YAŞAR İLKSAVAŞ: HEPİMİZİN ÖYKÜSÜ AYNI

0

 

 

YAŞAR İLKSAVAŞ
YAŞAR İLKSAVAŞ

Ben, Craft Tiyatro’yla 2012 yılında tanıştım. İlk seyrettiğim oyunları “Uğrak Yeri”ydi. Tiyatronun hazzını, tiyatronun büyüsünü, oyun seyretmenin keyfini ve oyundan ağırlaşarak çıkmanın güzelliğini Craft Tiyatro’da buldum; hiçbir oyunlarını kaçırmaz oldum. Hani uzun yıllar Kent Oyuncuları’na giderken nasıl güzel bir oyun seyredeceğinizin heyecanıyla yüreğiniz küt küt atardı ya, oyun çıkışı bir sonraki oyunlarını merakla beklemeye başlardınız ya… Ben bu duyguyu Craft Tiyatro’da yakaladım. Bugüne kadar da hiç hayal kırıklığına uğramadım. Son oyunları Hepimizin Öyküsü Aynı da bu tiyatrodan beklentilerimi boşa çıkartmadı, hem de çıtayı biraz daha yükselterek.

Hepimizin Öyküsü Aynı, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Dario Fo ile Franca Rame’nin birlikte yazdıkları kadın oyunlarından üçünü sahneye getiriyor. Üç tek kişilik oyun, üç monolog. Bir yazısında ya da bir söyleşisinde Franca Rame’nin bu oyunlar için “İkibin yıldır biz kadınlar hep ağlıyoruz. Ama bu kez güleceğiz, hattâ kendimize bile güleceğiz,” dediğini anımsıyorum. Birinci ve üçüncü oyuna, “Uyanış” ve “Yalnız Kadın”a, hele “Yalnız Kadın”a kahkahalarla gülüyoruz da, ikinci oyuna, “Teröristin Anası”na gülmek ne mümkün.

Oyun, başına çok zekice eklenmiş bir açıklamayla başlıyor: “Bu ülkenin kadınlarının böyle sorunları olmadığını biliyoruz. Bu yüzden bu oyunu tüm italyan kadınları yararına oynamaya karar verdik.”

Üç oyunun da ortak noktaları var. Üç oyunun da konusu kadın, üç oyun da kadını ele alan feminist metinler, üç oyunda da kadınların mutsuzluklarının nedeni erkekler, erkek egemen toplumlar… Üç oyun, üç farklı sınıftan üç kadın profilini sahneye getiriyor. Ve üç oyunda da kadınlar, sanki sırdaşlarıymışız gibi, acılarını bizlerle paylaşıyor. O kadar içtenler, acıları o kadar gerçek ki, hepimiz onların yanında yer alıyoruz.

“Uyanış”ta sıradan bir kadın, bir işçi, sıradan bir günde, sıradan bir odada işe yetişmek için erkenden kalkıyor. Sıradan bir kocayla konuşulan, belki de hergün tekrarlanan birkaç sıradan söz… Hergün aynı rutini yaşayan bir işçi kadının öyküsü.

Bir teröristin annesinin dertleşmesini, sorunlarını gündeme getirmesini anlatan ikinci oyun derin bir sistem eleştirisi aslında. Oğlu terörist ilan edildiği için hapiste yatan, sorunlarıyla başetmeye çalışması yetmiyormuş gibi çevresini saran koşullarla da mücadele eden, mücadele etmek zorunda bırakılan bir annenin dramını izliyoruz.

“Yalnız Kadın”daysa kadınların yaşadığı birçok sorunlara mizah penceresinden bakılmış. Kadın, hayatında yalnızca bir kez sevmiş: onda da kocası tarafından yakalanarak evinin dört duvarı arasına hapsedilmiştir. Kocası, çocukları, geçirdiği trafik kazası yüzünden bir kolu ve dudakları dışında tüm bedeni alçılar içinde olan, o tek eliyle bile kadını taciz etmekten geri kalmayan kayınbiraderi, çamaşırları, ütüsüyle… yapayalnızdır. Yalnızlığını bastırmak için evin her odasında müziği açmıştır. Zaten dünyayı da radyodan, televizyondan, karşıya yeni taşınmış komşu kadınla konuştuğu salonunun penceresinden tanımaktadır. Cinsel obje olarak kullanılmaktadır, kusursuz bir ev hizmetçisidir, evin erkekleri tarafından hiç saygı görmez, iyi niyetlidir ve yapayalnızdır… Anlattıklarını kahkahalarla dinlerken boğazınızda da bir şeylerin düğümlendiğini hissediyorsunuz. Mizahla acının iç içe geçtiği bir paylaşıma, bir dertleşmeye tanıklık ediyorsunuz…

irem Sak

Dario Fo ve Franca Rame ülkemiz seyircisinin çok yakından tanıdığı yazarlar. Dario Fo’nun muhteşem oyunu “Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü”nü izlemeyenimiz yok gibidir. Bu kez de Dario Fo-Franca Rame ikilisinden seyirciyi sarıp sarmalayan, kadın sorununu, kadının sorunlarını gündeme getiren , mizahla örülü, çok başarılı üç öykü izliyoruz. Oyunları Füsun Demirel türkçeye çevirmiş. Tiyatro çevirisi denilince Füsun Demirel marka olmuş bir ad. Hepimizin Öyküsü Aynı’da da kusursuz türkçesiyle, gürül gürül akan cümleleriyle, aksamayan bir tiyatro diliyle ustalığını bir kez daha kanıtlamış.

Craft’ın hemen tüm oyunlarında olduğu gibi, bu oyunda da çok başarılı bir yönetmen-sahne tasarımcısı işbirliğine tanık oluyoruz. Çağ Çalışkur ve Çağdaş Dilber’in sahne tasarımı ilk bölümdeki atmosferi kusursuz yansıtıyor. Oyundaki mizah çizgisini güçlendiren, seyirciyi gülümseten, küçük sahneyi eşyaya boğmayan dekor parçacıkları kullanmışlar(çamaşır makinesinin, bulaşık makinesinin yalnızca karikatür gibi kapaklarının kullanılması gibi). Bu yüzden de oyuncak bebek sahnede hiç aykırı durmuyor. Sonra da oyuncuların sahneye girerken yanlarında getirdikleri birkaç parçayla mekân bir anda değişiveriyor. En küçük bir black-out’a yer verilmemiş.

hepimizin öyküsü-1

İpek Bilgin seyirciye ulaşmak için elindeki üç başarılı oyuncuyu en iyi biçimde kullanmış. Monologlardan birer oyun çıkartmış. Metinlerin içindeki mizahı bıçak sırtı bir dengede tutarak acının daha ağırlıklı hissedilmesini, hiçbir mesajın güme gitmmesini sağlamış. “Ana” bölümünde metindeki dramı yansıtırken de abartıdan özenle kaçınmış, metnin trajediye dönüşmesini engellemiş.

Bu çok dengeli ve başarılı reji içinde birbirinden başarılı yorumlarıyla üç oyuncuyu izliyoruz: Pınar Çağlar Gençtürk,  Hatice Aslan ve İrem Sak. Pınar çağlar Şentürk 2013 yılında “Yalnızlar Kulübü”yle Sadri Alışık tiyatro Ödülleri’nde “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödülünü kazanmıştı. Bunun ne kadar yerinde bir ödül olduğunu bu oyundaki oyunculuğuyla bir kez daha kanıtlıyor. Hiç düşmeyen temposu, doğal oyunculuğuyla çok başarılı bir kompozisyon çiziyor. Hatice Aslan da bir annenin dramını hiç abartmadan, çok doğru bir çizgide yorumlamış. Göz yaşlarının göz pınarlarında birikmesi oyunculuk başarısının gerçek bir kanıtı ve oldukça etkileyici. İrem Sak’ı sahnede ilk kez izledim ve tek kelimeyle “bayıldım”. Sahneye çıktığı anda seyirciyle çok sıcak bir dialog kuruyor. Muhteşem bir sahne elektriği var. Yarattığı karakteri öylesine inandırıcı kılmış ki. Hepimizin Öyküsü Aynı oyunculara performanslarını sergilemeleri için büyük olanak sağlıyor, üç oyuncu da bu olanağı muhteşem değerlendiriyor.

Hepimizin Öyküsü Aynı benim bu yıl en keyifli izlediğim oyunlardan biri. Oyundaki mizaha kapılıp gitsek de, yer yer kahkahalarımızı tutakasak da, ne yazık ki 1970’lerden bu yana kadınların sorunlarının hemen hiç değişmemiş olduğunu görüyoruz. Ve hayat karşısında dik durmayı başaran bu üç kadın yine de umutlarımızı canlı tutuyor. Kısaca, bu oyunu sakın kaçırmayın derim.

YAŞAR İLKSAVAŞ

www.dirensanat.com

PAYLAŞIM
Önceki İçerikRENGİN UZ : KALBİ KIRIK KADINLAR LİSTESİ
Sonraki İçerikYAŞAR İLKSAVAŞ/ SEYİRCİNİN KANINI DONDURAN ÜÇ OYUN ‘VURGUN’
YAZAR VE ÇEVİRMEN 1949 yılında İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi, Galatasaray İktisadî ve Ticarî Bilimler Akademisi'ni bitirdi. İşletme İktisadı Enstitüsü'nde master yaptı. Kom Tekstil ve Konfeksiyon Fabrikaları A.Ş.'de 29 yıl idarî ve malî işler müdürlüğü ve genel müdür muavinliği yaparak üst düzey görevlerde çalıştı ve aynı fabrikadan emekli oldu. Yaşamının uzunca bir döneminde İhsaniye Altsokak'ta, ailesiyle oturdu. Üniversite yıllarında tiyatro ve kitap eleştirileriyle denemeler yazmaya başladı. Sonra yalnızca tiyatro eleştirileri yazmayı sürdürdü. Yine üniversite yıllarında başladığı çevirmenliği de hiç bırakmadı ve 2000 yılında emekli olduktan sonra çeviriye ağırlık verdi. Yeni Gazete, Hürriyet, Dünya, Hürgün, Yeni Ortam, Gazette 13, Son Saat gazetelerinde tiyatro ve kitap eleştirileri, Cumhuriyet gazetesinde derleme ve derleme çevirileri yayınlandı. Hürriyet Gösteri, Tempo, Papirüs, Yeni Dergi, Yeni Ufuklar, Oluşum, Yeni İş Dünyası, Çağdaş Sanat, Aylık, Best, Downtown dergilerinde 1970'den bu yana tiyatro eleştirileri ve diğer yazıları yayınlandı. De Yayınevi, Can Yayınları, Gelişim Yayınları, Bilgi Kitabevi, Kelebek yayınları, Altın Kitaplar, Doğan Kitap, Everest ve Oğlak yayınlarında elliye yakın çevirisi çıktı.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.