“Fındıkkıran” Balesi Yeniden Sahnede Masalların, Rüyaların ve Dansın Buluşması 

0

Zamansız Bir Yılbaşı Klasiği…

 “Fındıkkıran” Balesi Yeniden Sahnede

 

İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Rus besteci P. İ. Çaykovski’nin 1891 yılında bestelediği son eseri olan ve her yılbaşı döneminin vazgeçilmez klasiği haline gelen Fındıkkıran balesini yeniden sanatseverlerle buluşturuyor. Küçük Alman kız Clara Stahlbaum’un, yeni yıl hediyesi olarak aldığı fındıkkıran oyuncağıyla kurduğu düşler dünyasını konu alan bu büyülü masal, izleyicileri rüyalarla gerçeğin iç içe geçtiği bir yolculuğa çıkarıyor.

Masalların, Rüyaların ve Dansın Buluştuğu 

Zamansız Bir Yılbaşı Klasiği…

 

“Fındıkkıran” Balesi Yeniden Sahnede

 

İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Rus besteci P. İ. Çaykovski’nin 1891 yılında bestelediği son eseri olan ve her yılbaşı döneminin vazgeçilmez klasiği haline gelen Fındıkkıran balesini yeniden sanatseverlerle buluşturuyor. Küçük Alman kız Clara Stahlbaum’un, yeni yıl hediyesi olarak aldığı fındıkkıran oyuncağıyla kurduğu düşler dünyasını konu alan bu büyülü masal, izleyicileri rüyalarla gerçeğin iç içe geçtiği bir yolculuğa çıkarıyor.

Büyü-masal atmosferiyle her yaştan izleyiciyi etkileyen Fındıkkıran, Aralık, Ocak ve Şubat aylarında 12 temsil ile Atatürk Kültür Merkezi – Türk Telekom Opera Salonu’nda sahnelenecek.

Eserin edebi kaynağı, Alman yazar E. T. A. Hoffmann’ın, farklı ülkelerdeki halk anlatılarından esinlenerek 1816 yılında kaleme aldığı “Fındıkkıran ve Fareler Kralı” adlı öyküdür. Bu karanlık ve gizemli anlatı, ünlü Fransız yazar Alexandre Dumas (père) tarafından kasvetli unsurları yumuşatılarak daha masalsı bir dile dönüştürülmüş; uyarlama ve çeviri biçiminde 1844 yılında yayımlanmıştır. Dumas’nın bu yorumu, bugün sahnelerde izlediğimiz Fındıkkıran balesinin temel anlatısını oluşturmuştur.

1890’lı yıllarda St. Petersburg‘daki Krallık Tiyatroları’nın yönetmeni olan Ivan Vsevolozhsky, Dumas’nın Fındıkkıran öyküsünün iyi bir bale eseri olabileceğini düşünmüş ve Çaykovski’den bu konu üzerine bir bale bestelemesini istemiştir. Çaykovski’nin, Krallık Tiyatrosu’nun bale yönetmeni Fransız asıllı ünlü koreograf Marius Petipa’nın hazırladığı detaylı libretto üzerine bestelediği Fındıkkıran balesinin dünya prömiyeri 18 Aralık 1892‘de yapılmış ancak eser, beklenen ilgiyi görememiş ve eleştirmenler tarafından başarısız bulunmuştur. 

Her ne kadar ilk gösterimi başarısızlıkla sonuçlansa da, yıllar içinde koreografların esere kazandırdığı yeni bakış açıları, Fındıkkıran’ı unutulmaya yüz tutmuş bir yapıttan ölümsüz bir klasiğe dönüştürmüştür.

Bugün Fındıkkıran, özellikle yeni yıl döneminin evrensel bir klasiği olarak dünyanın dört bir yanındaki bale topluluklarının değişmez repertuvarında yer almakta; sahnelendiği her sezonda izleyiciden yoğun ilgi görerek kapalı gişe oynanmaktadır.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sahneleyeceği Fındıkkıran balesinin koreografisi Mehmet Balkan’ a ( M.Petipa – L.Ivanov’ dan sonra) ait. İki perdelik eseri Lale Balkan sahneye koyuyor.

Fındıkkıran Balesi; 25, 29, 30 Aralık 2025 /  14, 15, 22, 24, 28, 29 Ocak 2026 ve 12, 14, 19 Şubat 2026 tarihlerinde bale severlerle buluşmaya devam edecek.

 

Reji ve Koreografi: Mehmet Balkan

Orkestra Şefi: İbrahim Yazıcı / Zdravko Lazarov

Sahneye Koyan: Lale Balkan

Dekor: Tayfun Çebi

Kostüm: Sevtaç Demirer

Işık: Taner Aydın     

Video Prodüksiyon: Ahmet Şeren

 

 

Şeker Perisi / Clara: Büşra Ay – Berfu Elmas – Ayça Anil- Gizem Atik Tuncay- Berin Günay

Prens / Clara’nın Erkek Arkadaşı: Batur Büklü- Mustafa Özmen- Y. Berkay Günay

Çiçek Valsi Prens: Y. Berkay Günay – Oliver Spence – Matthew Solovieff – Serkan Öztürk

İyilik Perisi: Berin Günay – Gizem A. Tuncay – Melike Manav – Elifsu Pamukçu

Drosellmayer: M. Nuri Arkan – Matthew Solovieff

Baba: Alkış PEKER – Alper Akalın

Anne: Ayşe Kıran – Özlem ÖZGEN Ovacıklı

Büyükanne: Tülay Yalçinkaya – Nilay Özaydin- Beyhan Başar

Büyükbaba: Özerk Tozkoparan – Cem İndere- Gökhan Demiray

Colombine: Elifsu Pamukçu – Zeynep Serpen – Buket Polat – Aslı Ulu – Eda Dürüm

Harlequin: Can Bezirganoğlu- Berkay Topçuoğlu- Ardis Kanat Tekkanat

Fındıkkıran: Can Bezirganoğlu- Arda Erkara

Kral Fare: Egemen Kement – Bahadır Ovacıklı

PAYLAŞIM
Önceki İçerikZaman Durur, Vicdan Konuşur; Sabit Doğan Yazdı
Sonraki İçerikPerde Açılıyor: Şehrin Vicdanı Sahneye Çıkarken
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan