HAMİ ÇAĞDAŞ'DAN ETKİLİ BİR YAZI 'SANAT SİYASET İLİŞKİSİ'

0

Sanatçı siyaset ilişkisi üzerine bir kaç not

 

 

HAMİ ÇAĞDAŞ
HAMİ ÇAĞDAŞ

Sürekli bir seçim gerginliği yaşayan ülkemizde zaman zaman sanatçıların da bir siyasetçinin yanında yer alması, onun davetine gitmesi, elini öpmesi gibi konularda tartışmalar yaşanıyor. Elbette sanatçı da bir insandır, belli siyasal görüşleri olacaktır, bu görüşleri savunacak, partileri ve liderleri destekleyecektir… Buraya kadar sanırım hepimiz hemfikiriz… Ancak, sanat ve sanatçının tanımı ve toplum içindeki konumu düşünüldüğünde sorun o kadar da basit değil.

Sanatçı, her şeyden önce yaratıcıdır, yani o güne kadar yapılanlardan farklı, yeni şeyler üretecektir, kendisinden birşeyler katacaktır yaratısına. Bunu yaparken de içinde yaşadığı toplumdan etkilenecek, onu daha ileriye götürmeye çalışacaktır. Eğer bunları yapamıyorsa yaratıcılığı eksikse, becerilerini kullanarak geçmişte yapılanları yineleyecek yani zanaatkâr olarak yoluna devam edecektir… Bu noktada vurgulanması gereken yeni şeyler üretmek, toplumu farklılıklarla tanıştırmak, birarada yaşama kültürünü yerleştirmektir… Bu listeyi uzatabiliriz. Aslında sanatçılar bir toplumun, kültürün oluşmasında siyasetçilerden daha önemlidir. Zanaatkârlar ise belirli bir zevkin yerleşmesi ve toplumun ‘güzel’ ile tanışmasını sağlar.

Zanaatkârlar geçimlerini düşünebilir, yıllardır yapılanları yineleyerek bir dükkanda satabilir, şarkıcılar birbirinin aynı şarkılarını söyleyebilirler, bir oyuncu her rolü aynı, herhangi bir yorum katmadan yıllarca oynayabilir. Bunlar halktan ilgi de görebilir, para da kazanabilir. Ama sanatçı için öncelik yaratıcılıktadır; amacı “beğenilsin, satılsın” değildir, önemli olan düşüncesini ya da yorumunu iletmektir.

Bizim ülkemizde ise sanatçı zanaatçı özellikle birbirine karıştırılır, ‘geleneksel sanatlar’ başlığı nice zanaatkârın sanatçı kafilesine katılmasını sağlamıştır. Müzik ve sahne sanatlarında ise durum iyice içinden çıkılmaz haldedir. Eleştiri alanının boşluğu, örgütlerin çıkar ilişkileri ve en önemlisi devletin kurumlarının yandaş kayırması bunun en önemli nedenidir…

Gelelim siyaset sahnesindeki sanatçılara… Sanatçı konumu gereği bir futbol takımı tutar gibi parti ya da lider tutamaz. Gerekçesi olmalı. Söyleyeceğimi açık ve net söylemek isterim: İstanbul’un her köşesi yapılacak statlar ve spor salonları ile dolu, bu nedenle futbolcularımızın futbolcu başbakanımıza hayranlığını anlayabilirim. Peki değil tiyatro salonu yapmak var olanlar yıkılmaktadır. 17 milyona varan İstanbul’da kaç tiyatro, kaç kütüphane, kaç konser salonu yapılmıştır? Hangi sanatçının “Sayın Başbakan, bize niçin salon yapmıyorsunuz?” diye sormak aklına gelmiştir. AKM aylarca polis karakolu olarak kullanıldı da sohbetlere katılanlar, bunun nedenini sorabildi mi? Bu kadar yol yapıldı ama kaç müze yapılabildi Anadolu kentlerinde?… Uluslararası futbolcularımızla övünüyoruz ama kaç ressamımız, kaç müzisyenimiz var uluslararası arenada? Çoğaltalım bu soruları…. Sanatçılık niteliği oraya davet edilirken davetiyeye yazılan unvanla değil, orada bu soruları sorabilmekle ortaya çıkar.

Kimi sanatçılar bu eleştirilere cevap vereceklerine “mahalle baskısı” dediler… Sanatçı eleştirilere inandığı bir şekilde cevap verebilendir… Bu kaçamak cevapların yerine ben politikalarını beğeniyorum, onaylıyorum diyebilirler. O zaman sanat dünyasındaki politikalarını da onaylamış olurlar. Buna bir diyeceğim yok…

Geçen günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni değişti. Yeni yönetmen ve yardımcıları açıklandı. Gelecek günler için fal bakmamıza gerek yok, yönetmelikler ve kurumun yapısı değişmedikçe isimlerin değişmesinin bir faydası olacağını sanmıyorum. Sanırım “her İBŞT sanatçısı bir gün Genel Sanat Yönetmenliğini tadacaktır” demekten başka diyeceğimiz yok. Yalnız tiyatronun mutfağından yetişmiş Erhan Yazıcıoğlu’nun “sivri çocuk”lu, “törpülemek”li, “otokontrolü öğretmek”li röportajı gelecek için yeteri kadar umut kırıcı…

Yaz rehaveti geçip mevsim başlayınca daha neler göreceğiz…

HAMİ ÇAĞDAŞ

www.direnanat.com

PAYLAŞIM
Önceki İçerikFATİH AKIN'A HAMBURG'DAN ÖDÜL
Sonraki İçerikYENİ SEZONDA İKİNCİKAT TİYATRO'DA NELER VAR?
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan