Sizce bundan 10 yıl sonra filmleri nerede izleyeceğiz?

0

Geleceğin sineması nasıl şekillenecek. Vizyondaki yeni yaratılmış olan filmler konuşula dursun. Sinema sanki sınırlarına da ulaşmış gibi. Dünya sinemasında bir çok çekilmiş filmin yeni versiyonları teknoloji ile donatılarak yeniden çekilir.

Mesela Matrix yeniden yeniden çekilmesi gibi. Hatta eski kahramanlık filmlerinin bile yeni versiyonlarında süper kahramanların kullanılabilecek bütün kombinasyonları yapıldı. Örneğin örümcek adam, Badman, Süperman gibi. Öyle ki zaman zaman bu kahramanlar aynı senaryolar üzerinde birleştirildi. Peki teknoloji bir yandan sinemanın sınırlarını zorlarken senaristler. Kısır bir döngüye mi girecek. Beyaz perdede anlatılacak efsaneler hikayeler kalmadı da mı artık yeniden yeniden çekimler oluyor. Bellide dünyayı etkisi altına alacak olan sinemanın hikayesi bu kez uzak doğudan gelecektir. Amerika daha ne kadar uzayda göktaşları ile mücadele edecek? Dünyayı tekrar tekrar kurtaracak? Geleceğin sineması nereye gidiyor? Oyunculuk ve sanat ağırlıklı görünmeyeni görünür kılan sinema şimdi oyuncunun yüzünü göremediğimiz teknolojik öğelerin ve efektlerin arasında mı kaybolacak. Geleceğin sineması nereye doğru verilecek.

Bu soruyu sinema eleştirmenleri de birbirlerine sormaya ve tartışmaya başladılar. Sinema salonları ne kadar konforlu olursa olsun yine de sinemasının krizi her geçen gün artmakta. Bu bakımdan Fatih Yürür’ün yazdığı Geleceğin Sineması nereye gidiyor kitabı benim için önemli. Fatih Yürür Sinema Salonlarına gitmeye devam mı ederiz? Yoksa mekanlara göre mi, filmler izleyeceğiz? Diye soruyor kitabında…

 

Sinema salonlarına gitmeye devam eder miyiz?

Yoksa en azılı sinefiller olarak, ne kadar direnirsek direnelim, filmleri evimizin konforunda izlemek adına salonumuzda hatrı sayılır rötüşlar yaparak, aktüel koşullara teslim mi oluruz?

Peki ya 20 yıl sonra? 50 yıl? 

Mesela sinemanın ikinci yüz yılını nasıl kutlarız?

Geleceğe dair tahminlerimiz çeşitli olsa da ne rakamlar ne da yedinci sanatın nihaî akıbeti konusunda net sonuçlara varabilmek pek de mümkün değil. Beğenilerimiz ve taleplerimiz hızlı bir biçimde değişip dönüşürken, sinemasal anlatının da kabuk değiştirerek yepyeni formlara bürüneceğini öngörebilmek için de kahin olmaya gerek yok. Sinemanın yakın gelecekteki nihai formu her ne olursa olsun, anlatıların rotasının da bu hızlı dönüşüm sürecinden nasibini fazlasıyla alacağını biliyoruz.

Hızlı tüketilen içerikler, yeni formatlar, sosyal medyaların şekillendirdiği münferit vizyonlar ve git gide kişisel deneyim arenasına dönüşen aşırı kişiselleştirilmiş anlatılar… Hiç kuşkusuz ki gelecek çok fazla üretime ve yaratıcılığa gebe olduğu gibi, bıkkınlık hissine, vizyoner çıkmazlara ve izleyici memnuniyetsizliğinin en üst merhalelerine de kapı açacakmış gibi görünüypor. Tahminlerimiz her ne yönde olursa olsun, geleceğin bütün bu öngörülerden çok daha fazlasını getireceğini biliyoruz.

“Kıyametin Sineması: Post Apokaliptik Filmler”, “Tek Mekânlık Filmler”, “Kötü Karakterin Yükselişi”, “Sinemanın Maskeleri” ve “Kötü Kötü Filmler” gibi sinema derlemelerinin yazarı ve “Zemin Kat”, “Geleceği Olmayan Adam” gibi kısa kurmaca filmlerle “Altın Fırçalı Adam”, “Milyon Dolarlık Afiş” gibi belgesellerin yönetmenliğini üstlenmiş olan Fatih Yürür; Doğu Kitabevi etiketiyle raflardaki yerini alan yeni kitabı “Geleceğin Sineması”nda gelenekseldinamiklerden yola çıkarak, gelecekteki yeni ve yaratıcı vizyonların izini sürmeyi hedefliyor.

Yedinci Sanat, hikâye anlatımının evrimine nasıl bir katkı sağladı? 

Yeni medyalar ve bilgisayar oyunları ile şekillenen yaratıcı hikâye anlatımı, deneyimlenebilir yeni teknolojiler ile nasıl bir iş birliğine gidecek?

Zevklerimizi algoritmalara teslim edip, onların sağladığı verilere güvenmeyi daha ne kadar sürdürebiliriz? 

Senaryo yazımı, mekân tasarımı ve ileri görüntü işleme teknikleri konusunda dersler de veren Fatih Yürür, Sinemanın Geleceği’nde, bir tarafıyla yedinci sanatın vitrinini yeniden inşa ederken, diğer taraftan da algoritmalar dünyasında kendi yaratıcı hikâye anlatımı yönünü tayin etmeye çalışan yeni nesil izleyici modelini merceğe alıyor.

PAYLAŞIM
Önceki İçerikİBB ŞEHİR TİYATROLARI’NDA BU HAFTA (15-20 Şubat 2022)
Sonraki İçerikZeki Müren ve Cahide Sonku’nun Oynadığı “Beklenen Şarkı” Filmi Yeniden seyirci ile buluşuyor
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan