2016 DÜNYA TİYATRO GÜNÜ BİLDİRİLERİ

0

27 Mart Dünya Tiyatro Günü  nedeniyle geleneksel olarak ünlü bir tiyatro sanatçısı uluslararası bildiri hazırlarken her ulusun bir sanatçısı da ulusal bildiri yazar. Bu yılın uluslararası bildirisini Rusya’nın ünlü tiyatro yönetmeni, öğretim üyesi, Drama Sanatları Moskova Tiyatro Okulu kurucularından;Anatoli Vassiliev tarafından kaleme alındı.

a-v

“Tiyatroya ihtiyacımız var mı?

Onun hayal kırıklığına uğrattığı binlerce profesyonel ve bıktırdığı milyonlarca insan kendilerine bunu sormaktalar: Niçin ihtiyacımız var tiyatroya?

Bu yıllarda, kent meydanlarında ve devlet arazilerinde sergilenenlere kıyasla salonlarda sahnelenenler böylesine önemsizken… Gerçek hayatın otantik trajedileri oralarda

oynanırken. Neyimiz oluyor tiyatro?

Salonların yaldızlı galeri ve balkonları, kadife koltuklar, sahnenin kirli kanatları, iyi cilalanmış oyuncu sesleri… Ya da tersi: görünüşte farklı bir şey. Çamur ve kana bulanmışkara

sandıklar, içlerinde de yığınla çıplak kudurgan gövdeler.

Tiyatro ne söyleyebilir bize?

Her şeyi! Tanrıların cennette nasıl yaşadıklarını, unutulmuş yer altı mağaralarında mahkûmların nasıl çürüdüklerini, tutkuların bizi nasıl yüceltebildiğini, aşkın nasıl mahvedebildiğini, bu dünyada nasıl kimsenin iyi bir insana ihtiyacı olmadığını, aldatmacaların nasıl saltanat sürdüğünü, mülteci kamplarında çocuklar solarken insanların apartman dairelerinde yaşadıklarını, o çocukların nasıl çöle dönmek zorunda kaldıklarını, hepimizin her gün sevdiklerimizden ayrılmaya nasıl zorlandığımızı… Tiyatro her şeyi anlatabilir.

Tiyatro her zaman var oldu ve sonsuza kadar olacak. Şimdi, elli ya da yetmiş yıldır, özellikle gerekli. Çünkü halka açık sanat dallarına göz gezdirirseniz yalnız tiyatronun bize neler verebildiğini hemen görürsünüz: ağızdan ağza bir söz, gözden göze bir bakış, elden ele bir jest, gövdeden gövdeye bir hareket… İnsanlar arasında işe koyulmak için tiyatronun aracıya ihtiyacı yok. Kendisi ışığın en şeffaf yanını oluşturur. Ne güneye aittir, ne kuzeye. Ne doğuya, ne batıya. Hayır hayır, kendisi ışığın özüdür. Dünyanın dört köşesinde parlar. İster hasmı, ister dostu olsun, onu gören her insan tarafından tanınır hemen.

Hep değişken kalan tiyatro gerek bize. Türlü türlü tiyatro. Yine de sanırım bütün kolları arasında şimdi en rağbet gören en eski tiyatro türleri olacak. Ritüel biçimli gösterilerin yapay bir yaklaşımla “uygar” ülkelerdeki temsillerin karşıtı yerine konulması doğru değildir. Şimdi seküler kültür gitgide güçsüz düşürülmekte. Adına “kültürel bilgi” denilen şeyler yavaş yavaş en basit varlıkların yerlerini alıp onları devre dışına itiyor. Günün birinde onlarla buluşma umudumuz da kalmıyor öylece. Ama bugün gördüğüm net gerçek şu: Tiyatro kapılarını ardına kadar açmakta. Giriş de herkes için serbest.

Teknik öteberinin ve bilgisayarların cehenneme kadar yolu var. Onlara boş verip tiyatroya gidin. Salonda ya da balkonlarda sıraları doldurun. Sözleri dinleyin, canlı görüntülere bakın. Tiyatrodur karşınızdaki. Sakın ihmal etmeyin; yaşantısına karışma fırsatını kaçırmayın. Boş ve hızlı geçen hayatımızda bir şeyler paylaşmak için ele geçen belki de en değerli fırsattır bu.

Tiyatronun her çeşidine ihtiyacımız var. Hiç kimse için gerekli olmayan bir tek türü var onun. Siyasal oyunlardan, politik “fare kapanlarından” oluşan, siyasetçilerin sahnelediği, hiçbir işe yaramayan politika tiyatrosu. Kesinlikle ihtiyacımız olmayan bir başka türü de günlük terör tiyatrosu: Kişiler ya da örgütler tarafından sergilenen, başkentlerde ya da taşrada, sokaklar ve meydanlarda sahnelenen ceset ve kan tiyatrosu. Dinleri ve etnik kökenleri çatıştıran sahte bir tiyatrodur o.”

Anatoli Vassiliev

Türkçeye aktaran: Refik Erduran

 

2016 DÜNYA TİYATRO GÜNÜ ULUSAL BİLDİRİSİ

Her yıl 27 Mart Dünya Tiyatro Günü nedeniyle yayınlanan Ulusal Bildiri’yi Zeliha Berksoy yazdı… 

 

“Karanlık bir çağda yaşıyoruz… Nasıl bir çağ bu?

Oyunun adı: İnsanlık Dramı.

Tiyatro sanatı tarihe tanıklık eder; dünyayı, hayatı, insanları seyrederek ve anlayarak, bilgiyle doğru yorumlayarak…

Shakespeare’in dediği gibi: “Doğduğu günde, bugün de tiyatronun asıl amacı nedir? Dünyaya bir ayna tutmak, iyilerin iyiliklerini, kötülerin kötülüklerini göstermek, çağımızın ne olup ne olmadığını ortaya koymak.”

Nasıl bir çağ bu?

“Sineklere dilediğini yapan hoyrat çocuklar gibi; / Eğlence olsun diye öldürmekte Tiranlar bizi.”

Çağımızın tiyatrosu bilimsel olmak durumundadır. Toplumda gelişmişliğin, aydınlığın kanıtı tiyatronun nerede durduğudur. Düşünsel, ruhsal ve yaratıcı zekâ uygarlıkları doğurarak yaşamı yüceltmiştir. Toplumsal bilinç;  yaşamı yeniden var etme gücü kaynağını sanattan alır. Bütün bu nedenlerden dolayı, yönetimlerin insanlığın değişmesinde etken olan sanatı yüceltmeleri gerekmektedir.

Tiyatroların yaşatılması ve yaygınlaştırılmasının ötesinde,  başta izleyiciyi kucaklayacak birikimde tiyatro binalarının inşa edilmesi,  sanatçılar için yeni yapılanmalar sağlanması ve böylece yurt sathında tiyatroların geliştirilmesi zorunludur. Tiyatro yönetiminde çağını yakalayan ve toplumuyla buluşturan yetkin yöneticilerin görev alması kaçınılmazdır.  Tiyatro sanatı seyircisini oluştururken bugüne ve geleceğe duyarlı, uzak görüşlü kuşaklar üzerine odaklanmalıdır.

Nâzım’ın dediği gibi:

“Yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı, / Anlamak, o, bir müthiş bahtiyarlık, / Anlamak gideni ve gelmekte olanı.”

 

PAYLAŞIM
Önceki İçerik5. NİLÜFER TİYATRO FESTİVALİ BİR AY SÜRECEK
Sonraki İçerikYAŞAR İLKSAVAŞ: SESSİZLİĞİN İÇİNDEN
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan