Burjuva cehennemi Moda Sahnesi’nde

0

Moda Sahnesi tiyatro mevsimini Thomas Jonigk’in  ‘Torun İstiyorum’ oyunu ile açıyor. Oyunun dilimize kazandıran Sibel Arslan Yeşilay ile Torun İstiyorum’u ve çeviri serüvenini konuştuk.

Sabit Doğan
Sabit Doğan

Bugüne kadar azımsanmayacak sayıda Almanca oyunu dilimize kazandırdınız. Torun İstiyorum’u seçmenizin özel bir nedeni var mı?

 

‘Torun İstiyorum’ çevirmen olarak ilk göz ağrılarımdan sayılır. Yılın oyunu seçilmiş,  gencecik yazarına epeyce ödül kazandırmış bir metin olarak dikkatimi çekmişti önce. Okuyunca hayran kaldım ve bunu çevirmeliyim dedim.  Özellikle gündelik dille, kapitalizmin dili ve şiirsel dil arasında kalmış farklı dili çok çekici geldi. Yer yer bulvar komedisi özellikleri taşıyan, inanılmaz mizahıyla ciddi ve ağır Alman oyunlarından epeyce farklı bir yerde duran bir metin vardı karşımda.

“Epeyce farklı” derken oyunun ‘ana tema’sını mı, konuyu işleyiş biçimini mi kastediyorsunuz?

Dehşetin, vahşetin, her türlü toplumsal baskının hayata geçirildiği bir burjuva cehennemi olarak aile  kurumunu ve cinsel kimlikleri sorgulayan bir oyun Torun İstiyorum. Yüzeysel olmayan bir komedi, güldüren, ama bangır bangır da toplumsal eleştiri yapan, kendine özgü bir teatral dili olan bir metin, sağlam bir hiciv, grotesk bir metin. Oyunda yazar, aile kurumunu odak alarak sıkı bir toplumsal eleştiri yapıyor. Erkeklerin  her şeye egemen olduğu, kadınların doğurganlık güçlerine güvendiği, dini kurumların hep güçlü olanın yanında yer aldığı ve çocukların da bütün bu olanları gözü kapalı kabul ettiği faşizan bir dünyayı karikatürize ederek cinsel rolleri tartışıyor.

 

“Kendine özgü teatral bir dil”i olduğundan söz ediyorsunuz. Buna bir örnek verebilirmisiniz?

Anne’nin en sevdiğim repliğinden alıntı yapayım yazarın diline örnek vermek için:

“ANNE: Be nerede yanlış yaptım acaba? Senin gelişen kişiliğini, kullanma talimatlarına harfiyen uyarak  yüksek ısıda yıkadım hep, üzerine en hassas deterjanları en uygun miktarda döktüm. Senin bedeninin çarşafını hiçbir zaman renklilerle bir arada atmadım makineye, öteki renkler boya vermesin diye. Topluma seni bembeyaz, en canlı, en parlak renklerinle sunabileyim diye. Senin erkeklik organının yakasını kolaladım, vicdanını jilet gibi ütüledim ve seni o yağlı iş önlüklerinin uzağına astım. Ben elimden geleni yaptım, ama sen yine de başkalarının yağına bulaştın.  Benim niyetimin  yağ sökücü gücü bir işe yaramadı. Seni temizlemek istemiştim, ama mahvetmişim.  Çünkü yağ lekelerin  çıkmıyor.”

Daha önce de Moda Sahnesi ile çalıştınız. Sanırım iyi bir uyum yakalıyorsunuz ki serüven devam ediyor …

‘Torun İstiyorum’ Moda Sahnesi’nde sahnelenen üçüncü oyunum. En son Bu açıdan da çok şanslıyım çünkü oyunun yönetmeni Kemal Aydoğan’la çevirdiğim, hatta çevireceğim metinler üzerinde sık sık  konuşuyoruz. Torun İstiyorum da Kemal’in iyi bildiği bir metindi. Ve şahane bir ekiple provadalar şu anda. Prömiyeri merak ve heyecanla bekliyorum doğrusu.

Bu sezon da devam eden Seviyoruz ve Hiçbir Şey Bilmiyoruz oyunundan ben daha çeviri üzerinde çalışırken haberdar olmuştu Moda Sahnesi ve çeviri biter bitmez de sahnelediler. Çok da başarılı oldu. Moda Sahnesi gibi müthiş bir ekiple birlikte çalışmak da çok keyifli tabii.

website:Oyun hakkında ayrıntılı bilgi almak için

Röportaj: Sabit Doğan

www.dirensanat.com

 

 

PAYLAŞIM
Önceki İçerikTarkan Konseri’nde Dev Afiş Dikkat Çekti
Sonraki İçerikFİLMEKİMİ’nde dünya sinemasından 50 film
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan