35. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ 6 NİSAN’DA BAŞLIYOR FESTİVAL BİLETLERİ 26 MART CUMARTESİ GÜNÜ SATIŞA ÇIKIYOR

0

  

 

 
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından ilk kez 1982 yılında bir sinema haftası olarak başlayan, İstanbul’un en uzun soluklu, Türkiye’nin en büyük sinema etkinliği İstanbul Film Festivali, 2016 yılında 

35. yaşını kutluyor. 35. İstanbul Film Festivali, 7-17 Nisan 2016 tarihleri arasında Akbank’ın desteğiyle şehirde iz bırakmaya hazırlanıyor.

 

35. yaşına daha dinamik yapısı ve bir dizi yenilikle girecek olan İstanbul Film Festivali, dünya sinemasının en yeni örneklerinden kült yapıtlara, yeni keşiflerden başyapıtlara iz bırakan filmler; yönetmen ve oyuncuların katılımları, söyleşiler, özel gösterimler ve konserlerle 7-17 Nisan arasında sinemaseverlerle buluşacak.

 

Festival Filmleri 8 Salonda Sinemaseverlerle Buluşacak

 

Başladığından bugüne bağımsız sinemaları destekleyen İstanbul Film Festivali’nin bu yılki gösterimleri Beyoğlu’nda Atlas, Beyoğlu ve Fitaş (iki salon) sinemaları, Akbank Sanat, Ortaköy’de Feriye Sineması ve Kadıköy’de Rexx Sineması (iki salon) olmak üzere 8 salonda yapılacak.

 

 

Festivalin Bu Yılki Onur Ödülleri 5 Değerli İsme Verilecek

 

İstanbul Film Festivali tarafından sinemaya gönül ve emek veren isimlere takdim edilen Sinema Onur Ödülleri bu yıl beş değerli sanatçıya verilecek. 35. İstanbul Film Festivali Sinema Onur Ödülleri oyuncu Suzan Avcı, yönetmen Ülkü Erakalın, yapımcı Şeref Gür, oyuncu Perran Kutman ile oyuncu ve seslendirme sanatçısı Jeyan Ayral Tözüm’e takdim edilecek. İstanbul Film Festivali’nin Sinema Onur Ödülleri, 6 Nisan Çarşamba gecesi yapılacak 35. İstanbul Film Festivali Açılış Töreni’nde takdim edilecek.

 

Festival Biletleri 26 Mart’ta Satışa Çıkıyor

 

Festival biletleri 26 Mart Cumartesi günü 10.30’dan itibaren, Biletix satış kanalları, Atlas ve Rexx sinemalarında açılacak ana gişelerden satışa çıkıyor.

 

Lale üyeleri her zaman olduğu gibi festival biletleri için ön satış ve %25’e varan özel indirimlerden yararlanacak. Öncelikli biletler, Atlas ve Rexx sinemalarının yanı sıra Lale Kart İletişim Merkezi ve Biletix web sitesinden (www.biletix.com) alınabilir. Lale Kart üyeleri için ön satış dönemi: 22 Mart (Siyah ve Beyaz Lale üyeleri), 23-25 Mart (Kırmızı ve Sarı Lale üyeleri).

 

Ayrıca 35. İstanbul Film Festivali gösterimlerinin başlayacağı 7 Nisan’a kadar yapılacak bilet işlemlerinde tüm izleyiciler ön satış indiriminden yararlanabilir.

 

Festival Sponsoru AKBANK, Axess Kart sahiplerine festival boyunca hafta içi gündüz seansları hariç satın alacakları biletlerde %20 özel indirimden yararlanabilecekleri bir avantaj sağlıyor.

 

Festivalle İlgili Gelişmeleri Sosyal Medya Hesaplarımızdan Takip Edin

 

İstanbul Film Festivali ile ilgili tüm gelişmeleri; filmler, etkinlikler ve konuklarla ilgili bilgileri ve programa dair ipuçlarını sosyal medya hesaplarımızdan takip edin, herkesten önce haberdar olun. Ayrıca AppStore ve Google Play’den indirilebilen İKSV Mobil uygulamasıyla festivalle ilgili tüm bilgilere erişebilir ve AppStore’dan indirilebilen İKSV Kitaplık uygulamasıyla festival katalogunu iPad’inizden de okuyabilirsiniz.

 

 

#istfilmfest16

facebook.com/istanbulfilmfestivali

twitter.com/ist_filmfest

instagram.com/istfilmfest/

istfilmfest.tumblr.com

youtube.com/user/iksvistanbul

 

 

Festival Boyunca Yarışma Heyecanı

 

35. İstanbul Film Festivali’nde yarışma heyecanı festivalin ilk günkü gösterimleriyle birlikte başlayacak ve festival boyunca devam edecek. Ulusal ve Uluslararası Altın Lale, FACE Avrupa Konseyi Sinemada İnsan Hakları, Ulusal Belgesel ve bu yıl ilk kez yapılacak Ulusal Kısa Film Yarışmaları’nda ödüller için yarışacak filmler, festivalin Mart ayında gerçekleştirilecek basın toplantısında açıklanacak.

 

Festival Programından Seçmeler

 

• Hail, Caesar! / Yüce Sezar!

 

Berlin Film Festivali’nin açılışını yapan Coen kardeşlerin son filmi Hail, Caesar! / Yüce Sezar!, Türkiye’de ilk kez 35. İstanbul Film Festivali kapsamında Akbank Galaları bölümünde izleyicilerle buluşacak. 12. Filmekimi’nde gösterilen Inside Llewyn Davis / Sen Şarkılarını Söyle ile müzik dünyasını mercek altına alan Coen kardeşler bakışlarını bu filmde Hollywood’a çeviriyor. Hollywood’un 1950’lerdeki “altın çağı”nı konu eden filmin başrolünde Josh Brolin yer alıyor. Filmde Brolin’e Ralph Fiennes, Tilda Swinton, George Clooney, Frances McDormand, Scarlett Johansson, Jonah Hill ve Channing Tatum eşlik ediyor. Bol aksiyonlu bir Hollywood komedisi olan ve müzikallere göndermeleriyle de dikkat çeken filmde Channing Tatum’un şarkı söylediği bir sahne yer alıyor. Hail, Caesar! / Yüce Sezar!’ın görüntü yönetmenliğini ise ilk Altın Lale’yi kazanan 1984 filminin de görüntü yönetmeni olan Roger Deakins üstleniyor. Geçtiğimiz yıl 68. Cannes Film Festivali’nin jüri başkanlığını üstlenen Coen kardeşler, 2011’de de True Grit ile Berlin Film Festivali’ni açmışlardı.

 

• El Abrazo de la serpiente / Embrace of the Serpent / Yılanın Kucağında

 

Kolombiya’nın tarihteki ilk Oscar adayı Ciro Guerra’nın yönettiği Embrace of the Serpent / Yılanın Kucağında, Festival kapsamında Dünya Festivalleri bölümünde izleyicilerle buluşacak. 2015’te Cannes’da CICAE Ödülü kazanan ve Yabancı Dilde En İyi Film kategorisinde Kolombiya’nın Oscar adayı olan Yılanın Kucağında, mitlerle gerçekliği bir arada işliyor. Amazon yerlilerinden Şaman Karamakate’nin ve kırk yılı aşkın bir süre topraklarında yetişen kutsal bir şifa bitkisini arayan iki bilim insanının hikâyesini anlatan film, sömürgeciliğin derin tahribatını siyah-beyaz görselliği ve şiirsel sinema diliyle anlatıyor.

 

• El Clan / The Clan / Çete

 

Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan ve yönetmeni Pablo Trapero’ya Gümüş Aslan En İyi Yönetmen Ödülü’nü getiren bol ödüllü The Clan / Çete Akbank Galaları bölümünde. Arjantin’in Oscar adayı olan ve ülkesinde gişe rekorları kıran The Clan / Çete İspanya sinema akademisinin verdiği Goya Ödülleri’nde de İspanyolca En İyi Yabancı Film Ödülünü kazandı ve filmden esinlenen bir TV dizisi de çekilmeye başlandı. Arjantin tarihinin kara sayfalarından birini konu edinen film cunta iktidarında Arjantin istihbarat servisi için çalışan acımasız Arquimedes Puccio ve ailesinin 1980’lerde de vahşi eylemlerine devam etmesini işliyor. Dinamik kurgusu ve dönemin rock şarkılarıyla bezeli müzikleri sayesinde nefes nefese izleniyor. Yönetmen Trapero ve oyuncu eşi Martina Gusman da festivale konuk gelecekler.

 

• The Music of Strangers: Yo-Yo Ma and the Silk Road Ensemble

 

Prömiyerini Toronto’da yapan ve Berlin Film Festivali’nde de gösterilecek olan The Music Of Strangers, ünlü viyolonselci Yo-Yo Ma ile kurduğu Silk Road Ensemble ekibindeki İran, İsrail, Çin, Galiçya gibi dünyanın dört bir yanından müzisyenleri farklı coğrafyalarda izliyor. Yönetmenliğini 33. İstanbul Film Festivali Uluslararası Altın Lale Yarışması’nda gösterilmiş ve En İyi Belgesel dalında Oscar kazanmış 20 Feet from Stardom / Yıldız Olmaya Ramak Kala filminin de yönetmeni Morgan Neville’in üstlendiği The Music Of Strangers’ın açılış sahnesi İstanbul Ortaköy’de çekilmiş.

 

• Brooklyn

 

Festivalin Akbank Galaları bölümden yıldız bir kadroya sahip, üç dalda Oscar adayı Brooklyn izleyiciyle buluşacak. Başrolünde 2016 En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ına aday olan, Hanna, Byzantium, The Grand Budapest Hotel / Büyük Budapeşte Oteli ve Lost River / Kayıp Nehir filmlerinden de tanıdığımız Saoirse Ronan’ın olduğu filmin yönetmen koltuğunda John Crowley yer alıyor. Filmin senaryosu ise kitapları yok satan, About a Boy ve High Fidelity gibi daha birçok başarılı filme kitapları uyarlanmış Nick Hornby’ye ait. Uyarlandığı Colm Tóibin’in aynı adlı romanı, The Observer tarafından en iyi on tarihsel roman arasında gösteriliyor. Sundance’te yaptığı dünya prömiyerinin, Toronto ve New York’taki gösterimlerinin ardından yılın en çok ses getiren filmlerinden biri olan Brooklyn, 1950’lerde dünyanın cazibe merkezi New York’a gelen, iki ülke ve iki aşk arasında kalan, İrlanda göçmeni genç bir kadının hikâyesini anlatıyor.

 

• Chevalier / Şövalye

 

30. İstanbul Film Festivali’nde izleyiciyle buluşan Attenberg filminin yönetmeni Atina Rachel Tsangari’nin bol ödüllü son filmi Chevalier / Şövalye festivalin Antidepresan bölümünde. Londra, Selanik ve Saraybosna festivallerinden ödüllerle dönen ve erkek dünyasını ti’ye alan film, Ege denizinde bir teknede tatile çıkan 6 erkek arkadaşın “içimizden en “erkek” hangimiz” oyununu oynamaya karar vermeleriyle başlıyor. Aralarında ünlü Yunan şarkıcı Sakis’in de olduğu, sadece erkeklerden oluşan oyuncu kadrosuna, Saraybosna Film Festivalinde toplu halde en iyi oyuncu ödülü kazandıran Chevalier / Şövalye, Londra Film Festivali’nde En İyi Film, Selanik’te İzleyici Ödülü kazandı. Dogtooth / Köpekdişi ve The Lobster’ın yönetmeni Yorgos Lanthimos’la yaptığı işbirlikleriyle tanıdığımız Tsangari, Köpekdişi ve Alpler’in yanı sıra Richard Linklater’ın Geceyarısından Önce filminin de yapımcılığını üstlendi ve bu filmde de küçük bir rol üstlendi.

 

• Hitchcock/Truffaut

 

Francois Truffaut’nun 8 gün boyunca Alfred Hitchcock’la yaptığı söyleşiden derlediği ve 1966 yılında yayımlanan “Hitchcock’a Göre Sinema” kitabı Kent Jones tarafından bir belgesele dönüştürüldü. Hitchcock/Truffaut belgeseli bir yandan iki yönetmenin başyapıtlarından parçalar ile arşiv görüntülerini ekrana getirirken bir yandan da bu efsanevi röportaj/kitabın ses kayıtlarını ve fotoğraflarını ortaya çıkarıyor. David Fincher, Paul Schrader, Martin Scorsese, Olivier Assayas, James Gray, Richard Linklater, Peter Bogdanovich gibi yönetmenlerin kitap hakkındaki yorumları ve Hitchcock’un yönetmenlikleri üzerindeki etkilerini de anlattıkları Hitchcock/Truffaut belgeseli NTV Belgesel Kuşağı bölümünde izleyiciyle buluşacak.

 

• Boi Neon / Neon Bull

 

Venedik ve ardından Toronto film festivallerinde gösterimlerinin ardından, Venedik, Rio, Nantes, Hamburg, Marakeş film festivallerinde ödüller kazanan Neon Bull, Genç Ustalar bölümünde. Yönetmen Gabriel Mascaro’nun büyülü gerçekliğe doğru kayan ikinci filmi Neon Bull, insanlarla hayvanlar arasındaki ilişkiyi incelikle aktarıyor. Erkeklik, cinsellik, sınıf ayrımı gibi olgulara değinen Neon Bull, Brezilya’nın kuzeydoğusunda geleneksel rodeo yarışlarının yapıldığı bir çiftlikte geçiyor.

 

• Kosmos / Cosmos

 

Andrzej Wajda’nın asistanlığıyla sinemaya başlayan Polonyalı usta Andrzej Zulawski’den, 15 yıllık uzun bir aradan sonra müthiş bir geri dönüş filmi Kosmos / Cosmos festivalde. Ünlü yazar Witold Gombrowicz’in aynı adlı romanının uyarlaması olan film izleyenleri yazarla aynı ismi taşıyan genç bir erkeğin rehberliğinde paranoya, delilik ve şiddet dolu zamansız bir dünyaya sokuyor. Hitchcock’tan esinlendiği bu “çılgın” film Zulawski’ye Locarno Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü getirdi.

 

• Francofonia

Venedik Film Festivali’nde FEDEORA Eleştirmenler Birliği En İyi Film Ödülü’nü kazanan Francofonia, efsane müze Louvre’a ve sanata çekilmiş bir aşk mektubu… 2008’de festivalin Sinema Onur Ödülü verilen Aleksander Sokurov insanlık tarihinin en nadide sanat eserlerinin sergilendiği uçsuz bucaksız, efsane Louvre’un görkemli salonların ve galerilerin içinde kıvrıla kıvrıla dolaşırken sanat, kültür, iktidar, tarih, Fransa ve Avrupa üzerine benzersiz bir başyapıt çıkartıyor. Sokurov, zamanda yaptığı gezintiyle, St. Petersburg’un ünlü müzesi Hermitage’i anlattığı Russkiy kovcheg / Rus Hazine Sandığı’ndan sonra yine kendine has, şiirsel bir müze tasviriyle karşımızda.

• Blood of my Blood / Kendi Kanım

 

Dünya prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nde Uluslararası Eleştirmenler Birliği Federasyonu FIPRESCI Ödülü’nü kazanan Blood of My Blood / Kendi Kanım, Festivalin Yaşam Boyu Başarı Ödülü sahibi usta İtalyan yönetmen Marco Bellocchio’nun yeni filmi. Blood of My Blood / Kendi Kanım, iki farklı zaman diliminde, Ortaçağ’da ve günümüzde geçen iki farklı hikâye anlatıyor. Görsellik, müzik ve diyalogların birbirine örüldüğü filmin oyuncu kadrosunda yönetmen Marco Bellocchio’nun oğlu Pier Giorgio Bellocchio da yer alıyor.

 

 

• Köpeğin Kalbi / Heart of a Dog

 

New York sanat çevrelerinin 30 yıldır konuşulan avangart sanatçısı, müzisyen, performans sanatçısı, yazar, düşünür, yönetmen Laurie Anderson, 29 yıllık aranın ardından sinemaya dönüyor. Kendi dış sesiyle anlattığı, Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarışan Heart of a Dog / Köpeğin Kalbi’nde Anderson canlandırma, ev videoları, bozulan imajlar gibi değişik film tekniklerini kullanıyor. Film, yönetmenin çok sevdiği teriyer köpeği Lolabelle’den, 11 Eylül sonrası yükselen devlet paranoyalarına, gökyüzüne, Wittgenstein’a, ölüme uzanıyor. Laurie Anderson, filmde Tibet Ölüler Kitabı’ndan esinlendiğini söylüyor. Anderson’un hayat arkadaşı Amerikalı efsane müzisyen Lou Reed’i film için kaydettiği müzikleri içeren soundtrack albümü de Ekim ayında yayımlandı.

 

• Binbir Gece: Bölüm1, Huzursuz Adam / Arabian Nights: Volume 1 – The Restless One

Binbir Gece: Bölüm2, Kasvetli Adam / Arabian Nights: Volume 2 – The Desolate One

Binbir Gece: Bölüm3, Büyülenmiş Adam / Arabian Nights: Volume 3 – The Enchanted One

 

Avrupa Film Ödülleri’nde En İyi Ses, Sevilla Avrupa Filmleri Festivali’nde En İyi Film ödüllerini kazanan bu üçleme, Wroclaw New Horizons Film Festivali’nde de Eleştirmenler Birliği FIPRESCI Ödülü’nü kazandı. İki efsane sinema dergisi, hem Sight & Sound hem de Cahiers du Cinéma‘nın seçtiği geçtiğimiz yılın en iyi 10 filmi arasında Miguel Gomes’in üç bölümden oluşan bu büyüleyici ve epik filmi yer alıyor. Daha önce festivalde kısa filmlerini izlediğimiz Gomes, bu iddialı projesinde Binbir Gece Masalları’nın bir öyküden diğerine geçen serbest anlatı yapısını ödünç alıyor ve ülkesi Portekiz’deki ekonomik krizin etkilerini inceliyor. Üçlemenin ilk bölümü Huzursuz Adam belgesel ve kurmacayı, geçmiş ve bugünü, gerçek ve fanteziyi birleştiriyor. İkinci film olan Kasvetli Adam’da suç ve adalet öyküleriyle mizahın dozu artarken üçlemenin son halkası Büyülenmiş Adam’da öykülerde Şehrazat’ın saraydan kaçışını, Portekiz’deki hükümet karşıtı protestoları izliyoruz. Binbir Gece üçlemesi geçtiğimiz yıl boyunca pek çok festivali dolaştı ve Gomes’in yaratıcı anlatımı kadar, ses ve görüntü yönetimi başta olmak üzere teknik özellikleriyle de övgü topladı.

 

• Hüzünlü Gizem Ninnisi / A Lullaby to the Sorrowful Mystery

 

Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışacak yönetmen Lav Diaz’ın son filmi A Lullaby to the Sorrowful Mystery / Hüzünlü Gizem Ninnisi, 18 Şubat’ta dünya prömiyerini yaptıktan sonra Nisan’da da festival izleyicisiyle buluşuyor. Plan sekanslardan oluşan 480 dakika (8 saat) uzunluğuyla festivalin en uzun filmlerinden olan A Lullaby to the Sorrowful Mystery / Hüzünlü Gizem Ninnisi, Filipinler’de bugüne kadar çekilmiş en kalabalık kadrolu film olma özelliğini de taşıyor. Filipinler tarihini konu alan siyah-beyaz film, İspanya’ya karşı 1896-1897 yıllarında patlayan Filipinler devrimini farklı tarihsel dönüm noktaları, roman kahramanları, tarihi kişilikler ve simgeleri aracılığıyla ele alıyor. Lav Diaz’ın tabiriyle “tarih, edebiyat ve mitolojinin evliliği” olan bu benzersiz film, Berlin Film Festivali’nde bugüne kadar Altın Ayı için yarışan en uzun film olma özelliği taşıyor. İstanbul Film Festivali’nde daha önce Norte, the End of History / Tarihin Sonu, From What Is Before / Evvelden filmleri gösterilen Lav Diaz, çağdaş Filipin sinemasının önde gelen isimlerinden sayılıyor.

 

• Öğleden Sonra / Afternoon

 

Elveda Sinema ile Altın Lale’yi kazanan, birçok filmi festivalde ve Filmekimi’nde gösterilen Tsai Ming-liang yeni filmi Afternoon / Öğleden Sonra’da kendini sorguluyor ve izleyenine yönetmenin akıl odasına girmek için bir anahtar veriyor. Afternoon / Öğleden Sonra’da Tsai, ilham perisi ve birçok filminin başrol oyuncusu Lee Kang-sheng’le tek bir mekânda karşılıklı sohbet ediyor. Indiewire dergisi filmi “belki de en az konuşulan ama en derin yönetmen-oyuncu işbirliğinin içten ve samimi bir portresi.” olarak yorumluyor.

 

• Evrim / Evolution

 

Lucille Hadzihalilovic, 10 yıl önce festivalin Uluslararası Yarışma bölümünde Radikal Halk Ödülü ve FIPRESCI Ödülü’nü kazanan filmi Innocence / Masumiyet’in ardından Evolution / Evrim ile sinemaya geri dönüyor. İlk gösterimi Toronto’da yapılan Lucile Hadzihalilovic’in ikinci uzun metrajlı filmi büyüleyici bir rüya ile kan donduran bir kâbus arasında gidip geliyor. Gaspar Noé’nin eşi olan Hadzihalilovic, Evolution / Evrim’de doğumdan ergenliğe yolculuğumuzu denizin derinlikleri ve hastane metaforlarıyla fantastik bir öyküye yerleştirerek sunuyor.

 

• Right Now, Wrong Then

 

Locarno Film Festivali’nde Altın Leopar’ı alan ve başrolündeki Jung Jae-young’a da En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü getiren Right Now, Wrong Then, Hong Sang-soo’nun yeni komedisi. Martin Scorsese tarafından Güney Kore’nin Woody Allen’ı olarak tanımladığı Hong Sang Soo, Right Now, Wrong Then’de bir yönetmen ve tanıştığı ressam bir genç kadının geçirdikleri birkaç saatin iki versiyonunu izleyiciye sunuyor. Başrolde yönetmeni canlandıran ve bu rolüyle Asya Pasifik Sinema Ödülleri’nde de ödül alan Jung Jae-young, festivalde daha önce gösterilen Our Sunhi / Hepimizin Sevgilisi’nde de başroldeydi.

 

• Gizemli Ada / The Wicker Man

 

Geçtiğimiz yıl hayata veda eden kült oyuncu Christopher Lee’yi, tüm zamanların en iyi korku filmlerinden biri kabul edilen Gizemli Ada / The Wicker Man ile anıyoruz. Yenilenmiş son kurgu versiyonuyla izleyeceğimiz Gizemli Ada / The Wicker Man’de Lee’nin kendisi de bir röportajında en iyi filmi olarak nitelendirmişti. Robin Hardy’nin yönettiği film, bir polis dedektifinin bir genç kızın ortadan kaybolmasıyla ilgili aldığı ihbar üzerine İskoç adası Summerisle’a gelmesini ele alır. Filmde Christopher Lee, adanın lideri Lord Summerisle’ı canlandırıyor.

 

 

 

 

• Balo / Le Bal

 

Ocak ayında hayata veda eden, daha önce festivalde adına iki kez toplu gösteri düzenlenmiş ve festivale konuk da olmuş Ettore Scola’yı 1983 tarihli başyapıtı Le Bal / Balo ile anıyoruz. Her ne kadar Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar ödülüne aday gösterilmiş olsa da aslında Le Bal / Balo diyalogsuz bir film. Film 1920’lerde başlar ve Fransa’daki bir balo salonunun 50 yıllık hikâyesini anlatıldığı filmde oyuncular farklı dönemlere ait kostümler giyerek salonda dans ederler. Tıpkı kıyafetler ve danslar gibi, müzikler de döneme göre değişir. Büyük usta Scola’ya Berlin’de Gümüş Aslan kazandıran Le Bal / Balo tek bir mekân, kostümler, dans ve müzik aracılığıyla 20. yüzyıl Fransa tarihinin bir özetini sunuyor.

 

Sınırları Zorlayan Yönetmen Otto Preminger Seçkisi

 

İstanbul Film Festivali, sinema tarihinin en özgün, en bağımsız ve en yaratıcı yönetmenlerinden Otto Preminger’i, ölümünün 30. yıldönümünde 10 önemli filminin yer aldığı özel bir bölümle anıyor. Festivalde, mesafeli yönetimi, uzun planlarıyla dikkat çeken, izleyicisinin zekâsına güvenini hep muhafaza eden Preminger’in kara film başyapıtı Laura / Kanlı Gölge, gelmiş geçmiş en önemli mahkeme dramlarından Anatomy of a Murder / Bir Cinayetin Anatomisi, uyuşturucu bağımlılığını ilk gerçekçi işleyen filmlerden The Man with the Golden Arm / Altın Kollu Adam, siyasetin koridorlarında korkusuzca gezinen Advise and Consent / Washington’da Fırtına, sinema dünyasına Jean Seberg’i keşif olarak sunan iki filmi Bonjour Tristesse / Günaydın Hüzün ve Saint Joan / Aziz Jan bu kapsamlı retrospektifte izleyiciyle buluşacak filmler arasında yer alıyor.

 

Yönetmenin gösterilecek diğer filmleri ise Twentieth Century Fox için çektiği son film olan toplumsal eleştirel kara film Where The Sidewalk Ends / Kaldırımlar Bitince, Marilyn Monroe’lu western River Of No Return / Dönüşü Olmayan Nehir, psikolojik gerilim Bunny Lake is Missing / Küçük Kız Kayboldu ve altı dalda Oscar adayı olan The Cardinal / Kardinal.

 

35. İstanbul Film Festivali kapsamında Otto Preminger’i tanıma ve filmlerini yıllar sonra da olsa büyük ekranda görebilme fırsatı yaratacak bu özel seçki için, daha önce İstanbul Film Festivali’nin birçok özel bölüm ve etkinliğine afiş hazırlayan usta tasarımcı Yurdaer Altıntaş tarafından özel bir afiş de tasarlandı.

 

“Gömülü Hazineler” İstanbul Film Festivali’nde Parlayacak
Festivalin bu yıl çok ses getirecek yeni bölümlerinden biri “Gömülü Hazineler” başlığını taşıyor. Alkan Avcıoğlu’nun küratörlüğünü üstlendiği bölüm, sinema tarihinin varlığı az bilinen, yasaklanmış, kaybolmuş, yıllar boyu izleyici karşısına çıkmamış filmlerini gömülü olduğu yerden gün ışığına çıkartacak.

 

Hayranları arasında David Lynch, Francis Ford Coppola ve Quay kardeşler gibi isimler bulunan Polonyalı yönetmen Wojciech Has’ın 1973 yapımı fantastik ve gerçeküstü sinemanın nadide örneklerinden biri sayılan filmi The Hourglass Sanatorium / Kum Saati Sanatoryumu bölüm kapsamında izleyiciyle buluşacak yapıtlardan. Zamanında Polonya’dan yurtdışına çıkarılması yasaklanan Kum Saati Sanatoryumu, gizlice gönderilen kopyasıyla 1973’te Cannes’da gösterildi ve Jüri Özel Ödülü kazandı. 2000’lerde kopyası Martin Scorsese sayesinde restore edilen film, babasını ziyaret etmek üzere sanatoryuma giden bir adamın oda oda gezerken karşılaştığı tuhaf karakterleri, gerçeklikle hayal dünyasını birleştiren anıları, Polonya’nın geçmişinden imgeler ve sıra dışı müzik bandıyla benzersiz bir sinemasal deneyim sunuyor.

 

Eiichi Yamamoto’nun, sinema tarihinin en sıra dışı, cüretkar ve psikedelik animasyonlarından biri sayılan 1973 yapımı Belladonna of Sadness bölüm kapsamında büyük ekrana dönüyor. Fransız tarihçi Jules Michelet’in La Sorcière adlı kitabından uyarlanan bu tabuyıkıcı animasyon, köyün baronu tarafından tecavüze uğradıktan sonra şeytanla anlaşma yapan Jeanne’ın hikâyesini anlatıyor. İlk çıktığı yıllardan bu yana uzun süre ulaşılamayan, 2015’te restore edilen bu sert film, geçtiğimiz yıl Amerika’daki ilk gösterimini gerçekleştirdiği, en önemli fantastik film festivallerinden kabul edilen Austin’daki Fantastic Fest’de gösterilerek büyük ses getirdi. Japon animasyon sanatının en büyük kayıp başyapıtlarından olan bu benzersiz yapım, Japon anime-manga dünyasının “büyükbabası” Osamu Tezuka’nın yapımcılığını üstlendiği yetişkinlere yönelik “Animerama” üçlemesinin Eiichi Yamamoto tarafından çekilen son filmi.

 

Amerikalı dâhi sinemacı Charles Burnett’ın hem ilk filmi hem ilk başyapıtı 1978 yapımı Killer of Sheep, Los Angeles’ta, Afrika kökenli Amerikalıların yaşadığı bir mahalledeki gündelik hayatı, İtalyan Yeni Gerçekçiliği’nin izinden giden bir anlatımla gösteriyor. Düşük bütçeli ve amatör oyuncuların rol aldığı film, 1981’de Berlin Film Festivali’nde yarıştı ve FIPRESCI ödülü kazandı. Ancak müzik parçalarının telif sorunu nedeniyle hiç gösterime giremedi. Yıllar içerisinde kulaktan kulağa yayılarak Amerikan Bağımsız Sineması’nın kayıp efsanelerinden birine dönüşen film, 2007’de Steven Soderbergh’in filmin müziklerinin telif hakkını satın alması sonrası, çekiminin 30 yıl ardından nihayet ilk kez gösterime girebildi. Burnett’in filmi gösterilmeye başladıktan sonra Amerikan sinemasının kilometre taşlarından biri olarak kabul görmeye başladı. Amerikan Ulusal Eleştirmenler Birliği’nin “100 Temel Film” arasına seçtiği filmi, BBC ise 2015 yılında yayınladığı “En İyi 100 Amerikan Filmi” listesinde 26. Sıraya yerleştirdi.

 

 

 

Köprüde Buluşmalar

 

İstanbul Film Festivali kapsamındaki Köprüde Buluşmalar uzun metrajlı kurmaca, belgesel projeleri ve yapımı devam eden filmlerin ilk uluslararası sunumlarının yapılacağı atölye çalışmaları ile sinema profesyonellerine yönelik birçok panel, sinema dersi ve forum bu sene 8-14 Nisan 2016 tarihleri arasında düzenlenecek. Köprüde Buluşmalar’ın geçtiğimiz yıl ilk kez başlattığı, Film Geliştirme Atölyesi’ne seçilen proje sahiplerine uluslararası deneyimli eğitmen ve sinemacılar tarafından sinema dersleri ve grup çalışmalarından oluşan senaryo, yapım, pazarlama ve dağıtım konuları üzerine bir eğitim verilmeye devam edecek.

 

35. İstanbul Film Festivali’nin Destekçileri

 

35. İstanbul Film Festivali bu yıl 20’nin üzerinde kurumun desteğiyle gerçekleştirilecek. TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü bu yıl da festivale büyük destek veriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Beyoğlu Belediyesi de festivale verdiği tanıtım desteğini sürdürüyor.

 

Festival Sponsoru Akbank’ın yanı sıra festivale 6 tema sponsoru destek veriyor:

 

– Anadolu Efes​“Ulusal Yarışma ve Türkiye Sineması”

– Sabah Gazetesi​“Dünya Festivallerinden”

– ATV​“Yıllara Meydan Okuyanlar”

– NTV​“NTV Belgesel Kuşağı”

– TLC​“Antidepresan”

– Nescafé Gold​“Yeni Bir Bakış”

 

Festivalin sevilen bölümü “Akbank Galaları” da yine Akbank’ın sponsorluğunda düzenlenecek.

 

İstanbul Film Festivali, Groupama sponsorluğunda yedi yıl önce başlattığı “Özel Gösterim: Türk Klasikleri Yeniden” bölümüyle Türkiye sinemasının önemli yapıtlarını yıllar sonra yeniden beyazperdeyle buluşturmaya devam ediyor.

 

Limits Off İstanbul Film Festivali’ne Katkı Sağlayan Kuruluş olarak destek veriyor.
2016 yılında İstanbul Film Festivali konuklarını Renault taşıyor.

 

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın tüm festivallerine Öncü Sponsor Eczacıbaşı Topluluğu, Resmi İletişim Sponsoru Vodafone Türkiye, Resmi Taşıyıcı DHL WORLDWIDE EXPRESS, Resmi Konaklama Sponsoru Martı Istanbul Hotel ve Servis Sponsorları Zurich Sigorta, GFK, Memorial Sağlık Grubu, directComm Marketing Group ve AGC destek veriyor.

 

İstanbul Film Festivali ile ilgili ayrıntılı bilgi için: film.iksv.org

 

İstanbul Film Festivali ile ilgili görseller için: www.iksvphoto.com

 

Bültende yer alan filmlerin görselleri için: http://www.iksvphoto.com/folder/935c8v

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.