2024 Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi

0

Bu yılki 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi, 2023 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi, Norveçli yazar Jon Fosse tarafından yazıldı.

ITI (Uluslararası Tiyatro Enstitüsü) Üniversiteler Türkiye Temsilcisi BİLKENT Üniversitesi Tiyatro Bölümü Başkanı Jason Hale ve ITI Türkiye Temsilciliği Yönetim Kurulu’nun (Turan Oflazoğlu, Engin Uludağ, Ayşe Emel Mesci ve Savaş Aykılıç) aldıkları ortak karar ile bu yılki Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi ise, uzun yıllar Devlet Tiyatroları’nda çalışan, bir dönem genel müdürlük de yapan,TOBAV (Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Vakfı) başkanıyken başlattığı “sanataevet” kampanyasıyla tanıdığımız yönetmen, tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, değerli sanat insanı Tamer Levent tarafından kaleme alındı.

 

2024 Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi

Sanat Barıştır

Her insan eşsizdir ve aynı zamanda herkes gibidir. Elbette dış görünüşümüzünbaşkalarından farklı oluşu iyidir, hoştur, ancak aynı zamanda her birimizin içindeyalnızca o kişiye ait olan, yalnızca o kişi olan bir şey vardır.

Buna “can” ya da “ruh” diyebiliriz. Ya da onu kelimelerle etiketlememeye, kendi halinebırakmaya karar verebiliriz. Ancak hepimiz birbirimizden farklı olsak da birbirimizebenzeriz. Hangi dili konuşursak konuşalım, ten rengimiz, saç rengimiz ne olursa olsun, dünyanın her yerindeki insanlar temelde birbirine benzer.

Aynı anda hem birbirimize benzemek hem de birbirimizden tamamen farklı olmak birparadoks olabilir. Belki de insan, beden ve ruh arasında köprü kurması açısındandoğası gereği paradoksaldır; biz hem en dünyevi, somut varoluşu hem de bu maddidünyaya bağlı sınırları aşan bir şeyi kapsarız.

Sanat, iyi sanat, özel olanla evrensel olanı birleştirmeyi muhteşem bir şekilde başarır.

Farklı olanı -yabancı olanı da diyebilirsiniz- evrensel olarak anlamamızı sağlar. Sanat, bunu başararak diller, coğrafi bölgeler, ülkeler arasındaki sınırları aşar. Sadece herkesinbireysel niteliklerini değil, her insan grubunun, örneğin her ulusun bireysel özelliklerinide bir araya getirir. 

Sanat bunu farklılıkları eşitleyerek ve her şeyi aynı hale getirerek değil, tam tersine bizebizden farklı olanı, uzak ya da yabancı olanı göstererek yapar. Tüm iyi sanatlar tam da bunu, yabancı bir şeyi, tam olarak anlayamadığımız ama aynı zamanda bir bakıma da anladığımız bir şeyi içerir. Deyim yerindeyse bir gizem içerir. Bizi büyüleyipsınırlarımızın ötesine iten ve bunu yaparken de tüm sanatların hem kendi içindebarındırması hem de bizi yönlendirmesi gereken aşkınlığı yaratan bir şeydir bu.

 

Ben zıtlıkları bir araya getirmenin daha iyi bir yolunu bilmiyorum. Bu, dünyada çok sıkgördüğümüz, yabancı, özel ve farklı olan her şeyi, genellikle teknolojinin elimize verdiğien insanlık dışı icatları kullanarak yok etmenin yıkıcı cazibesine kapılan şiddetliçatışmaların tam tersi bir yaklaşımdır. Dünyada terör var. Savaş var. Çünkü insanlarında hayvani bir yanı vardır; ötekini, yabancıyı büyüleyici bir gizem olarak değil, kendivarlığına yönelik bir tehdit olarak deneyimleme içgüdüsüyle hareket eder. 

Özgünlük -hepimizin görebildiği farklılıklar- bu şekilde ortadan kaybolur ve geride farklıolan her şeyin yok edilmesi gereken bir tehdit olduğuna dair kolektif bir tekdüzelik kalır.

Dışarıdan farklılık olarak görülen şey, örneğin din ya da siyasi ideoloji, yenilmesi ve yok edilmesi gereken bir şey haline gelir. 

Savaş hepimizin içinde derinlerde yatan şeye, özgün olana karşı verilen birmücadeledir.  Bu aynı zamanda sanata karşı, tüm sanatların derinliklerinde yatan şeyekarşı bir savaştır. 

Burada özellikle tiyatro ya da oyun yazarlığı hakkında değil, genel olarak sanathakkında konuşuyorum, ancak bunun nedeni, söylediğim gibi, tüm iyi sanatlarınderinlerde aynı şey etrafında dönüyor olmasıdır: Tamamen benzersiz, tamamen özelolanı almak ve onu evrensel hale getirmek. Özel olanı sanatsal olarak ifade ederekevrensel olanla birleştirmek: onun biricikliğini ortadan kaldırmak değil aksine onuvurgulamak, yabancı ve alışılmadık olanın açıkça parlamasına izin vermektir.

 

Aslında çok basit: Savaş ve barış birbirine ne kadar zıtsa, savaş ve sanat da o kadarzıttır. Sanat barıştır.

 

Jon FOSSE

Çeviri: Gizem Gürer

 

 

Jon Fosse, Norveçli yazar. Romanlar, tiyatro oyunları, şiir derlemeleri, denemeler, çocuk kitapları, çeviriler gibi çok geniş bir yelpazede eserler vermiş, 2023 yılında Nobel Edebiyat ödülünü kazanmıştır. Fosse’nin eserleri elliden fazla dile çevrilmiş, oyunlarıdünyanın pek çok ülkesinde sahnelenmiştir. Fosse, dil kullanımında yaptığı radikalkısıntı ve insan duygularını güçlü bir şekilde ifade etmesiyle tanınan Nokon kjem til å komme (Birisi Gelecek, 1996) adlı oyunuyla dünya çapında ün kazanmıştır.

 

PAYLAŞIM
Önceki İçerikYAŞAMA SANATININ NAVİGASYONU TİYATRO
Sonraki İçerikMori Kısa Filmi En İyi Film İçin Yarışacak
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan