Yönetmen Takashi Miike’ın İlk Aşk filmi 13 Mart Sinemada

0

Takashi Miike’nin yönettiği ve Masayuki Deal, Mami Fujioka, Sakurako Konishi ile Masataka Kubota’nın oynadığı İlk Aşk (Hatsukoi – First Love), 13 Mart 2020’de Başka Sinema dağıtımıyla Mars Prodüksiyon tarafından vizyona çıkarılıyor.


;

Sinemanın en aşırı, en ele avuca sığmaz, tartışmalı yaratıcılarından Takashi Miike’nin Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen son filmi ve 90. yapıtı. İzleyiciyi şaşırtacak ve sarsacak sürprizleri filmlerinden esirgemeyen Miike, manga, samuray, korku ve canavar filmlerinden bir kez daha aksiyon-macera-yakuza diyarına geçiş yapıyor. Tek bir gece boyunca Tokyo’da geçen filmde, beyin tümörü teşhisi konulan bahtsız bir boksör, masum bir telekıza âşık olur. Ama kötü adamlar tabii ki peşlerini bırakmaz. Mafya ve kara film öğeleri, şiddet, romantizm ve komik sekanslarla dolu bu amansız “ucuz roman” akıl almaz cinayetler, hayaletler, animasyon bölümlerle çok hareketli, çok eğlenceli ve çok kanlı.

Takashi Miike ile bir röportaj

13 Assassins ve Hara-Kiri ile birlikte film yapma tarzınız daha klasik bir yola girdi. İlk Aşk’ı nasıl bir film olarak değerlendirirsiniz?

Dönem fimi çekerken dönem filmi çekme metodlarını, aynı şekilde Yakuza filmi çekerken de Yakuza filmi çekme metodlarını kullanıyorum. Ancak bu metodları kullanırken, onları kendi öznel bakış açıma göre yansıtıyorum. Yapmaya çalıştığım şey ‘her türün kendi tadına saygı duyarak aynı zamanda onları günümüzde yaşayan bir yönetmenin gözünden yanıstmaya çalışmak’. Sanıyorum ki bu bütün filmlerim için geçerli.

Filmin adından romantik bir içerik bekliyoruz ancak filmin çok sert bir içeriği var. Doğru dengeyi kurmayı nasıl başardınız?

Bu film iki umutsuz kaçağın, karşılarında ölüm de olsa, dayanmak için uğraşlarını gösteriyor. Aynı zamanda, bir aşkın başlangıcı oluyor. Bu umutsuz, uyumsuz tipin birbirleriyle bağını görüyoruz.

Bir çete filmi olarak, İlk Aşk; uyuşturucu, polis yolsuzluğu, ve çete savaşları gibi konuları ele alıyor. Bu konulardan Japonya da özellikle hassas olanı var mı?

Zannediyorum ki bu günlerde Yakuza eski günlerindeki gibi yaşayamıyor. Bu toplum için doğru olan olabilir ancak onlar için bir kısıtlama. Şuan ‘özgürlük’ kavramının sorgulandığı bir dönemdeyiz. Çin mafyasının filme dahil oluşu bir sürprizdi.

Çin mafyası gerçekten de Japon yeraltı dünyasına dahil oldu mu? Yoksa bu sadece kurgu icabı olusturulmuş bir durum mu?

Bugünlerde Japonya’daki gerçeklik bu. Yakuza şimdiye kadar ‘yasa dışı kanun infazcısı rolünü’ oynadı ancak şimdilerde gücünü kaybetti. Bu durumdan faydalanan farklı kültürlerden gelen suçlular, örneğin Çinliler, yeni sorunlar yaratmaya başladı.

Koji Endo, müzik besteciniz ile nasıl çalıştınız? Ne yönergelerde bulundunuz ondan?

Senaryoyu okuduktan sonra kafasında bir şeyler belirlendi, çekimi bitirdiğimizde de kaba kurgusunu izlettirdim. İlk senaryoyu okuduğunda hissettikleri, sonra kabadan sonra hissettiği şeyler çok değerli. Bu aradaki süreç, benden ona bir mesaj gibiydi. Bestecinin sürecinde, ne kullanmak, nasıl ilerlemek istediğini anladığında bir toplantı yaptık. Benim ona verdiğim yönerge, “nasıl düşünyorsa öyle bestelemesi”ydi. Bestecinin ilerledikçe oluşan soruları olabiliyor, ben de cevap veriyorum. Ama süreç bu kadar.

Sette hiç doğaçlama yapıldı mı? Eşsiz bir kastımız vardı, dolayısıyla doğaçlama çok vardı. Zaten senaryo bu yüzden orada değil mi? Dördüncü kere Jeremy Thomas ile çalışıyorsunuz. Nasıl tanışmıştınız?

Jeremy olması gerektiği gibi bir yapımcı. Bir yapımcı en iyi oyun için hep etrafı gözetler, etrafı koklar. En iyi tadı olan hikayeyi, en iyi tadı olan müzisyeni, en iyi tadı olan yönetmnei… Jeremy’nin öze ve eşsiz tadı beni ona itti. İttiği zaman da, o beni ısırdı. Jeremy’nin önünde tarla faresi gibiydim. Bunu yaklaşık on sene önce, Venedik’te taşadık.

İnanılmaz üretken bir yönetmensiniz. Bu filmi özel veya farklı kılan şey nedir?

Bu film benim için, evime dönmek gibi bir keyif verdi. Küçük bir matematik hesabıyla, son 25 senede, senede dört filmden daha fazlasını çektiğinizi söyleyebiliriz. Bu hızınızı yavaşlatmayı düşünüyor musunuz?

Hmm… Sanırım bu bana kalmış bir karar değil. İçimdeki bir his sürekli “film çekebilirken, daha fazla çek!” diyor, dolayısıyla belki hızımı arttırabilirim bile, belki de yavaşlatmam gerekir. Bana bağlı bir şey olmayabilir bunun kararı. Eğer imkanım olursa, hızımı azaltmak yerine, tamamen durdurmayı tercih ederim

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.