'KUMUN TADI' FESTİVAL FİLMİ SÖYLEŞİLERİNDE

0
“Kumun Tadı” filmi festival film söyleşilerine ilk stardı veren oldu
        16. Uluslararası Eskişehir Film Festivali’nin film gösterimlerinin ardından söyleşiler de başladı. Festival kapsamında gerçekleşen ilk söyleşi, “Kumun Tadı” filminin yapımcısı Yamaç Okur tarafından gerçekleştirildi.  Söyleşi, Sinema Anadolu’da 3 Mayıs Cumartesi günü saat 12:00 ‘da film gösterimin hemen ardından yapıldı.
           “Kumun Tadı”  Seaburners
“Kumun Tadı” ilk gösterimini geçtiğimiz Şubat ayında Berlin Film Festivali’nin en prestijli bölümlerinden bir olan Forum bölümünde yaptıktan sonra, Türkiye seyircisi ile 33. İstanbul Film Festivalinde buluşmuştu.  Şimdi ise 16. Uluslararası Eskişehir Film Festivali kapsamında Eskişehir’de.
               Yönetmen Melisa Önel’in beyaz perdedeki ilk uzun metrajlı filmi olan ‘Kumun Tadı’ filminin başrolünde Timuçin Esen ve Mira Furlan yer alıyor. Karadeniz’de bir sahil kasabasında insan kaçakçılığı yapan Hamit’in, botanik bilimcisi olan Denise ile ilişkisi ve kasabada birkaç gün mahsur kalan kaçak göçmenlerle hayatlarının kesişmesinin anlatıldığı Kumun Tadı filmi, repliklerden uzak evrenin, görselliğin ön plana çıktığı; derdini fotoğrafik görüntüler ve doğa sesleriyle anlatmaya çalışan ödüllü bir film.
“Melisa daha ziyade görsel düşünen bir yönetmen”
Film gösteriminin ardından izleyicilerin merak ettiği soruları filmin yapımcısı Yamaç Okur yanıtladı. Okur, filmin aslında en başta tasarladıklarından daha konuşkan ve şuan izlediğinizden daha farklı bir senaryoya sahip olduğunu; fakat film yapım sürecinin getirdiği zorluklardan dolayı, gelinen noktada filmin daha atmosferik bir film olmasına karar verdiklerini belirtti. Okur, “Melisa daha ziyade görseldüşünen bir yönetmen. Aslen de fotoğrafçı. Bu sebeple tamamen görsel ve atmosferik düşünüyor. Diğer senarist Feride Çiçekoğlu ise, işin daha çok hikaye tarafında olan biri. Bu sebeple ikisi de birbirini çok iyi tamamladılar.” dedi. Filmin esas gücünü görsellikten aldığını belirten Okur, filmdeki sesler için, “Biz sadece besteci ile çalışmadık. Aynı zamanda ortam seslerinden ve çeşitli aletlerden bir dünya yarattık. Bizim için epey meşakkatli bir ses çalışması oldu.” ifadelerini kaydetti.
kumun-tadi-fragman_7173338-10680_640x360
“İki üç tane filmden sonra izlenecek bir film değil bizimki”
Filmle ilgili seçimlerde yapımcı ve yönetmenin beraber karar verdiklerini belirten Yamaç Okur, “Ben en başta da filmin bu görsel tarafının daha kuvvetli olmasının daha iyi olduğunu düşünmüştüm. Özellikle Türkiye’de ‘çok az diyalog var, filmin hikayesinde çok bir şey yok aslında’ gibi eleştiriler aldık. Ama aslında filmin yaslandığı yer de o değildi. İki üç tane filmden sonra izlenecek bir film değil bizimki. Rahat bir kafayla sakin bir şekilde izleye bileceğiniz bir film. Filme özetle baktığımda farklı bir şey denendiğini düşünüyorum. Benzeri filmlerle kıyaslandığında mutlaka eksiklikleri olacaktır. Bence bu noktada yönetmenin ikinci ve üçüncü filmlerini beklemek gerek.”  şeklinde değerlendirme yaptı.
                  “Festivaller bir filmin tanıtımı ve gösteriminin yapılabilmesi için çok önemli organizasyonlar”
 Yamaç Okur, Türk sinemasının arz talep doğrultusunda gittiğini ve sinema yapmanın çok pahalı bir çalışma olduğuna değindi. Özellikle de Türk Sineması’nda finansmanın ve bölgesel fonların olmadığını, film çeken yönetmenlerin ciddi borçlar altına girdiklerini belirtti. Okur, bu gibi bütçesel sebeplerden dolayı bir yapımcının ya da yönetmenin, ilk etapta uzun metrajlı bir film çekmekten ziyade, kısa film çekmesinin daha doğru bir karar olarak gördüğünü söyledi. Okur, “ Bence kısa filmler daha yaratıcı. Hiç acele etmeden daha uç hikayeler anlatarak bu sektöre pişmek daha doğru bir yöntemdir, diye düşünüyorum. Bir de sektörde çalışmış olmak çok daha önemli. Yönetmen sektörü çok iyi tanımalı.
_MG_4588
Evet hikayesi çok kuvvetli belki ama sektörü çok iyi tanımalı. Yani işin artistlik tarafının dışında zanaat tarafının da öğrenilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.” şeklinde açıklamalarda bulundu. Aslında yönetmenlerin de yapımcının, ne iş yaptığını anlamalarının önemli olduğunu vurgulayan Yamaç Okur, son olarak şunları kaydetti: “Ben yaptığımız filmlerin arkasında duruyorum. Belki başarısıtartışılır; ama filmin başarısında dediğim gibi arztalep de çok etkili. Filmler televizyonlarda gösterilmiyor. Gösterilenler de genelde aynı filmler. Onlar da büyük yapımlar. Bu sebeple festivaller filmin tanıtımı ve gösteriminin yapılabilmesi için çok önemli. Özellikle de üniversite festivalleri buanlamda çok değerli organizasyonlar.”
Haluk Birsen
www.dirensanat.com
PAYLAŞIM
Önceki İçerikT.E.B. BAŞKANI ÜSTÜN AKMEN'İN TÜSAK AÇIKLAMASI
Sonraki İçerikAFRİKA'DAN KARA BİR HİKAYE 'BEYAZ GÖLGE'
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan