NEDİM SABAN SANSÜR TARTIŞMASINA SON NOKTAYI KOYDU

0

NEDİM SABAN : Başbakanı alkışlayarak, tiyatronun yıkılmaması için meslektaşlarını yuhalatanlara, Türkan Saylan’ı yuhalatanlara sessiz kalan kişilere saygı duymamı beklemesin kimse… “

 Nedim Saban İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oynanan ‘Cibali Karakolu’ nun 25. temsilinde oyunda bazı rollerin atılması üzerine çıkan sansür tartışmalarına  Facebook sayfasında  cevap verdi. Nedim Saban yazısında Şehir Tiyatroları ile hiçbir derdinin olmadığını, Twitter hesabında sansürü eleştiren mesajından dolayı reklam yapmakla suçlandığını,  gerekirse yapılan sansürü belgesi ile açıklayacağını yazdı.

 

NEDİM SABAN’IN YAZISI

İki hafta önce bir eleştirmenin yazısına dayanarak ve tabi bu iddiaları araştırarak, Cibali Karakolu’ndan fahişe rolünün atılması ile ilgili bilgileri twitter aracılığıyla paylaştım. Önce “rol atılmadı” dendi, arkasından “uzuyordu” diye kılıf bulundu.

 “Kurumda genel sanat yönetmenliği yapan Yazıcıoğlu tarafından “reklam” yapmakla suçlandım”

Oyunun uzadığını, ilk oyundan 3 ay sonra, tesadüfen belediye yetkililerinin izlediği galadan sonra mı anladınız diye sorduğumda, kurumda genel sanat yönetmenliği yapan Yazıcıoğlu tarafından “reklam” yapmakla suçlandım, adamcağız tiyatroma seyirci getirmekten tutun, genlerimdeki reklam kromozonlarına kadar her konuda çok çirkin bir üslupla saldırdı. 100 yıllık bir kurumu “ben gidersem, tiyatro kapanır” diye korku salarak yöneten biri, beni korkutamadı ama! Tesadüfen aynı gün oyunun başrol oyuncusu bir seyircinin Belediye’de Beyaz Masa’ya şikayetiyle lafının çıkartıldığı konusunda hem röportaj verdi, hem 19 Aralık oyunu sonrasında selamdan sonra konuşma yaptı. İŞTİSAN’ın bu bir “iç meseledir.” açıklamasını, bugün genel sanat yönetmenliğinin, genel sanat yönetmeninden biraz daha iyi bir jargonla yayınladığı “ak” lama geldi. 

“ŞEHİR TİYATROLARI İLE HİÇBİR DERDİM OLMAZ”

nedim_saban_0_2Şehir Tiyatrosu ile hiçbir derdim olamaz, orada çevirim oynanmayacak, reji yapma talebim yok, salon kiralama derdinde değilim. Bu yönetimle de bir meselem olamaz , sansür konusunda 4 farklı ŞT , 1 DT yönetimine tavır koydum, yazılarım mevcuttur. Sanırım, 100 yıllık kurumlarının kültürünü yanlış anladıkları için, sanat kurumlarına hiç yaraşmayan bir sözcükte , “ihbarcılık”ta arıyorlar sebebi. Bir genel sanat yönetmeni, bir yönetmeni aşarak, bir oyunun üçüncü ayında sahne çıkartma emri verebilir mi, bir kurumda yönetimle anlaşamayan sanatçılar çalıştırılamayarak ceza alabilir mi?

Bizim vergilerimizle çıkartılan ve Melih Cevdet, Memet Baydur gibi önemli yazarların , hazır prodüksiyonlarının çöpe atıldığı kurumun seyirciye hiç mi sorumluluğu yok? Politik nedenlerle işten uzaklaştırılan oyuncular, depo memuru yapılan başarılı oyun yazarlarına bir vicdan borcu ödemek insanlık gereği değil midir? Eski yönetimin işi diyerek sığınılabilir mi haksızlıklara? 


Şehir Tiyatrosu’nu kollayan bir İstanbul’lu ve bu kurumda 1976 yılından beri yazar, yönetmen, stajyer olarak emek vermiş bir tiyatrosever olarak çok kırgınım. Sadece seyirci olarak devam edeceğim onları seyretmeye… Umarım bundan sonra başlarını kötü birşey gelmez, ama gelirse de, seyirci kalacağım. Son on yılda, kendi kurumlarına o kadar zarar verdiler çümkü! Tiyatro yıkılacağı için, protesto toplantısına çağırdılar, belediye pazarlığını o gün tamamlayıp, bizi evlerimize yolladılar.

“Şimdi kaybolduğuna yandıkları arşivin nasıl talan edildiğini yazdığımda, buna da seyirci kaldılar”

Şimdi kaybolduğuna yandıkları arşivin nasıl talan edildiğini yazdığımda, buna da seyirci kaldılar. Tiyatronun yeniden açılışında, o günkü başbakan için sabah seansı oynayıp, matineye 1 saat geç kalan kişilerden söz ediyoruz. Başbakanı alkışlayarak, tiyatronun yıkılmaması için meslektaşlarını yuhalatanlara, Türkan Saylan’ı yuhalatanlara sessiz kalan kişilere saygı duymamı beklemesin kimse… Kurumda yüzlerce saygın sanatçı, tiyatro emekçisi var. Onlara saygım sonsuz, ancak onların emeklerini politik hırslara alet edenlerin güreşte tuşa gelmesi halinde, sadece müsabakayı izleyen bir kişi olacağım. Sanat maratonu yaptıklarında yanlarında olmayışımın sebebi de, böyle bir koşuda yerim olmadığı içindir.

“SANSÜR KONUSUNDA BELGELERİM MEVCUTTUR”

 


Sansür konusunda belgelerim mevcuttur. Öyle pis birşeydir ki sansür, örtbas etmeye çalıştıkça pis bir renk alır. Yıllar önce Yahya Kemal dizeleri sansürlendiğinde, bunu dillendirmiştim. Önce çok sevdiğim bir ustam inkar etti, ben bu lafı hiç söylemedim dedi, yazar da ben böyle bir şey yazmadım deyince, reji defteri ve oyun görüntülerini yayınlamak zorunda bıraktılar beni…

ŞİMDİLİK NOKTA KOYUYORUM


Cibali Karakolu’ tartışmasına bir nokta koyuyorum şimdilik. Karakolluk ya da mahkemelik olursak, elbette noktalı virgül olur bu! Ama hiçbir şey olmasa da, gerçe saklanamaz . Gerçeğin kalabalıklara ihtiyacı yoktur…. Ne yazık ki, son yıllarda gerçeğin ortaya çıkmaması için onu saklayan sanatçılara da gereksinimi yoktur. Gerçek, bizi yarına bağlayan tek köprüdür.

PAYLAŞIM
Önceki İçerikMODA SAHNE' DE YENİ YILIN İLK OYUNLARI
Sonraki İçerikYAVUZ PAK – PINAR ÇEKİRGE : ‘SABIRTAŞI’ DEĞERLENDİRMESİ
SABİT DOĞAN Eğitimci • Yazar • Sanat İnsanı • Dijital İçerik Üreticisi Sanatın İzinde Başlayan Bir Yolculuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği mezunu olan Sabit Doğan, sanatla ilk kez OMÜ Tiyatro Topluluğu’nda (OMÜTİT) tanıştı. “Kanlı Nigar” oyunundaki Narçin karakteriyle sahneye adım attığında, performansı büyük yankı uyandırdı; oyun onlarca kez sahnelendi, her şehirde yoğun ilgi gördü. Eğitimci kimliğine geçişinde idealizmiyle öne çıkan Doğan, öğretmenliğe Şanlıurfa Siverek’in Hanharabe Köyü’nde başladı. İstanbul’un konforunu geride bırakıp, zor koşullarda eğitim vermeyi seçti. Askerliğini Şırnak Beytüşşebap’ta yaptıktan sonra yeniden İstanbul’a döndü. Yazarlık, Dergicilik ve Dijital Yayıncılık İstanbul yıllarında tiyatro oyunculuğu, metin yazarlığı ve senaryo çalışmalarına yöneldi. Hürriyet Gösteri Dergisi'nde Hami Çağdaş’la birlikte hazırladığı kültür–sanat dosyaları ve röportajlar büyük ses getirdi. Daha sonra kurduğu www.dirensanat.com adlı dijital sanat portalı, 15 yıldır Türkiye’nin en saygın kültür–sanat yayınlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Hem kurucusu, hem yayın yönetmeni, hem de editörü olan Doğan; sanatın ve sanatçının sesi olmayı ilke edindi. Portal, “Yılın En Prestijli Sanat Haber Kaynağı” ödülünü kazandı. Diren Sanat YouTube Kanalı’nda ise 200’ü aşkın sanatçı, yönetmen ve yazarla yaptığı röportajlar sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Eğitimde İnovasyon ve Duyarlılık Sabit Doğan, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi’nde biyoloji öğretmenliği yapmaktadır. %0,1’lik dilimden öğrenci alan bu okulda 15 yıldır görev yapmakta; sadece ders anlatan değil, öğrencilerini yaşamla tanıştıran bir rehber olarak görülmektedir. Kurucusu olduğu Robotik Kulübü, ulusal ve uluslararası yarışmalarda birincilikler kazandı. Ayrıca Raylı Sistemler Projesi’ni organize edip yürütücülüğünü üstlendi, Beyaz Bayrak Projesi’nde görev aldı, TÜBİTAK Türkiye Birinciliği kazanan öğrenciler yetiştirdi. Türkiye’de mobbing kavramını ilk kez gündeme getiren eğitimcilerden biri olarak dikkat çekti. Bu konuda açtığı ilk davalar ve kamuoyu çalışmaları birçok kişiye cesaret verdi; hakkında tezler yazıldı. Dijital Dönüşümün Sanatçı Yüzü Sabit Doğan bugün, sosyal medyada milyonlara ulaşan içerikleriyle hem sanatın hem eğitimin yüzünü dijital dünyaya taşımaktadır. Eğitim, sanat, mizah, kişisel gelişim, yemek kültürü ve edebiyatı harmanlayan içerikleri; aylık 40 milyondan fazla izlenme elde etmektedir. Kendisini “bilim ve sanatın izinde yürüyen bir eğitimci” olarak tanımlasa da, izleyicileri onu çoğu zaman evin içindeki bir dost, bir ağabey, bir rehber olarak görür. Sıcaklığıyla, derinliğiyle ve üretkenliğiyle hem öğretmen hem anlatıcı, hem sanat insanı hem de dijital çağın vicdanıdır. “Sanat, insanın kalbine dokunmadan hiçbir işe yaramaz.” — Sabit Doğan