ALMAN FİLMLERİ TÜRKİYE’DE

0

Alman sinemasının yeni ve ödül kazanmış filmleri Goethe-Institut ve German Films işbirliğiyle Türkiye’nin farklı şehirlerinde gösterilecek. Kino 2017 programı 36. İstanbul Film Festivali kapsamında İstanbul’da başlayacak, Nisan ayında 28. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında devam edecek ve sonbahar aylarında da İzmir, Diyarbakır ve Gaziantep’te gerçekleşecek. Bazı filmlerin yönetmenleri de gösterimlere katılacak.
Yeni Alman Sineması’nın öncü isimlerinden; ‘Katharina Blum’un Çiğnenen Onuru’, ‘Teneke Trampet’, ‘Swann’ın Aşkı’ gibi sinema tarihine geçmiş başyapıtların usta yönetmeni Volker Schlöndorff yeni filmi ‘Unutulmayan Aşk’ın (Return to Montauk) gösterimine katılmak için İstanbul’a geliyor. Bu yıl Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülü için yarışan ‘Unutulmayan Aşk’, Max Frisch’in otobiyografik özellikler taşıyan anlatısı ‘Montauk’tan yapılmış bir uyarlama. Filmin oyuncu kadrosunda Stellan Skarsgård, Nina Hoss ve Niels Arestrup gibi Avrupa sinemasının gözde oyuncuları yer almakta. Volker Schlöndorff, filmin 8 Nisan Cumartesi akşamı 21.30’da Cinemaximum City’s Nişantaşı sinemasında gerçekleşecek gösterimine katılacak.

Yine Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan, Andres Veiel imzalı ‘Beuys’ da İsnbul Film Festivali çerçevesinde seyirciyle buluşacak. 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından Joseph Beuys üzerine bu belgesel, bazıları daha önce hiç kullanılmamış ses ve görüntü kayıtlarını dönemin tanıklarıyla yapılmış röportajlarla birleştiriyor ve özgün bir portreye dönüşüyor. Filmde röportaj yapılan kişiler arasında yer alan Beuys’un yakın arkadaşlarından Rhea Thönges filmin ilk iki gösterimine katılmak için İstanbul’da olacak.     

Alman sinemasının en büyük ustalarından Werner Herzog’un yeni kurmaca filmi ‘Tuz ve Ateş’te (Salt and Fire) Michael Shannon ve Gael García Bernal gibi ünlü oyuncular da rol alıyor. Herzog’un önceki filmlerinden de tanıdık bir temayı, insan ve doğa arasındaki çatışmayı merkezine alan ve çevreci mesajlar içeren bir politik gerilim.


İlk gösterimi Ocak ayında Sundance Film Festivali’nde gerçekleşen, hemen ardından Avrupa prömiyerini de Rotterdam Uluslararası Film Festivali’nde yapan ‘Manifesto’ Alman sanatçı Julian Rosefeldt’in aynı adlı video enstalasyon projesinin uzun metraj bir film formatında tekrar kurgulanmış versiyonu. 13 farklı rolde izleyeceğimiz Cate Blanchett, kılıktan kılığa girerken, gerek düşünce hayatı gerekse sanat dünyasına yön vermiş önemli manifestoları okuyor. 36. İstanbul Film Festivali’nde Uluslararası Yarışma’da yer alan Manifesto’nun yönetmeni Rosefeldt, filmin İstanbul’daki gösterimlerine de katılacak.

Andreas Steinhöfel’ın aynı adlı çok satan romanından uyarlanan ve Jakob M. Erwa’nın imzasını taşıyan ‘Dünyamın Merkezi’ (Die Mitte der Welt) ise ilk aşkın heyecanı ve kalp kırıklıkları üzerine, dinamik ve samimi bir gençlik filmi. 17 yaşındaki Phil’in eşcinselliğini keşfederek sınıf arkadaşı Nicholas’a âşık olmasını konu alan film, yıl boyunca pek çok uluslararası festivalde gösterildi. 2016 Bavyera Film Ödülleri’nde Umut Vaat Eden Yönetmen seçilen Jakob M. Erwa filmin gösterimlerine katılmak için İstanbul’da olacak.

2016’nın en çok övgü toplayan Alman filmlerinden ‘Şafak Sökmeden’ (Vor der Morgenröte) Stefan Zweig’ın son yıllarına odaklanan biyografik bir film. Zweig’ın Amerika kıtasındaki sürgün dönemini anlatan filmin yönetmeni ünlü oyuncu Maria Schrader üstlenmiş.

İstanbul Festivali’nin Uluslararası Yarışma filmlerinden ‘Kasting’ (Casting) özellikle Fassbinder meraklılarının ilgisini çekecek, sinema dünyası ve film setleri üzerine zekice tespitleri olan bir komedi. Filmin yönetmeni Nicolas Wackerbarth festivalin konukları arasında yer alıyor.

Bu yıl Berlin Film Festivali’nde Panorama bölümünde gösterilen son Bruce LaBruce yaramazlığı ‘Erkek Düşmanları’ (The Misandrists) ise cinsiyet rolleriyle ilgili alışılmış kavramları tersyüz eden bir Kuir Sinema örneği. Filmin başrol oyuncusu Susanne Sachsse İstanbul’a gelecek konuklardan.

Sergei Loznitsa’nın Venedik’te büyük ilgi gören ve beğenilen belgeseli ‘Austerlitz’, mülteci sorununa alışılmadık bir yerden bakan ‘Taşınma Sanatı’ (The Art of Moving), Raoul Peck’in yönettiği ‘Genç Karl Marx’ (Le jeune Karl Marx), Oswaldo Díaz Medina’nın yönettiği ‘Youkali’ ve Michael Haneke’nin Altın Palmiye ödüllü başyapıtı ‘Beyaz Bant’ (Das weiße Band) da Kino 2017’nin 36. İstanbul Film Festivali’nin programında yer alan diğer filmleri

Ayrıntılı bilgi için:

kinotr.org

facebook.com/KinotrAlmanFilmleriTurkiyede

Twitter ve Instagram: kino2017tr

 

 

PAYLAŞIM
Önceki İçerikKAT KAT FEST’TE BİR GÜNDE BEŞ OYUNU 
Sonraki İçerikROMANYA SİNEMASININ EN YENİLERİ İSTANBUL’DA
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan