TÜRKİYE TİYATROSU EDİNBURGH’TA / YAVUZ PAK- PINAR ÇEKİRGE

0

“Türkiye’de tiyatroların artık yerel sınırları aşarak uluslararası düzeyde kendilerini göstermeleri ve evrensel deneyimlerden yararlanmaları gerek. Tiyatromuzun gelişimi ve kendisini yenilemesi adına önemsiyorum bu katılımı.”

 

YAVUZ PAK - PINAR ÇEKİRGE
YAVUZ PAK – PINAR ÇEKİRGE

Şinasi’nin Şair Evlenmesi oyunu ile başlayan Türkiye tiyatrosunun modernleşme yolunda geçirdiği 155 yıllık süreç evrenselleşme açısından çok parlak bir sicile sahip değil maalesef. Tiyatronun bu topraklardaki “altın çağı” olarak anılan 1960-70’li yıllar bile bu anlamda parlak değildir. Haldun Dormen Paralel Sorgu söyleşimizde anlattığı bir anısıyla bu durumu çok iyi özetlemişti: “1970’li yıllarda, Necati Cumalı’nın Nalınlar oyununu Yıldız Kenter, Nevra Serezli, Kerem Yılmazer, Göksel Kortay, Nüvit Özdogru, Yüksel Gözen’den oluşan dev bir kadroyla ile sahnelemiştik. Ancak, Turkish Clog adıyla yaptığımız 32 günlük bu turne, ülkemizde hakettiği ilgiyi görmemiş ve dönemin Kültür Bakanı Kışlalı, oyunun İngilizce oynanmasını eleştirerek söz verilen maddi desteği vermekte direnmişti.

Türkiye tiyatrosu, yaşadığı pekçok benzeri hayal kırıklığından sonra, hem de tiyatronun karanlık bir tünelden geçtiği bugünlerde, sezonun en çok ses getiren oyunlarından biri olan Tiyatro Hayal Perdesi’nin sahnelediği “İmparatorluk Kuranlar yahut Şümürz” ile dünyanın en önemli festivallerinden Edinburgh Fringe Festivali’nde boy gösteriyor. Cannes Film Festivali sinema dünyası için ne ifade ediyorsa bu festival de tiyatro dünyası için aynı şeyi ifade ediyor. Dünyanın her tarafından tiyatro prodüktörleri, menejerleri, eleştirmenleri ve oyuncuları her yıl Ağustos ayında festival nedeniyle Edinburgh’a akın ediyor. 2013 yılında, 41 farklı ülkeden 2871 performans ve 45.464 temsil ; 2014 yılında ise, 47 ülkeden 3193 performans ve 49.497 temsilin gerçekleştiği festival kapsamında, kabare, çocuk oyunları, dans – fiziksel tiyatro, gösteri, sergi, müzik, müzikal-opera, okuma tiyatroları ve bol bol tiyatro etkinliği bulunuyor.

İmparatorlukkuranlaryahutşümürzGörsel 1                                                                                                                                Paralel Sorgu söyleşimize konuk olan Selin İşcan, Şümürz karakterini canlandırdığı oyunu “Farklı, cesur ve absürd tiyatronun en güzel örneklerinden” olarak tanımlıyor ve ekliyor: “Popovski, bu oyunu yıllardır sahnelemek istediğini ancak Slovenya’da, Zagrep’te dahi pek çok tiyatronun buna cesaret edemediğini söylediğinde, ben cesaret edemeyecek bir şey görmedim ve provalara başladık. İlk prodüksiyonumuz İmparatorluk Kuranlar yahut Şümürz prömiyerden itibaren Türkiye’de iyi karşılandı ve çok iyi bir sezon geçirdik.” Nitekim, 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyer yapan ve Üsküp Tiyatro Festivali’nde perde açan oyunun yönetmeni Aleksandar Popovski. Oyun, bu yıl Popovski’ye 19.Afife Tiyatro Ödülleri’nde “Yılın En Başarılı Yönetmeni”, İşcan’a ise Yeni Tiyatro Dergisi Emek ve Başarı Ödülleri’nde “Yılın Kadın Oyuncusu” ödülünü getirdi.

İşcan, hazırlık sürecini anlatıyor heyecanla:“Fringe Festivali komite başkanı şöyle demişti bana ‘Yanınızda size sarılacak birilerine çok ihtiyacınız olacak. Westernunion sponsorlarımızdan biri oldu. Trakyalı İşadamları Derneği fon ayırdı bizim için. En başından beri bu oyunu ve Hayal Perdesi Sahnesi’ni birlikte yarattığımız Beyoğlu Hayal Kahvesi’nin önemi çok büyük. Sponsorluk ve fonlar çok değerli zira bir tiyatronun kendi olanaklarıyla ve böylesi geniş bir kadroyla böylesi önemli bir festivale katılması imkânsız denecek kadar zor. Edinburgh Konsolosluğu’na; Britanya’dan moral destek sunan vatandaşlarımıza, Şimdiden bir tanesi Londra’da yayınlanacak olan yarım milyon kişiye ulaşan 3 dergiye reklâmlarımızı verdik, bilboardlarda da tanıtımlarımız olacak. Sokaklar oyunu tanıtmak üzere bazı bölümler oynayacağız.”                 

İmparatorlukkuranlaryahutŞümürzGörsel6                                                            

1947’den beri düzenlenen festivalin tarihinde Türkiye’nin adı pek duyulmamış bugüne kadar ancak İşcan umutlu ve gururlu:“Edinburgh Tiyatro Festivali’ne şimdiye kadar Türkiye’den çok az katılım olmuş maalesef. 2002 yılında Lale Mansur ve Kubilay Tunçer ‘Olağan Mucizeler’ oyunu ile ve geçen yıl DOT, Theatre Uncut İstanbul Kısa Oyunlar adlı okuma tiyatrosu projesiyle katıldı. İlk defa Türkçe oynayacak oyun bizimki olacak (İngilizce üst yazı ile) ve bu bizim için çok değerli. Edinburgh Festivali’nde oyunlarımız C Venues C+1 sahnesinde 230 kişilik bir salonda prime time’da, 19:50’de başlayacak; 14 oyun oynayacağız. Türkiye tiyatrosu için tarihsel bir öneme sahip bu katılım. İşcan, özellikle bu durumun altını çiziyor:” Türkiye’de tiyatroların artık yerel sınırları aşarak uluslararası düzeyde kendilerini göstermeleri ve evrensel deneyimlerden yararlanmaları gerek. Tiyatromuzun gelişimi ve kendisini yenilemesi adına önemsiyorum bu katılımı.”                                                                                               

Edinburgh Festivali’ni ve tiyatro tarihindeki yerini Zeynep Oral çok güzel tarif eder: “Biz bu festivali insanlık onurumuzu korumak için kurduk!” Bu kadar açık ve net söyledi. Konuşan, İskoç Parlamentosu’nun Kültür ve Dış İşlerinden sorumlu bakanı Fiona Hyslop’tu… Karşısında, dünyanın her yerinden gelmiş kültür sanat yazarları ve gazetecileri vardı. 1947’de İkinci Dünya Savaşı’nın ardından moral çöküntüsünü gidermek, sanata ve sanatçıya yeni alanlar açmak, en önemlisi de “İnsanlık onurunu yeniden anımsamak” için kurulmuştu Uluslararası Edinburgh Tiyatro Festivali… Aynı yıl, resmi programa alınmayan daha küçük, farklı, marjinal grupların “Biz buradayız, oyunumuzu oynamadan Edinburgh’u terk etmeyiz” direnişiyle kurulmuştu Edinburgh Fringe Festivali… (İngilizce “Fringe”: Kenardaki, öteki, alternatif, marjinal vb.)”         

İmparatorlukkuranlaryahutşümürzGörsel9

Boris Vian’ın 1957’de kaleme aldığı son oyun olan İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz, burjuva değerlere sert bir eleştiri. Burjuva düzenini korumak adına gerçeklere ve hakikâte sırt çeviren, üç maymunu oynayarak hayatını idame ettirmeye çalışan korkak insanların öyküsü. Oyun boyunca itilen, kakılan, şiddete uğrayan, ancak sessizliğin diliyle yılmadan gerçekleri ve hakikâti haykıran Şümürz ise bir direniş sembolü. İşcan, Şümürz’ün bugün “Türkiye’deki tiyatrocuları” da simgelediğini belirtiyor: “Şümürz yok sayılan, görmezden gelinen, ezilen karakterdir. Ama gerçektir, hep vardır ve tüm varlığıyla, inatla direnir. Bizim oyunumuzda finalde kazanan ezilenler, yani Şümürz oluyor. Umarım dünyada ve ülkemizde de böyle olur!” Bir anlamda, Şümürz, Edinburgh’a Türkiye tiyatrosunun varlığının sorgulandığı, karanlık bir sessizliğe mahkûm edilmeye çalışıldığı bir dönemde, varlığını haykırmaya ve herşeye rağmen cesaretini asla yitirmediğini ilân etmeye gidiyor. Ne kadar dibe bastırılsa, o kadar yükseğe yükseltiyor sesini zira Şümürz. O’nun şahsında bu ülkenin tiyatrocuları Fringe Festivali’ni yaratan direnişçi tiyatrocuların şiarına ortak oluyorlar: “Biz buradayız, oyunumuzu oynamadan hiçbir yeri terk etmeyiz!” Akılları, yürekleri ve yetenekleriyle, sınırları aşıp çok daha büyük başarılar için dünyaya çeviriyorlar gözlerini. Dionysos’un Anadolulu torunları, tam da Fringe Festivali’nin kuruluş felsefesindeki gibi, “tiyatromuzun ve insanımızın onurunu korumaya ve yüceltmeye” gidiyorlar; aydınlık bir umudu yeşerterek yüreklerimizde…                                                                    Ne demişti Marcuse, Eros ve Uygarlık adlı eserinde: “Sanat belki de baskılanmışın en görülebilir ‘geri dönüşüdür’; yalnızca bireysel değil ama aynı zamanda toplumsal ve tarihsel düzeyde de.”

YAVUZ PAK – PINAR ÇEKİRGE

www.dirensanat.com

PAYLAŞIM
Önceki İçerikCRAFT ÇEŞME'DE
Sonraki İçerikŞEHİR TİYATROLARI’NDAN AĞUSTOS’TA YAZ OYUNLARI
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan