Zaman Durur, Vicdan Konuşur; Sabit Doğan Yazdı

0

Sabit Doğan yazdı

Pulitzer ödüllü Donald Margulies’in kaleminden çıkan “Öylece Durur Zaman”, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları sahnesinde yalnızca bir oyun olarak durmuyor; seyircinin tam karşısına, göz hizasına, hatta biraz da vicdan hizasına yerleşiyor. Zamanın gerçekten durup durmadığı değil mesele… Asıl soru şu: Biz ne zaman durduk?

Savaş muhabiri bir çiftin Brooklyn’deki evine sıkışan hikâyesi, aslında dünyanın dört bir yanından evlerimize taşınan bir suskunluğun temsili. Irak’ta patlayan bombanın şarapneli Sarah’ın bedenine saplanmış gibi görünse de, oyunun asıl yarası seyircinin zihnine işliyor. Çünkü Margulies, savaşı cephede değil; koltukta oturanın ruhunda patlatmayı seçiyor.

Neden etkili?

Çünkü oyun, savaşın sadece ölenlerle ilgili olmadığını söylüyor. Hayatta kalanların, dönenlerin, “normal hayata” uyum sağlaması beklenenlerin içsel çöküşünü gözler önüne seriyor. James’in güvenli konforu ile Sarah’ın travmatik hafızası arasındaki gerilim, kişisel mutluluk ile toplumsal sorumluluk arasındaki o ince çizgiyi görünür kılıyor. Seyirciye şunu soruyor: Acıya tanık olmak mı daha zor, yoksa ona sırt çevirmek mi?

Mehmet Ergen’in rejisi tam da bu noktada ustaca susuyor. Abartıya kaçmadan, seyirciyi yönlendirmeden, sahnede boşluklar bırakıyor. O boşlukları kim dolduruyor? Elbette biz. Çünkü bu oyun, seyredildikçe değil, düşünüldükçe tamamlanan bir yapıya sahip.

Barış Dinçel’in dekoru, Ahsen Nur Yaman’ın kostümleri, Fatih Mehmet Haroğlu’nun ışığı… Hepsi tek bir amaca hizmet ediyor: Dikkati dağıtmamak. Gösterişli olmak yerine dürüst olmayı seçiyorlar. Bu da sahnede estetik bir yalınlık değil, ahlaki bir sadelik yaratıyor.

Oyunculuklar ise özellikle altı çizilmesi gereken bir denge kuruyor. Mert Tanık ve Murat Coşkuner’in karşılıklı sahnelerinde çatışma bağırarak değil, bastırılmış cümlelerle büyüyor. Pervin Bağdat ve Sevil Akı’nın varlığı ise hikâyeye yalnızca karakter değil, toplumsal hafıza ekliyor.

Peki sonuç?

“Öylece Durur Zaman”, seyirciyi alkışla ayağa kaldırıyor ama içini rahatlatmıyor. Çünkü bu bir teselli oyunu değil. Bu oyun, eve döndükten sonra da insanın peşini bırakmıyor. Haber bültenine bakarken, sokakta yürürken, bir fotoğrafa göz ucuyla bakarken kendini hatırlatıyor.

Margulies’in metni bize şunu söylüyor:

Dünya yanarken, tarafsız kalmak da bir tercihtir. Ve her tercih, bir bedel doğurur.

Zaman sahnede durabilir.

Ama sorumluluk, durmaz.

PAYLAŞIM
Önceki İçerikKREK VR, İLK GÖSTERİSİ “35 MAYIS” İLE ARALIK AYINDA PARİBU ART’TA SEYİRCİ İLE BULUŞUYOR!
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan