Bu yıl Sakıp Sabancı Müzesi’nde ‘Müzede Sahne’ etkinliğinin 3.cüsü düzenlendi. Müzenin bahçesinde gerçekleşen etkinlikte; tiyatrodan, dansa, söyleşiden açık oturama, performans gösterilerinden okuma tiyatrolarına kadar çeşitli etkinlik düzenlendi. Bizde Diren Sanat olarak bu etkinliğin Genel Sanat Yönetmeni Emre Koyuncuoğlu ile birlikteydik. Genco Erkal, Tülay Günal, Yeşim Özsoy, Nazan Kesal gibi isimlerin oyunlarını sergilediği bu etkinlik yoğun ilgi gördü. Başarılı çalışmaların sırlarını ve içeriğini konuştuk. Çok keyifli ve samimi bir söyleşi oldu. Sizlerle paylaşmaktan da mutlu olduk. Dilerim sizlerde beğenir ve youtube kanalımıza abone olur ve paylaşırsınız. #tiyatro #sanat #film #sinema #söyleşi

Emre Koyuncuoğlu’na sorular:

1990’ların başında hem sanatçı hem de anlayış olarak önemli katkılarda bulunan ‘Yeşil Üzümler’ topluluğunun kuruculuğuyla tiyatro dünyamıza katıldınız. Bu arada İstanbul Üniversitesi Dramaturji Bölümünde lisans üstü eğitimiyle işin kuramsal yanını da ihmal etmemiş oldunuz. Bu çalışmaların tiyatro anlayışınızda ne gibi katkıları oldu?

Biyografinizden söz etmeyeceğim. O kadar yoğun çalışmalarınız var ki izleyicilerimiz sosyal medyadan bunu öğrenebilirler…. İlk yönetmenliğiniz ‘Mutfak Kazaları’ndan bu yana çok sayıda uluslararası projeler ürettiniz ya da içinde yer aldınız. Kocaeli Belediye Şehir Tiyatroları’nın kurucuları arasındaydınız. Burada da çeşitli görevler aldınız. İstanbul Belediyesinde de… Öte yandan Sara Keyn’den Ostermayer’e dünyanın bir çok yazar ve yönetmeninin oyunlarını sahnelediniz. Uyarlayıp- yazıp yönettiğiniz ‘Irk Bitiğ’den ‘Sinop Komünikasyonu’na farklı ve zengin bir tiyatro dünyasını tanıttınız bizlere… Buradan şuraya gelmek istiyorum. Bütün bu çalışmalarınızda ana eksen olarak bir kültürler arasılık ve disiplinlar arasılık ortaya çıkıyor… Siz ne diyorsunuz?

Son yıllarda Sabancı Müzesi’nde yaz aylarında ‘Müzede Sahne’ etkinliğini düzenliyorsunuz. Burada da yalnız oyunlar sahnelenmiyor, atölyeler, açık oturumlar, söyleşiler de var. Her yıl bir ana temanın belirlendiği programlara baktığımızda salt bir tiyatro gösterisinin amaçlanmadığını da görmek mümkün. Daha önceki konuşmalarımız bağlamında amaçlarınızı biraz daha açar mısınız?

Programdaki oyunları nasıl seçiyorsunuz. Ana temayı belirlerken sizi yönlendiren ne oluyor?

Organizasyonda elbette Sabancı Müzesi’nin de önemli katkısı oluyordur. Elbette deneyimlerinizden de yararlanıyorsunuzdur ama güçlüklerin üstesinden nasıl geliyorsunuz?

‘Müzede Sahne’ye ilgi her geçen yıl daha da artıyor. Bu yılki ilgiden memnun musunuz. Katılımcıların Tiyatrocuların, Müze’nin, seyircilerin izlenimleri neler?

Bu tür mekân ağırlıklı bir tiyatro etkinliği kışın da düzenlenemez mi? Biliyorsunuz geçmişte Topkapı Sarayı’nda Rumelihisarı’nda Yedikule’de temsiller yapılıyordu.

Gelecek ‘Müzede Sahne’ için bir planınız var mı?

Kişisel olarak tiyatro çalışmalarınız ne durumda?
Kent yaşamı üzerine yazılan tiyatro oyunları da sahne alacak. Tiyatro sezonu içersinde oynanan Bursa Ceza Evi’nden Mektuplar (Genco Erkal), Oğuz Atay’in kitabından sahneye uyarlanan ‘Tehlikeli Oyunlar’, Nazan Kezal’ın oynadığı Yaralarım Aşktan’dır oyunu açık havada seyirci ile buluşacak oyunlardan. Ayrıca birçok panel ve okuma tiyatrolarına da yer verilecek etkinliğin detaylı bilgilerini ve programını aşağıda bulabilirsiniz.

Geçen yıl “Müzede Sahne” kapsamında başlatılan ve kurumsal boyutlarıyla irdelenen kent ve gösteri sanatları ilişkisi konuşmaları, bu yıl “Kenti Şiirselleştirmek” temasıyla bağımsız alandaki gösteri sanatları dinamiği ve kentte yarattıkları aksiyon odağında devam edecek. Panel “Gösteri sanatları icra edildikleri mekânla ve içinde bulundukları kentle nasıl ilişkileniyor?”, “Kentin mekânsal organizasyonunu nasıl dönüştürüyor?”, “Gündelik hayat deneyimini nasıl farklılaştırıyor?”, “Kent içinde nasıl dağılıyor?”, “Herkes için erişilebilir bir kültür ve sanat alanı yaratmaya nasıl katkı sağlıyor?” soruları odağında gelişecek. Özellikle 1990’lardan itibaren, kent merkezlerindeki tiyatro binalarından taşarak farklı işlevlere sahip binalarda, kentin çeperinde kalan mahallelerde, farklı şehirlerde, kamusal alanlarda gösteriler yapan sanatçıların deneyimleri aktarılacak.

PAYLAŞIM
Önceki İçerikBeykoz Kundura’da ‘Yoğun Dans Günleri’
Sonraki İçerikTER/ TİYATRO PERA
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan