmak, yeni kuşaklara tiyatro külmtürünü aktarmak için… Atölyelerle çeşitlilik ve zenginlik sağlamak için.

Kurumsallaşmak bir anlamda büyümeyi gerektirir. Bu beraberide denetimi de getirir. Bu yapıyı nasıl oluşturacaksınız?

Heves Duygu Tüzün: Bugüne kadar hassasiyetlerimiz neyse bundan sonra aynı şekilde devam edeceğiz. Bütün bu oluşumlar bir tepki olarak alternatif tiyatrolarla birlikte çıktı. Dışarıda bir ikincikat algısı olduğunun farkındayız. Bu tip tiyatroların sayısının arttığının da… Zamanında ikincikat ve benzer yapıdaki topluluklar ana akıma karşı oluşan bir tepki sonucu çıktılar. Takip eden süreçte kurumsallaşma, yerli repertuar oluşturabilme, devamlılığın sağlanabilmesi gibi parametrelerle üretimin şekli ister istemez değişti. Burada bir kıyasdan bahsetmiyorum ama aradaki farkı kabul etmek şart. gelecek kuşağın da bu tepkiyi kuracak bir alan bulmasını istiyoruz. Ondan sonra beraber gelişelim… Bizim temel sorunumuz kimlik oluşturmakta çektiğimiz güçlük ya da saplandığımız alanlar… Kurumları, kişilerin ve belirli kimliklerin üzerinde kurduğunuz zaman bir süre sonra yenilik ya da değişimlerle harmanlanamadığınız noktada  üretim çok kısırlaşıyor. Üç dört yıl çok parlak şeyler çıkıyor, belki sektöre faydası oluyor ama o kitleyi değişen dünyaya alıştıramadığınız noktada sıkışıp kalıyorsunuz. İsim tiyatrosu insan ömrü ile sınırlı. Gelişebilen, değişebilen, yenilenebilen, birinden diğerine devredilebilen bir yapının zaman içersinde kendi denetim mekanizmasını oturtarak kaliteli sonuçlar vermeye başlaması hedefimiz.

Bu gençlerden ne bekliyorsunuz?

Heves Duygu Tüzün: Nasıl bir çalışmanın içine girdiğini, neye karşı olduğunu çok iyi bilmelerini beklerim.   Geliştirilmek istenilen şeye hakim olunmalı. Herhangi bir şeye bir tavır gösterirken veya onu geliştirirken onu çok iyi anlamak gerekir. Sadece tavır göstermenin bu coğrafyanın sorunu olduğunu düşünüyorum. Bazen burada yeralmak isteyen arkadaşlarımız geliyor oyunlarla ilgili düşüncelerini sorduğumuzda hiçbir fikri olmadığını görüyoruz. Alanları mümkün olduğunca açık tutmak çok güzel, ama kişilerin ne amaçla geldiklerinin farkında olmarı da önemli.

ikincikat’ın İLKELERİ DEĞİŞMEDİ

Oyun seçimlerinizde bir değişiklik olacak mı, yeni yazarlar mı, klasikler mi?

Eyüp Emre Uçarer: Değişmedik ki… Hep buradaydık zaten. Daha önceleri Heves, Sami, Ben seçiyorduk oyunları, şimdi Heves ve ben seçeceğim. Bu bir değişim yaratır mı, sanmıyorum. Yerli metin çok önemli. Metinlerin sahnelemeye geçmeden önceki revize süreci çok önemli.   En çok yaptığımız hatalardan biri de acele etmemiz. Yazarla birlikte çok iyi bir masa başı çalışması yapılmalı. Oyunun yazım kısmı ile sahneleme kısmının hem çok iyi ayırt edilmesi hem de kaynaştırılması gerekir.

Heves Duygu Tüzün: Belki oyunun biraz demlenmesini, biraz okumalar yaparak belli bir süreçten sonra pişmesini beklemek gerekir. Metinde ne gibi eksiklikler olduğunun, hataların gözden geçirilmesi gerekir.dramaturglarla işbirliği sağlanmalı. Acelecilik var. Bunun yanında yeni bir şey üretmek zorundasınız. Seyricinin talebi var. Yabancı oyunların maliyetleri var. Fakat metinlerin kendi içinde yeterli doygunluğa ulaşmasına süre tanımamak büyük bir hata.

masa-1

İLK KONUK TOPLULUK: SARI SANDALYE

İstanbul’da her geçen yıl sahne sayısı azalıyor. Siz sahnenizi diger tiyatrolara da açmayı düşünüyor musnuz?

Eyüp Emre Uçaray: Açtık bile. İlk olarak ‘Sarı Sandelye’ ile anlaştık. Ikincikata yakışan, aynı sahneyi paylaşmaktan keyif alacağımız bir topluluk. Bazı topluluklarla da görüşüyoruz.

YENİ OYUNLAR

Oyun programınızı belirlemiş olmalısınız. Hangöi oyunları sahnelemeyi planlıyorsunuz?

Eyüp Emre Uçaray: Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yazdığı ‘Aynur Hanım’ın Bebeği’ni çeşitli revizelerle  ‘leke’ ismi ile sahneleyeceğiz. Biliyorsunuz kadına şiddet ile ilgili bir oyundu, güncelliğini yitirmiyor. ‘Vibratör’ü de yeni bir rejiyle oynamayı planlıyoruz. Biraz daha eğlenceli ve eleştirel olacak. Yeni oyun olarak ‘Humans’ var.

‘Yarının Oyunları’ projesi devam edecek mi?

Eyüp Emre Uçaray: Konseptleri seyirciye soruyor, ona göre yol alıyorduk. Bu yıl vazgeçtik. Metinlerin daha tam hazır olmadan sahneleniyor olması beraberinde bazı riskleri getiriyor.

Heves Duygu Tüzün: Burada farklı bir süreç izlenmeli. Metnin oluşturulması ayrı sahneleme projesi ayrı yapılmalı. Bunun sonucunda çıkan iş daha tatmin edici olacaktır.

Artık özel tiyatrolarımız da yurt dışı turneleri yapıyor. Sizin böyle bir projeniz var mı?

Heves Duygu Tüzün: Amsterdam’a tek kişilik bir oyun götürme projemiz var.  Yurt dışına  çeşitli projelerle gitmek her açıdan faydalı. İşlerin hangi seviyede olduğunu görmemiz açısından önemli.  Başka ülkelerle de henüz kesinleşmeyen görüşmelerimiz devam ediyor.

Bütün bu süreç içinde siz nerede olacaksınız?

Eyüp Emre Uçaray: Birilerininde arka plandaki işleri yapması gerekiyor. Ama çizilen bir çerçevenin içinde oyuncu olmak gerekirse elbette sahnede olurum.  Önemli olan bana ihtiyaç duyulan yerde olabilmek. Kimi zaman, “bunu ben yapacağım” deyip yapmak bazen bir lüks kaçabiliyor. İşin sanatsal yanı bir tarafa. Mali ve teknik kısımlarını da birinin üstlenmesi gerekiyor. Artık ikincikat kendi prodiksiyonunu kendisi yapabilen bir tiyatro. Bunun ötesinde ne yapabiliriz, sormak gerekiyor. Birileri bu işe el atmalı. Sanat yöneticiliğini profesyonelce yapacak insanlar yok. Üniversitelerde bunun eğitimi veriliyor olsa da…

Heves Duygu Tüzün: Bunu yapabilecek insanlar, toplulukların yeterince bütçesi olmadığı için gelmiyor. Aynı şey sponsorlar içinde sözkonusu, onların da dikkate aldığı şey rakamlar sonuçta.  Kendi prodiksiyonlarını yapabilen bir tiyatronun sanatsal üretimdeki gelişmenin yanı sıra bu kurumlara profesyonel yönetici yetiştirmek için çalışması da en büyük sorumluluklarından.

Röportaj: Sabit Doğan

www.dirensanat.com

 

PAYLAŞIM
Önceki İçerikB Planı Yola Çıktı
Sonraki İçerikMekan Artı ‘Balkon’la Başlıyor
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan