Tamer Levent: Herşeye Rağmen Sanata Evet

0

“Yas dönemlerinde, klasik müzik konserlerinin, tiyatro oyunlarının, opera-balenin sergi açılışlarının iptal edilmesine karşılık, bar, pavyon, gazino gibi eğlence yerlerinin faaliyetlerini sürdürmesi ülkemizde kültürel anlamda bir tanımsızlık göstergesi.”

Sanat eserlerinim icra edildiği salonlarda terör nedeni ile saygı duruşu yapılması ile ortak aklın ve sanat anlayışının düzeyli tepkisi birlikte yaşanabilecek iken, bu kültürün yaratılması vizyonundan eksik olmak ta, “sanat” kavramının anlamını çözememiş olduğumuzun kanıtı.”

 

sanat
Tamer Levent

Sanat kavramını bilmiyoruz. Lucas, ‘İşini sevmek, onu başarı ile yapmak için özen göstermeyi de beraberinde getirir’ der. Öyle sevin ki , ‘İşinizi hobi olarak yapın’ der. Yani bir işi başarı ile yapmak, sanat düzeyinde yapmak, kaliteli yapmak, o işi sevmek ile yakından ilişkili. Bu estetik tutum, insan ilişkilerinde de geçerli; insan sevdiğini kıramazdan başlayıp, sevdiğine nasıl özen gösterir, nasıl iletişim kurar, nasıl ona sevgi ve saygısını gösterir, nasıl hoşgörülü davranır, nasıl onun için iyi bir şey yapabilirim diye düşünür, onu nasıl sevindiririm ve benzerleri ile, konunun en ince ayrıntılarına kadar ilerleyebiliriz. Kaldı ki insan sevgisi sadece insanın kişisel olarak sevdikleri ile sınırlı kalmayıp, genel olarak  anlam kazanarak kültürleşirse, o da estetik bir tutumdur.

İnsanı sevmek, İnsanı kollamak, insana zarar gelmemesi için yaratıcı düşünceler oluşturmayı beraberinde getirir. İnsanı seven, hayvanı sever doğayı sever onlara da zarar gelmesini istemez. Yaşama karşı özenli davranır. Sanata Evet’in canlı örneğidir. Eski ve köklü ailelerde bu tür örnekler çokça görülürdü. Ama adı bilinmezdi. Estetik  felsefe yaşamımızda neredeyse bilinmiyor. Gerekliliğini ve önemini hatırlatırsanız, size hala “yaşadığımız koşullarda sırası mı ?” diye yan  gözle bakanlar olabilir. İnsan sevgisinin azaldığı toplumlarda, sanat kavramı daralarak çok küçük alana sıkıştırılmaya çalışılır. Sanat kavramı; sadece sanat eserini iletmek için de kullanılmaz.. Eski ve köklü ailelerde bu tür örnekler çokça görülürdü. Ama adı bilinmezdi. Bu gün, tiyatronun insan yaşamına öz eleştiri anlamında, kendini eleştirme anlamında ‘ayna’ tuttuğunu biliyoruz. Ayna empatidir, ayna kendini görmektir.

“sanat kavramının ise yaşama eyleminin de özenle gerçekleştirilmesini önerdiği kültürlerde, insan bu kadar kolay kandırılamaz.”

İçinde bulunduğumuz zaman diliminde, dünyayı yeniden şekillendirmek isteyen güçler ve onun işbirlikçileri var. Ortaklaşa başlattıkları siyaset oyununda, insan ölümleri ile toplumları ıslah etmek, eğitmek ve yönetmek amaçlanıyor. Bu kirli siyasete en baştan onay verip, bu kanlı oyunun başlamasına neden oldular. Ama bu oyunun karşısında imiş gibi davranarak, toplumun beyni ile de oynuyorlar. Bu kirli oyunun bir başka yüzü de bu. Tiyatronun bir kültür olarak geliştiği, sanat kavramının ise yaşama eyleminin de özenle gerçekleştirilmesini önerdiği kültürlerde, insan bu kadar kolay kandırılamaz. Ama, kendisini devletin önemli bir katılımcısı olarak gördüğü için, problemlere çözüm bulmak konusunda da sorumlu hisseder. Bireyin özenle yetiştirildiği toplumlarda, toplumun sorunlarına bireyin yaklaşımı da özenli olur. Genel olarak sanat felsefesi, özel olarak tiyatro kültürü, Rönesans gerçekleştiren toplumlarda bu anlama gelir. Bireyin kendisini yönetmesi ve sorumluluklarını bilmesinde de Rönesanstan günümüze çok önemli katkısı olmuştur. Rönesans gerçekleştirmemiş toplumlarda bireyin kendi kendisini yönetmesi istenmez. Bu da sorunları arttırır. İnsanın doğasına aykırıdır. Çözümsüzlükler artar. Sanat kavramı anlamına ulaşamaz. Sanata Evet ile anlatılmak istenen  yaşama kültürü anlaşılamaz…

Kader, kültürü öne geçer, terör de insanları biçerken sanki kendiliğinden gelişmiş bir sorun gibi gösterilmek istenir. O toplumun insanları da buna ne yazık ki inanır.

www.dirensanat.com

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.