PINAR ÇEKİRGE ‘İKİ ARADA BİR YERDE’

0

Tiyatro Sezonu’nun önemli yapımlarında biri olan,” İki Arada Bir Yerde” yi geçen perşembe akşamı izledim. Hayran kaldım. Son zamanlarda gördüğüm kusursuz oyunlardan biri. Gerçek bir masterpiece. İyi kurgulanmış teması ve sanatsal yönü ile öne çıkmakla birlikte sosyal ve siyasal konuları da çok gerçekçi bir şekilde işliyor.

PINAR ÇEKİRGE
PINAR ÇEKİRGE

“İki Arada Bir Yerde” hiç kuşkusuz ‘trajikomik’ öğelere rağmen, psiko-sosyal boyutuyla da bir ‘politik kara mizah’ olarak değerlendirilebilir.

Reji, oyuncular ve metin tam bir bütünlük içindeler. Oyun karşılıklı cephelerde savaşan insanların ruh hallerini diyalektik bir dille anlatıyor. Savaşa tarafsız ve empati ile bakabilmeyi odağına alarak  başarılı bir dram çıkarıyor.

Sanatçılarımızı topluma, yaşadıkları, yaptıkları ve düşündükleriyle aktaran eserlere gereksinimiz olduğunu, elbette yadsıyamayız. Sanatçının emekleri sonucu ortaya çıkan eser nihayetinde bir ürün, hiç şüphesiz. O ürünün oluşmasında, sanatçının yaşadığı ve yansıttığı süreçleri ele alan ve sanatçının bakış açısıyla çözümlemeye çalışan eserler, toplumbilim açısından bilgilendirici ve geliştirici oluyor ve belirli bir alanın tarihi, böyle dipnotların birikimi ile anlam kazanıyor. İşte, “İki Arada Bir Yerde” bu nitelikleriyle de çok özgün bir çalışma. Dahası; James Joyce,” The Portrait of An Artist As a Young Man” adlı kitabında herhangi bir sanat eserinin değerlendirilmesinde üç ölçüt önerir.

Bunlardan ilki integrates, tümsellik, başka bir deyişle parçalarının bir bütünü oluşturmada birbirleriyle bir araya gelmesi ve evrende yalnız ve yalın olarak o bütünü oluşturması. İkincisi claritas, başka bir deyişle eserin berraklığı, güneş vurmuşçasına bütünün parlaklığı, açıklığı. Son olarak da consonante, bütünün bir ahengi yansıtma gücü. Kanımca bu ölçütler yalnız sanat için değil, insanlığın bilim alanları dâhil ürettiği tüm eserler için geçerli. Hatta bu üç ölçüt insanları değerlendirmemiz için de kullanılabilir.

Herhangi bir tiyatro eseri en yalın bir şekilde bu üç ögeden oluşur aslında. Bunlar konu, ortam ve karakter olarak ayrıştırılabilir. Eserin konusu, zaman ve mekân nitelikleri sadece o esere özgü bir ortam içinde yer alır. Karakterler o özgün ortamda açılımlarını oluşturur ve canlanır.

Yıldıray Şahinler bu üç unsuru bir ustalık ve özenle kullanıyor. Danis Tanovic’in “No Man’s Land” adlı eserinden yapılan uyarlama trajedi ve komediyi ustaca alaşımlarken, savaşın her yüzünü de cesurca gözler önüne seriyor.Kıvrak, basite, indirgenmeden, çok mercekli bir duyarlılıkla en ince detaya kadar işlenmiş bir çalışma çıkmış ortaya. Her sahne, her replik, her es adeta yepyeni sayfalar açıyor önümüzde. Durmaksızın kat kat açıyor.. Çünkü oyun kahramanları yaşamın içinden gelmiş ve bu nedenle çok sahih.

İKİ ARADA BİR YERDE
İKİ ARADA BİR YERDE

Cengiz Tangör, Yıldıray Şahinler, Ertuğrul Postoğlu, Murat Coşkuner, Mehmet Soner Dinç ve İrem Arslan sıcak, sarmalayıcı, canlı, abartısız, alabildiğince etkileyici, yalın duygu aktarımlarıyla harikalar yaratırken, Alp Tuğhan Taş, Mehmet Sefa Öztürk ve Reyhan Karasu’yu da övgüyle anmalıyım. Katıkları derinlikten ötürü. Bir diğer ifadeyle, bir oyuncunun, atmosfer yaratan, tekste boyut katan, şablonculuğa, popülerliğin tuzaklarına düşmeyen, özgün üslup özellikleriyle müthiş bir kadro var karşımızda. Bazen tek bir oyun, tiyatro tarihinde çok az sanatçının simgesi olur ve öyle anılır. Hiç kuşkusuz , “İki Arada Bir Yerde” de ekibi de bu onuru hakkıyla kazandılar, diyebilirim.

Özetle; Çok zengin bir oyunculuk, geniş soluklu bir anlatım gücü, akıcı temposuyla duygulandıran, sorgulatan, içi ısıtan, izlenmeye değer bir çalışma. Kritik dönemleri geçerken söylenemeyenleri söyledikleri için alkışlamalıyız.

 

Yepyeni gerçeklerle buluşturuyor “İki Arada Bir Yerde” de. Adeta yaraya basılan tuz gibi, acılarla yüzleştirdi. Bir ışık yalazının, gölgeli, karanlık kuytulukların içine çeken. Bir parçası yitik bulmacaları önümüze fırlatan. Haydi bu bulmacayı da siz çözün, en azından çözmeye çalışın, diyen. Her şey, aslında hiç bir şeye dönüştüğünde geriye kalan sadece o yeşil elmaydı. Ve ekip bize o yeşil, taptaze elmayı uzattı cömertçe.. ısırmak, çiğnemek, boğazımızda kalmadan yeme zamanıydı.. ya da geri çevirmek.

Öünümüzdeki sezonda da çok konuşulacak bir oyun “İki Arada Bir Yerde” Emeği geçenleri yürekten kutluyor ve onları yine ayakta alkışlıyorum. Belki de Paul Eluard haklı : ” Dünya hiçbir zaman karanlık değil. Her acının sonunda aydınlık bir pencere vardır.

PINAR ÇEKİRGE

www.dirensanat.com

PAYLAŞIM
Önceki İçerikTİYATRO PERA'DA OKUMA TİYATROSU
Sonraki İçerikPINAR ÇEKİRGE 'İKİ ARADA BİR YERDE'
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan