Giydirici: Savaşın Gölgesinde Kaybolan Replikler…

0

 

     İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen, Ronald Harwood’un yazıp Hakan Çimenser’in sahneye koyduğu ‘Giydirici’, Celal Kadri Kınoğlu’nun güçlü oyunculuğuyla öne çıktığı çok başarılı bir yapım.

 

Rengin-Uz
Rengin Uz

     İngiliz oyun yazarı, romancı, senarist, Akademi ödüllü Sir Ronald Harwood’un yazdığı ‘Giydirici’ oyununa giderken konuşuyoruz. Arkadaşlarım 20 yıl önce yine Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen aynı oyunda, Sir rolündeki Haluk Kurdoğlu’nun performansını unutamadıklarından söz ediyor. Onu kaçırmışım ama The Dresser/Giydirici’nin iki filmini de seyrettim. Yazılışından üç yıl sonra 1983’de çevrilen Peter Yates yönetimindeki yapımda, başrolleri Albert Finney (Sir, aktörün adı yok böyle anılıyor) ve Tom Courtenay (Norman, yani Giydirici) paylaşıyordu. Her iki İngiliz aktör de Oscar’a aday gösterildi ama kazanamadılar. Albert Finney, hakkı olan ‘ En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü Berlin Film Festivali’nde kucakladı. Giydirici, 2015 yılında televizyon filmi oldu. Bu kez, Anthony Hopkins, Sir, Ian McKellen, Norman karakteriyle kamera karşısına geçti. İlki kadar etkilenmesem de iki güçlü aktörü de severek izledim. Filmle tiyatroyu kıyaslamanın doğru olmadığını bilsem de her kült filmin oyununa giderken duyduğum ‘hayal kırıklığına uğrar mıyım acaba’ endişesini Giydirici için de hissederek oturdum koltuğuma.

Giydirici, 2. Dünya Savaşı’nın sürdüğü, ülkenin bombardıman altında olduğu yıllarda İngiltere’de geçiyor. Savaşın yıkımı karşısında tiyatroyla ayakta kalmaya çalışan ve ’Ölümüne Tiyatro’ yapan bir topluluğun hikayesini izliyoruz. Taşrada turnede olan tiyatronun, William Shakespeare’in ünlü oyunu ‘Kral Lear’i sahnelemesi, başrol oyuncusu Sır’in hasta ve yorgun dönemine rastlıyor. Lear, sahnede, kızlarının evinden kovulup, yaşlı ve hasta bedenini oradan oraya sürükler ve Cordelia’nın acısını yaşarken, kuliste ise gerçek bir trajedi yaşanmaktadır. Sir ve Norman’ın yolları 16 yıl önce kesişmiştir. Sir, aslında kendisini dev aynasında gören huysuz bir taşra oyuncusu da olsa Norman’ın gözünde bir ilahtır. Giydirici, gönüllü olarak onun her derdine koşan, sahneye hazırlayan, provalarda sufle veren tekstleri onun için ezberleyen, replikleri aktör için aklında tutandır. Sır’ın, hafızası bulanıp, oyunlar kafasında karıştığında hemen imdadına koşandır. Sır’ü en çok, karşılıksız ve tutkuyla seven, onun varlığıyla var olandır. Peki ya Aktör gittikten sonra, onca emeğin, özverinin, uykusuz geçen gecelerin sonunda ne kalacaktır elinde?

   SAVAŞ, İNSAN VE TİYATRO

14566764_1368132516561598_1229298229426782208_nErgun Sav’ın dilimize çevirdiği Giydirici, Sir ve Norman arasındaki ilişkiyi konu alsa da, savaşın, insan, yaşam ve sanat üzerinde yaptığı yıkım, tiyatro tutkusu, bir aktörün egosu, bitmeyen yıkıcı hırsı, kadın-erkek, işveren- emekçi ilişkileri, sadakat, ihanet, adalet, sevgi, dürüstlük kavramları üzerinde de düşündürüyor. Giydirici çok güçlü bir tekst, sahneye konması zor bir oyun. Yönetmen Hakan Çimenser, bunun altından kalkıyor. Oyun, tiyatronun kulisinde ve ‘Kral Lear’in oynandığı sahnede geçtiği için sanki iki oyun yönetmek gibi. Vurgulamak istediği sahnelerin altı iyi çizilmiş, kulis ve sahne trafiği aksamadan yürüyor. Dışarda savaş sürerken, tiyatronun içindeki bir avuç tiyatrocunun savaşını, seyirciyi hiç sıkmadan nerdeyse 3 saat boyunca akıcı bir biçimde aktarmayı başarıyor.

Celal Kadri Kınoğlu, Giydirici için biçilmiş kaftan. Rol, sanki üzerine dikilmiş! Küçücük bir dikiş hatası bile görünmüyor ! Kır, Caligula ve İmparatorluk Kuranlar oyunlarında izleyip alkışladığım Kınoğlu, coşkulu ve enerjisi yüksek bir oyuncu. Bu enerjinin her zerresini, en küçük ayrıntısına kadar ‘Giydirici’ ye giydirmiş. Gözleri parlarken, birden bir çocuk edasıyla küsmesi, anlık mutluluklarını seyirciyle paylaşabilmesi, Macbeth’den ‘Uğursuz Cadı Oyunu’ diye söz ederkenki sevimli bilgiçliği, çocuksu kurnazlıkları, Sir’e ve tiyatroya duyduğu tutkuyu göz bebeklerine yerleştirmesi, hele finaldeki hayal kırıklığı! Norman’ın her anını dolu dolu yaşayarak ve bize de yaşatarak, izlediğim Norman’lardan hiç de aşağı kalmadı. Yıllar geçse de bu performansı hatırlanacaktır.

giydirici-13-ocak-ta_ur9E

Adnan Biricik, sağlık sorunları nedeniyle provalara devam edemeyince, Sır rolü Hakan Çimenser’e kalmış. Zaten ağır bir görevi varken, yönetmenliğin yanı sıra oyunculuğa da soyunmuş. Önce biraz tutuk gibi gelse de sonradan açıldı. Yorgun, hayatı ve çok sevdiği sahnesi elinden kayıp giden aktörü, tüm egosu ve zaafları ile gösterdi seyirciye.

Lady, yani Sır’ın, (Bu unvan elinden alınmasın diye hiç bir zaman karısından boşanmamış) yıllardır yaşamı ve aynı sahneyi paylaştığı kadını, Hülya Gülşen oynuyor. Geçen sezon ‘ Özel Kadınlar Listesi’ oyununda sivrilen oyuncu için bu kez aynı övgüde bulunamıyorum. Onda ’İngiliz’ havasını hiç bulamadım. Tiyatronun sert, kuralcı, Sır’ün sağlığı için endişelenen, sahne amiri rolünde Rüyam Perihan Dirin var. Eski aşkı, aslında biricik aşkı Sır’ü hala sevse de ona saygı duyan, mesafesini koruyan Madge’in dramını, ölçülü, abartısız oyunculuğuyla öne çıkartıyor. Genç oyuncular askere çağrıldığı için, tiyatroda figüranken ilk kez bir rol alarak Lear’de Soytarıyı oynayan Geoffrey’de Abdullah Yakın, rolünü etkili kılmayı başarıyor.

giydirici-_CJb-_yJ8g_xd1h

Oyunda, Ebru Demirdöven (Irene) Aral Seskir (Mr.Oxenby), Osman Tunca Soysal ( Şövalye) Sinan Cem Çabuk (Kent), Cem Şahin (Gloucester) Evrim Feyza Geboloğlu (Goneril) ve İpek Altınöz (Regan) rollerinin hakkını veriyor. Savaş Çevirel’in dekor tasarımını çok beğendim. Seyirciyi o döneme götürüp kolaylıkla tiyatronun kulisine girmesine yardımcı oluyor. İnci Kangal Özgür’ün kostümleri, Akın Yılmaz’ın ışık tasarımı, Fırat Akarca’nın müziği ‘Giydirici’nin başarısında göz ardı edilmemeli.

Sanatçının bir başka sanatçıya bakışını, bir aktörün, yazarın, müzik adamının, ressamın ruh halinin derinliklerine inen oyunları ve filmleri her zaman sevdim. Giydirici’yi ise hep özel bir yere koydum. Boşuna heyecanlanmış, umduğumu bulamamaktan korkmuşum! Giydirici, bu sezon İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda izlediğim en iyi yapım. Özellikle Celal Kadri Kınoğlu’nu ve tüm emeği geçenleri kutluyorum.

Yazımı, Sir’ın unutulmaz sözleri ile bitirmek istiyorum:‘ Oyuncular, yalnızca diğerlerinin anılarında yaşarlar. Dünyadaki en güzel şey hatırlanmaktır…’

Rengin Uz

www.dirensanat.com

 

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.