Rahmi M. Koç Müzesi, deniz ticaret tarihini aydınlatan “Zaman Yolcusu Vapurlar” sergisine ev sahipliği yapıyor. Erdem Cever tarafından hazırlanan sergi, Osmanlı’dan Cumhuriyet yıllarına taşınan buharlı, yük ve yolcu vapurlarının aslına uygun tablolarını ilk kez sanatseverlerle buluşturuyor. Sergi, 20 Nisan’a kadar açık kalacak.

Türk bandıralı vapurlar Rahmi M. Koç Müzesi’nde

Rahmi M. Koç Müzesi deniz ticaret tarihini aydınlatıyor. Osmanlı bandıralı ve Osmanlı’dan Cumhuriyet yıllarına taşınan, buharlı, yük ve yolcu vapurlarının aslına uygun tabloları ilk kez sanatseverlerle buluştu. Erdem Cever tarafından hazırlanan ‘Zaman Yolcusu Vapurlar’ isimli sergi 20 Nisan’a kadar ziyaret edilebilecek.

Rahmi M. Koç Müzesi’nde aslına uygun olarak resmedilen onlarca vapur tablosu ile deniz ticaret tarihindeki değişim ve kültürel dönüşüme ışık tutuluyor. 20 Nisan 2020’ye kadar açık kalacak ‘Zaman Yolcusu Vapurlar’ sergisinde hem Osmanlı döneminde hem de Cumhuriyet yıllarında yük ve yolcu taşıyan buharlı deniz fatihleri yer alıyor. Peyk-i Şevket (1838), Marmora (1845) ve Aziz (1863) gibi onlarca vapur tablosunun görülebileceği sergideki eserlerin tamamı iki ayda bir değişecek, sanatseverlere yeni çalışmalar sunulacak.

150 yılı kapsayan bir dönem

Sergiyi hazırlayan Erdem Cever, vapur tablolarının ilk kez sanatseverlerle buluşacağını belirterek, gemiseverlerin görmediği ve duymadığı gemileri sergi sayesinde öğrenebileceklerini söylüyor. Tabloların sırasının düzenlenmesinde ise vapurların Türk bandırasına geçtiği tarihin esas alındığını vurgulayan Cever, 150 yılı kapsayan bir dönemde hizmet veren vapurların sergide bulunduğunun bilgisini veriyor. Cever, şöyle devam ediyor: “Vapurların gerçek görüntülerine odaklanıldı, buna ek olarak teknik bilgileri de anlatılıyor. Asıl amaç bu sergi ile sınıflarıyla sergi ve müze gezen öğrencilerin hayal gücüne hitap etmek ve ülkemizin denizcilik tarihine görsel bir arşiv kazandırmak istiyoruz.”

Tutkuyla başlayan bir arşiv

Cever, serginin oluşum süreciyle ilgili detaylar aktarıyor. İlk gençlik yıllarından itibaren gemi resimleri toplamaya başladığını ifade eden Cever, “Bunlar önceleri kartpostal, broşür ve posterdi. Bir zaman sonra aldığım tabloların konusu asıl ilgi alanım olan gemiler oldu ancak aralarında hiç Türk gemisi olmuyordu, bulamıyordum çünkü yoktu, bunun üzerine bir ressam bulup sevdiğim gemileri çizdirmek istedim. İlerleyen yıllarda fotoğrafını ve çizimini bulabildiğim yolcu taşımış Türk bandıralı gemilerin hepsini çizdirdim. Proje kendiliğinden oluştu” diyor.

Rahmi M. Koç Müzesi hakkında:

Rahmi M. Koç Müzesi Türkiye’nin ulaşım, endüstri ve iletişim tarihindeki gelişmeleri yansıtan ilk ve tek sanayi müzesidir. 14 binin üzerinde objeden oluşan koleksiyonu, çocuklara yönelik eğitimleri ve atölyeleri ile kültür ve eğlenceyi bir arada sunabilen tek adres olan Rahmi M. Koç Müzesi Mustafa V. Koç/Lengerhane binası ve Hasköy Tersanesi olmak üzere iki tarihi bina ile hali hazırda 11 bin 250 m2’lik kapalı alana ve yaklaşık 17 bin metrekarelik açık alana sahiptir. “Denizaltı” gezisinden, “nostaljik tren” turuna, uçaklardan klasik otomobillere kadar tarihin tüm detayları arasında gezintiye çıkma fırsatı sunan Rahmi M. Koç Müzesi’nde ziyaretçiler, Fenerbahçe Vapuru Büfesi, Coca Cola Büfesi, Demlik Kafe, CaféduLevant ve Halat by Divan’da yemek yiyebilir. Rahmi M. Koç Müzesi, pazartesi hariç her gün, hafta içi 09.30-17.00, hafta sonu ve resmi tatillerde ise (1 Ekim – 31 Mart) 09:30-18:00 (1 Nisan – 30 Eylül) 09:30-19:00 saatlerinde ziyaret edilebilir. Müzeye giriş ücreti yetişkinler için 21 TL, öğrenciler için 9 TL’dir.

www.rmk-museum.org.tr

www.facebook.com/rmk.museum

www.twitter.com/rahmikocmuseum

www.instagram.com/rahmi_m_koc_muzesi

www.pinterest.com/rahmimkocmuseum

PAYLAŞIM
Önceki İçerikKare As Profilo Kültür Merkezi’nde
Sonraki İçerikBengi Semerci: Sanatın Adaleti Güçlendirmesi Gerekir/ Diren Sanat Söyleşileri
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan