SELDA BAĞCAN: BİZİM TARAF SAĞ KESİMDEN DAHA TUTUCUDUR

0

Protest Müziğin önde gelen ve çok sevilen isimlerinden olan Selda BAĞCAN HÜRRİYET’ten Cansu ÇAMLIBEL’e röportaj verdi.Selda BAĞCAN, Cumhurbaşkanlığı Sarayında düzenlenen iftar yemeğine katılan sanatçıları da eleştirerek “Ben asla gitmem. Zaten çağırmazlar da, 8 kişinin katili olan bir yönetimin yemeğine gitmem ben” dedi.

 

“AKP’li bir belediyeden teklif gelmesi halinde konser verebileceğini” söyleyen Bağcan, “Bizim sol kesim deseniz, sağdan daha tutucudur. AK Partili belediyenin konserine gittiniz mi yandınız demektir. Üzerine bir çarpı attılar mı yandın ömür boyu kurtulamazsın, o artık milat olur” diye konuştu.

Bağcan, bir dönem Deniz Gezmiş‘le sevgili oldukları yönünde çıkan iddiayla ilgili ise şunları söyledi:

“Olay şöyle; 1971’de ‘Mapushanelere güneş doğmuyor’ derken bunlar içerdeydi. Meğerse tevatür olmuş “Sevgilisine söylüyor bu türküyü” diye. Tam bir halk efsanesi. Ama benim bu tevatürden ta 1976’da haberim oldu. Şaşırdım. Hep böyle bir şey olmadığını söyledim ama bu söylenti hiç bitmedi.”  

Üç yıl önce katıldığı bir televizyon programında  “Ben Türküm, Türklüğümle gurur duyuyorum. Kürt olsaydım Kürtlüğümle, Alman olsaydım Almanlığımla gurur duyardım” dediği ve  bu sözleri yüzünden kendisine ‘milliyetçi’ yakıştırması yapanlar olduğunun hatırlatılması üzerine de :

“Milliyetçiyim” demedim. “Herkes kendi milletiyle övünsün” dedim. Türksem bundan övünç duyarım ama Kürt olsaydım onunla övünç duyardım. Aksi, eşyanın tabiatına aykırı. Kürtçe türküleri söylemeye ilk cesaret eden benim.

selda bağcan

Türkiye’de ilk Kürtçe türkü söyleyen isimler arasındasınız. Duraklayan çözüm süreci için ne düşünüyorsunuz? 

Kürt açılımına herkes olumlu baktı, ben de olumlu baktım. Bu iktidar Mehter Marşı gibi; bir adım ileri iki adım geri. Bunlar da seçim zamanları özellikle geri adım atıyorlar. Ta ki birileri yeniden öldürülünceye kadar hiçbir adım atmıyorlar.

HDP’nin %13 oranında oy almasını da değerlendiren Selda BAĞCAN “Valla ödünç oylar tabii ki. Ben CHP’ye oy vermesem HDP’ye verirdim” ifadesini kullandı.

Selda BAĞCAN HDP’ye oy vermeyi de düşündüğünü ama CHP konserlerine gidip HDP’ye oy vermenin doğru olmayacağına karar verdiğini belirterek şunları söyledi ”Çevremdeki çok aileden bir kişi CHP’ye verdiyse bir kişi HDP’ye verdi. Çünkü onların baraj altında kalması Türkiye’yi felakete götürecekti. Şu anda en düzgün parti onlar. Çok tasvip etmemekle birlikte onlar”.

‘Sanatçılarda Silivri korkusu var’

‘En düzgün parti’ diyorsunuz madem HDP’de tasvip etmediğiniz nedir? 

Tasvip etmiyorum çünkü onlar da oynuyorlar. Selahattin Demirtaş’ın Gezi olaylarında başta neler söylediğini biliyoruz. Gezi bence Türkiye’de bir dönüm noktası. Dolayısıyla bugünkü yönetimin… Bir kişiden değil, yönetimden bahsediyorum çünkü bir kişiden bahsedince ibre Silivri’ye doğru dönebiliyor.

Sanatçılar için de Silivri korkusu diye bir şey var, öyle mi? 

Tabii tabii. Bilmem kaç kişi Cumhurbaşkanı’na hakaretten durduk yere içeri atıldı.

Neden böyle bir tedirginliğiniz olsun ki? 

Olur çünkü kimsenin gözyaşına bakmıyorlar. Sizin duruşunuz ya da sanatçı oluşunuz önemli değil. Belki bir şey söylesem yallah Silivri’ye. Ben sonuçta bunları hiç tasvip etmiyorum. Bunlar dediğim… Belki hilâfet artıkları desem çok ağır bir tabir olacak. Ama hiçbir şekilde tasvip etmiyorum. Hiçbir zaman da ‘yetmez ama evet’çi olmadım.

Olan dostlarınız var ama değil mi? 

E var, etrafım onlarla dolu.

Sezen Aksu da onlardan biri mi? 

Ben Sezen Aksu’yu çok seviyorum, bir de bir hukukumuz var. O da o zamanlar pek çok aydın gibi öyle düşünüyordu. Bu insanlara bir kredi vermek istedi herkes. Ama maalesef Gezi’deki 8 kişinin ölümüyle o krediyi tükettiler.

 

Neden sizi ısrarla Deniz Gezmiş’in sevgilisi diye yazmışlar bir dönem? 

Ben hep söylüyorum “Yok öyle bir şey” diye. Yalan söylemeyi hiç beceremem, ruhum da müsait değil. Olay şöyle; 1971’de “Mapushanelere güneş doğmuyor” derken bunlar içerdeydi. Meğerse tevatür olmuş “Sevgilisine söylüyor bu türküyü” diye. Tam bir halk efsanesi. Ama benim bu tevatürden ta 1976’da haberim oldu. Şaşırdım. Hep böyle bir şey olmadığını söyledim ama bu söylenti hiç bitmedi. 90’lı yıllarda bir gün konserimden sonra küçük bir kız kulise geldi şöyle dedi; “Ben size bir şey soracağım. Siz hiç Deniz Gezmiş’le çıktınız mı”. (Kahkahalar) Kızım çıkmadık! Tanışmıyorduk bile. Yolumuz kesişmedi çünkü ben eylemci değildim. Ben hiç mitinge gitmedim. Biz, doğru eve gider ders çalışırdık.

‘Sekiz kişinin katili bir yönetimin yemeğine gidilmez’

Sanatçıların Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iftar davetine katılması eleştirilecek bir şey mi sizce?

Ben asla gitmem. Zaten çağırmazlar da. Beni sadece Cumhurbaşkanı Özal çağırmıştı. Ona da gitmedim ki onu beğenir ve severdim ben. Öldüğü gün çok üzüldüm. “Biz şimdi mahvolduk” dedim. Hakikaten de ben mahvoldum, döviz kredisiyle ev almıştım, döviz fırladı. Üzüntümde haklıymışım. (Kahkahalar)

Erdoğan’ın davetini kabul edenler arasında sizi en çok şaşırtan kim?

Orhan Gencebay her zaman muhafazakâr kesimden oldu, daha önce ANAP’lıydı sonra Doğru Yol’cu oldu. Onun açısından yadırganacak bir şey değil. Ama bir de soldan sağa evrilenler var, o çok fena. İsim söylemek istemiyorum. Ama 8 kişinin katili olan bir yönetimin yemeğine gitmem ben.

Özgürlüğüne ve özgünlüğüne düşkün bir sanatçı olarak bugün CHP’li belediyelerin konserleriyle anılmak sizi rahatsız etmiyor mu? 

Aslında AK Partili ve MHP’li belediyelerden de talep geliyor. Van’da bir kasabanın AK Partili belediye başkanı telefonda hayranlıktan ağladı, çağıracağını söyledi. Sonra tabii Kültür Bakanlığı ona ödenek vermedi, gidemedik. Aslında ben tüm belediyelerin konserlerine gitmek isterim çünkü belediye halkındır. Bir sanatçı her konsere gidebilmeli. Bizim sol kesim deseniz, sağdan daha tutucudur. AK Partili belediyenin konserine gittiniz mi yandınız demektir. Üzerine bir çarpı attılar mı yandın ömür boyu kurtulamazsın, o artık milat olur.

SELDA BAĞCAN:

Dünya müzik piyasasında en çok tanınan Türk sanatçılardan biri, belki de en çok tanınanı. Uluslararası müzik otoritelerinden Hollywood yıldızlarına kadar hayranı bol. Aralarında Edith Piaf, Maria Callas, Mercedes Sosa gibi isimlerin de olduğu ‘Dünya Müziğinde Efsane 81 Kadın’ listesinde performansıyla üst sıraları zorlamış bir isim. Tek kelime Türkçe bilmeyen insanlara ezbere şarkılarını söylettirmeyi başarıyor. Türkiye’deki yaşamı ise yasaklar ve hapisle geçti. Çoğunluğun Kürt kelimesini yüksek sesle söylemekten dahi imtina ettiği yıllarda Kürtçe şarkı türkü söylemeye cesaret eden de o, son yıllarda “Türklüğümle övünç duyuyorum” dediği için milliyetçiliğe evrilmekle eleştirilen de…1971’den bugüne kadar 400 şarkı söylemiş. 40 tanesini ’40 yılın 40 şarkısı’ adıyla bir seçki albümünde topladı. Hepsi 40’ar seçkiden oluşan 5 albüm daha yolda.

RÖPORTAJ : CANSU ÇAMLIBEL/ hürriyet

FOTOĞRAF: LEVENT KULU

 

PAYLAŞIM
Önceki İçerikŞEHİR TİYATROLARI’NDAN AĞUSTOS’TA YAZ OYUNLARI
Sonraki İçerik‘SANAT’DA YASTA
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan