YAŞAMA SANATININ NAVİGASYONU TİYATRO

0

Bu yılki 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi, 2023 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi, Norveçli yazar Jon Fosse tarafından yazıldı.

ITI (Uluslararası Tiyatro Enstitüsü) Üniversiteler Türkiye Temsilcisi BİLKENT Üniversitesi Tiyatro Bölümü Başkanı Jason Hale ve ITI Türkiye Temsilciliği Yönetim Kurulu’nun (Turan Oflazoğlu, Engin Uludağ, Ayşe Emel Mescive Savaş Aykılıç) aldıkları ortak karar ile bu yılki Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi ise, uzun yıllar Devlet Tiyatroları’nda çalışan, TOBAV (Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Vakfı) başkanıyken başlattığı “sanataevet” kampanyasıyla tanıdığımız yönetmen, tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, değerli sanat insanı Tamer Levent tarafından kaleme alındı.

 

YAŞAMA SANATININ NAVİGASYONU TİYATRO

 

 

İnsan beyni de hamile olur.

Ama bu hamilelik bir merak sorusu ile başlar.

Düşünceler ve kaynaklar bir araya getirilir. Geliştirilir.

Eksik bilgi varsa ulaşılmaya çalışılır.

Her şey fikir düzeyinde olgunlaşınca, sıra doğuma gelir.

Hamilelik süreç, doğan bebek üründür. Onun da büyümesi ve gelişmesi gerekir.

Sanat, süreç ve ürün devamlılığının hiç bitmeyen gelişmesidir. Tıpkı insanlık tarihi ve geleceği gibi…

Drama, insanların iç ve dış aksiyonudur. Bu aksiyon ile yaşadığı durumlardır.

Yani düşünce ve onun dışa yansıması.

İnsanlık dilsiz olduğu çağlarda birbiriyle drama aracılığıyla anlaşmıştı.

Ses, taklit ve bedensel anlatımlar ile, doğaçlama olarak durumları canlandırmış, iletişim kurmuştu.

Bu iletişim, ona düşüncenin ihtiyacı olan deneyimleri ve bilgileri sağlamıştı.

Başlangıçta kendisi için rol yapan insan, daha sonra tiyatro alanlarında seyirci olmuştu.

Aslında tiyatroda sahnelenen kendi hikâyesi idi.

Yaşam sahnesinin gerçek oyuncuları, deneyimcileridir onlar.

Yaşamlarına ayna tutan sahnedeki insanlar ise, yaşam sanatı yolculuğuna onları davet eden rehberlerdir.

Yaşam sahnesinde, eğitim ve öğretim sistemlerindeki ezbercilik yoktur.

Tiyatro aktörleri, durumları yorumlarken, deneyimcilerin onlarla empati kurabilecekleri yorumlar sunmalıdır.

Davranışların nedenleri, niçinleri ile, farkındalığı uyaran seçilmiş, çalışılmış, inandırıcı gestuslar kullanmalıdırlar..

Tiyatro malzemesini toplumdan alır. Kendi laboratuvarında işlemden geçirdikten sonra, tekrar aynı topluma sunar. Süreç ve ürün formülünü harekete geçirir. 

Yaşamın değişip gelişmesine neden olur. Bu sonu olmayan devinim, her çağın durumlarının özen ile seçilmesi ve çalışılması ile gerçekleşir. 

Başarı ve başarısızlığın dramalarını seçip, inandırıcılığı ile sorgulamayı uyarabilmelidir aktörler.

Her zaman yaşantımızda olan felsefeyi, psikolojiyi, sosyolojiyi, sanat düşüncesinin bütün özelliklerini titizlikle dikkate almalıdırlar.

Her seferinde durumlara özenle ayna tutmak sanatını paylaşmalıdır tiyatro. 

Ancak o zaman sağlayabilir, deneyimcilerin ona katılmasını, empati kurmasını.

Bilgileri uygulamaya dönüştüren düşünce ortaklığı kurmasını. Gülmesini, ağlamasını, alkışlamasını…

 

Tiyatro düşünmediklerimizi hatırlatıp, bizleri yüzleştirir.

Ezberlenmiş bilgilerimizle; din, dil ve ırk ile bütünleştiremediğimiz; nedenlerini sorgulamadığımız konuları, insan olma ortaklığında, ders vermeden sorgular.

Tiyatro ve onun mayası olan drama, düşüncelerimizi harekete geçirir. 

Yaşamın sanatının gelişip değişmesine engel olan unsurları fark etmemize neden olur.

Bunlar, kişisel ya da dünya genelinde engeller olabilir. 

İnsanlık bu çağda yaratılan savaşların da, çocuk katliamlarının da kurgulandığının farkında artık.

Ama dünyayı var eden insan aklı ve draması bize her dönemde çözümler üretmeyi öğretmedi mi?

Önemli olan bilgileri ezberlemek değil, düşünce geliştirmek ve uygulamada kullanmaktır. 

Tiyatro ve drama bize bunu fark ettirir. Örgün eğitim sistemlerine öneride bulunur.

Yaşamda var olan ve çözülmez görülen sorunları irdelemek ve çözüm üretmek süreçleri yaratır. 

Süreçleri ve aktörleri hatırlanmayan ürünler kültür oluşturmaz. Bizler, bugün yaşadığımız çağda kat ettiğimiz yolu, yaşama kazandırdığımız değerleri, üstlendiğimiz rolleri yeniden değerlendirmeliyiz. Geleceği düşünebilme deneyimleri paylaşmalıyız.

Kötü, çirkin ve yanlış ile iyi, güzel ve doğruyu sorgulayabilmek gerçekliğinde yapay zekâdan geri kalmamalıyız. 

Çünkü dün olduğu gibi, bugün de:

“Bütün dünya bir sahnedir. Kadın erkek bütün insanlar da onun aktör ve aktrisleridir.”

Yani sürekli devinim ve yaratıcılık süreçleri oluşturan yaratıklar…

İnsansız bir dünya daha güzel olur muydu? O zaman tiyatro da olmazdı, biz de bunu hiç öğrenemezdik!!!

Tiyatro ve onun kapsadığı disiplinler, insan yaşamının bütünsel sanat özeni ile düzenlenebilmesinin navigasyonudur. 

Sanataevet vizyonu yolculuğunun yani…

 

Tamer LEVENT

 

Tamer Levent 13 Ekim 1950 tarihinde İzmir, Karşıyaka’da doğdu. Seviye sınavı ile kazandığı Ankara Devlet Konservatuvarı, Tiyatro yüksek bölümünden 1977 yılında mezun oldu. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda oyuncu olarak göreve başladı. Yaratıcı drama ve oyunculuk çalışmalarını başlattı. Eğitimde Drama atölyeleri düzenleyerek, kavramı tanıttı. Goethe Enstitüsü ve British Council bursları ile Almanya ve İngiltere’de çalışmalar yaptı. Ulusal ve uluslararası alanda sayısız atölye çalışması yönetti. Tiyatro kültürü açısından gerekli yasaların çıkması için gönüllü çalışmalar yaptı. TOBAV (Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Vakfı) genel başkanlığı süresinde uluslararası festivaller düzenledi. Yarışmalar açtı. Devlet Tiyatroları’nda oyuncu olarak pek çok oyunda görev aldıktan sonra, rejisör kadrosunda pek çok oyun yönetti. Yönettiği oyunlar uluslararası festivallere davet edildi. TOBAV’ın düzenlediği çalıştaylarda alınan kararlar sonucunda, ilk ve son defa yapılan bir uygulama ile,seçimle Devlet Tiyatroları’na genel müdür oldu. Eski genel müdür, yasada seçim olmadığı için danıştaya dava açtı. Tiyatro ve drama kültürünün önemi üzerine yasa ve kültür çalışmaları yaptı. Tiyatro oyunları yazdı. Ulusal ve uluslararası projeler yönetti. Opera eserleri yönetti. Dans projeleri yönetti. Bu eserler dünyanın 4 kıtasında temsil edildi.1980 sonrası TOBAV’da “sanataevet” kampanyası başlattı. 5 Nisan tasarruf tedbirleri sırasında, sanataevet düşüncesi ile Devlet Tiyatroları’nın tasarruf tedbirlerinden muaf olmasını sağladı. Yazdığı, “Ya tutarsa” isimli oyun Fransızcaya çevrildi. TV program yapımcısı ve yönetmeni Seynan Levent ile evlidir.

 

PAYLAŞIM
Önceki İçerik“ANNEMDEN KALAN GÜL AĞACI MASANIN ÜZERİNDE ÇAYDANLIK BEYAZ BİR İZ BIRAKTI” YENİLİKÇİ TİYATRO ÖDÜLÜNÜN SAHİBİ
Sonraki İçerik2024 Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan