ROBİN WİLLIAMS OLACAKLARI BEKLEMEDEN ARAMIZDAN ÇEKİP GİTTİ

0

ROBİN WILLIAMS

Tam da umduğum gibi bu sefil, ruhsuz, kaskatı dünyaya daha fazla tahammül edemedi ve olacakları beklemeden çekip gitti aramızdan.

MEHMET KABAKÇI


Robin Williams intihar ederek hayatını kendi eliyle noktalamış. İnanılır gibi değil. Önce Philip Seymour Hoffman şimdi de Robin Williams. Geçen senenin başlarında da James Gandolfini böyle gitmişti.

Ne yaşadı, içinde ne gibi buhranlar vardı bilmiyorum ama bütün filmlerini defalarca izlediğim babam kadar sevdiğim ve mizacımın, kişiliğimin duygu dünyamın en büyük mimarlarından biri olan bu harika insanın intiharını anlayabiliyorum. Tam da umduğum gibi bu sefil, ruhsuz, kaskatı dünyaya daha fazla tahammül edemedi ve olacakları beklemeden çekip gitti aramızdan.

Bizi annelerimiz babalarımız büyütmedi. Robin Williams’ın Morgen Freeman’ın, Paul Newman’ın, Robert De Niro’nun ve daha onlarca çok sevdiğimiz oyuncuların oynadıkları karakterleri hayran hayran izleye izleye büyüdük. Hepsi iç dünyamızda, özlemlerimini çektiğimiz hayaller evrenimizde derin izler bıraktılar.

Ama Robin Williams öyle başka, öyle yakın öyle babacan öyle naif ve öyle hüzünlüydü ki. Onu gördüğümde babamı; babamı gördümde onu hatırlardım. Bir şekilde babamla onu özdeşleştirmiştim. Dünyada beni en çok etkileyen ve en sevdiğim insan olan babamla.

Onun filmlerinde çok farklı bir şey vardı. Öyle ucuz-sükseli kahramanlıklar, fiyakalı tipler, büyük iddialar, alengirli meseleler yoktu filmlerinde. İnsan vardı, hikâye vardı, hayaller, özgürlükler, kısıtlanmışlıklar, hüzünlü ve zeka dolu espriler, yaşama; acılara, korkulara rağmen yaşama tutunmak vardı. Gözlerinde, bakışlarında konuşmalarında giyiminde her şeyinde insanı derinden etkileyen dünyanın bütün güzelliklerine, inceliklerine ve bilgeliğine çağıran bir şey vardı onda.

Sanırım bu ölüm bende bir kırılma yaşatır. Robin Williams’ın oralarda bir yerlerde olması ve hâlâ hayatta, aramızda olması bana hep umut verirdi. Sevinç duyardım bundan. Böyle hayatınızda iz bırakmış bir insan öldügünde sizde de bir şeyler ölüyor. Yavaş yavaş oluyor bu. Bir süre sonra iç dünyanızda o sizi yaşatan geleceğe dair umutlarınıza hayat veren enerji de gittikçe azalıyor. Dünya bizimle değil ki içindeki güzel insanlarla yaşanmayı makul kılıyor. O giderse bu giderse dünyanın kimlere kalacağı belli! Böyle kaç güzel insan var ki? Umarım bir filmindeki gibi aradığını bulmak için kendini öldürüp de gitmek zorunda kaldığı o ülkeye gitmiştir.

Biz de Küçük Prens’teki gibi onu görmek, özlemimizi dindirmek belki onunla bir şekilde anlaşabilmek için gökyüzüne; yıldızlara bakacagız bundan sonra. Bileceğiz ki orada bizi izliyor, bileceğiz ki orada bize gülümsüyor. Biz de ona gülümseyeceğiz.

MEHMET KABAKÇI

www.dirensanat.com

PAYLAŞIM
Önceki İçerikYENİ SEZONDA TİYATROLAR HANGİ OYUNLARI OYNAYACAK
Sonraki İçerikYAŞAR İLKSAVAŞ'DAN YAZ OKUMALARI : VASFI RIZA'NIN ANILARI
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan