Zehra İpşiroğlu:Barışa Adanmış Bir Yaşam/ Nefret Etmeyeceğim

0
yasam
Zehra İpşiroğlu

Warning: Illegal string offset 'limit' in /home/admin/web/dirensanat.com/public_html/wp-content/themes/Newspaper/includes/shortcodes/td_block_big_grid_6.php on line 20

“Nefret etmeyi reddetmek ve intikamdan kaçınmak cesaret ister”.

 

Zehra İpşiroğlu
Zehra İpşiroğlu

Yıl 2009  Filistinli  jinekolog  İzzeldin Abuelaish   İsraelilerin Gazze’deki saldırısında üç kızını ve bir yeğenini yitiriyor. Yaşadıklarını  2011 yılında çıkan  ve yirmi üç dile çevrilen Türkçe olarak da yayınlanan “Nefret Etmeyeceğim” adlı  otobiyografisinde anlatıyor. Almanya’da bundan kısa bir süre önce yaşam boyu barış için mücadele eden, Toronto’da bir barış vakfı kuran bu humanist  doktorun yaşam öyküsü  tek kişilik bir oyun  olarak tiyatroya uyarlandı. Bugün çeşitli kentlerde farklı sahne yorumlarıyla sergilenerek büyük  bir beğeni topluyor.

Tıpkı Ortadoğu’ya barış getirmek amacıyla 1999’da  Ortadoğu ve Avrupa’dan genç müzisyenlerin yer aldığı  bir orkestra kuran (Doğu Batı Divanı Orkestrası) Yahudi kökenli ünlü orkestra şefi Daniel Barenboim gibi İzzeldin Abuelaish de  bütün yaşamını  barışa adıyor. Yıllarca Tel Aviv’deki büyük bir hastanede kadın doğumda çalışıyor ama ailesiyle birlikte  Gazze’de yaşıyor.  İzzeldin’in doktor olarak tek amacı var, o da insanlara dil, ırk, millet gözetmeksizin yardım etmek.

Köln Theater Tiefrot’da    Michael Morgenstern’in  inanılmaz bir dinanizmle oynadığı oyunda İzzeldin’in yaşamanın çocukluğundan  dünyaca ünlü bir doktor olana kadar ki çeşitli aşamaları geriye dönüşlerle kah oynayarak kah anlatarak canlandırılıyor.

Varlıklı bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak  yerinden yurdundan sürgün edilerek Gazze’ye gelişi  ve Gazze şeridindeki bir mülteci kampında  yoksulluk ve sefalet içinde geçen çocukluğu, ailenin en büyük çocuğu olarak üç beş kuruş kazanmak için inanılmaz mücadelesi  öyle bir canlandırılıyor ki izleyicinin dikkat daha ilk anda sahnede yoğunlaşıyor. Çarpıcı anıları zaman zaman yaşadıklarına simgesel bir boyut katıyor,  öğretmenin ona hediye ettiği bir silgiyi bütün ailenin bir mucize gibi görmesi, silginin bir anda her şeyi yok edebilen sihirli gücü karşısındaki şaşkınlıkları  buna  bir örnek veriyor. Keşke silginin savaşı da yok edebilme gücü olsa…Küçük İzzeldin tek kurtuluşun okuma olduğunun bilincine vardığı anda, kendisini öyle bir okumaya adıyor ki eğitimini Mısır’da alarak, sonra da İngiltere ve Amerika’da okuyup Harvard’ı bitirerek ailede okumayı başaran ilk kişi oluyor.  Böylece okuma, doktor olma, insanlara yardım etme hayalini türlü engellere karşı adım adım gerçekleşiyor.

İzzeldin 1997’de  Tel Aviv’deki ünlü bir hastanede çalışmaya kabul edilen ilk Filistinli doktor oluyor. İşine öylesine yürekten bağlı ki, hastanede  zaman zaman hastalar tarafından ötekileştirilmesi  ya da sınırda her gün saatlerce bekletilerek yaşadığı güçlükler, insanlara  yardım etme, dünyaya yeni insanlar getirme  sevincinin yanında önemini yitiriyor. Doktor Tel Aviv’de  canla başla çalışırken,  onca meslektaş, arkadaş ve dost  edinerek kendine  yeni bir yaşam alanı kurarken İsrael ve Filistin arasındaki gerilim aşama aşama yükseliyor.

“Sen İsrailli çocukların dünyaya gelmesini sağlıyorsun” diyor yakın çevresi ona “On beş yirmi yıl sonra bizi toptan yok edecek  yeni bir kuşağın doğması için uğraşıyorsun”.

Hayır, hangi ülke ve hangi kökenden olursa olsun önemli  değil, doktorun tek amacı yaşamın sürmesini sağlamak ve bunun için insanlara yardım etmek.  Eşi ve yol arkadaşı Nadya da bunu yürekten destekliyor. Yaşamını anlatırken kendi önyargılarını da sorgulaması, özeleştiriden hiç kaçınmaması da çok çarpıcı. Londra’da ötekileştirildiği yanılsamasıyla hocasını suçlaması, güvenlik güçleriyle yaşadığı sıkıntıları evde  ailesinden çıkarması  kendini sorguladığı  çok duyarlı   duraklama anlarını oluşturuyor.

Doktora göre  İsrael bizim düşmanımızdır düşüncesi  zaman zaman durulur gibi olsa da  hiç bitmeyen kanlı bir politik  oyunun bir parçası.  Ne yazık ki doktorun bu oyuna gelmemek için sürdüğü mücadele, Hamas’a karşı tavır alarak politikaya atılmaya karar vermesi ve varını yoğunu bu amaç için  barışçıl çözümlere yatırması  azınlıkta kaldığı için başarısızlıkla sonuçlanıyor.  Öteyandan uluslararası ün kazandıkça sorunlar azalmıyor, tersine büyüyor. Çünkü doktorun yaşamı her şeyden değerli gören idealist dünyasıyla şiddet ve savaşı savunan politik oyunlar arasındaki uçurum baş döndürücü büyüklükte.

kitap_3211782

Oyunun sonuna doğru dramatik gerilim aşama aşama aşama yükselirken felaketler zinciri de birbirini izliyor.  Londra’dayken eşinin kanser olması, onun yanında olmak için  apar topar döndüğünde İsrael polislerinin  ve bürokrasinin baskısı altında sıkışıp kalması, saatlerce, günlerce bekletilmesi,  sorgulanması, hapis tutulması, hastaneye yetişmesinin engellenmesi, karısının ölümü, sekiz çocukla ortada kalışı,  İsrael tanklarının Gazze’deki  kanlı saldırısı, İsrael medyasının İsrael’de de çok ünlü olan bu doktoru desteklemesine karşın, top mermilerin  2009’da Gazze’deki  evini yerle bir ederek çocuklarını öldürmesi  yaşanan dehşetin ve şokun  boyutlarını  sergiliyor.  Ama yaşam bütün bu acılardan bağımsız sürüp gidiyor.   Oyunun belki de en çarpıcı yanı İzzeldin’in bütün bu yaşadığı acılara rağmen  nefret,  öfke ve kin duygularının onu ele geçirmesine izin vermemesi. Einstein’ın da dediği gibi yaşam  tıpkı bir bisiklet gibi, düşmemek için bisikleti hiç durmaksızın sürmek, hareket etmek gerekiyor. İzzeldin Abuelaish de barış yolunu sürdürüyor.

2014’de Gazze yine bombalandığında doktor yardım etmek üzere oraya gidiyor. Bugün Gazze yerle bir edilmiş durumda. Yüz bin insan evsiz yurtsuz kalmış, insanlar sefalet içindeler. Doktor “Öldürülen kızlarıma söz verdim, nefret etmeyeceğim” diyor. “Ve bu sözü her zaman tutacağım. Ama  Filistinlilerin özgür yaşayabilmeleri için İsrael’in bu politikadan vazgeçmesi gerekiyor. Böyle bir durumda sadece  ezilen Filistin halkı değil İsraelliler de sürekli savaşan ve baskı yaratan konumlarından kurtularak özgürleşecekler. Biz onların da artık korkusuz yaşamalarını ve askeri yöntemlere başvurmamalarını istiyoruz”.

Oyunu tiyatroya uyarlayan ve yöneten Ernst Konarek “Filistin’de iki ülke arasında denge ve barış politikasını isteyen, bunun için de hem İsrael’den hem de Filistin’den çok şey bekleyen  insanlar olduğunu göstermek istedim”diyor. “Doktorun da otobiyografisinde dile getirdiği gibi artık oturup konuşma zamanı”.

Barışa Adanmış Bir Yaşam

Tıpkı yaşamını insana ve yaşama adayan ve çok zor koşullarda yaşayan binlerce kızın kurtulmasını sağlayan  Doktor Türkan Saylan gibi  Doktor Abuelaish de yaşamı seçiyor. Toronto’da kurduğu vakıf  özellikle kendi ülkesindeki kız çocuklarını ve kadınları destekliyor.  Çünkü  Doktora göre  barışı ve hümanizmi savunan bir dünya ancak kadınların  kurtuluşuyla gelişebilir. En büyük umudu ise, kızlarının “Filistin ve İsrail arasındaki barışa giden yolda verilen son kurbanlar” olmasıdır.

Toplumumuzda bizim gibi düşünmeyenlere karşı duvarlar örmenin, sınırlar çizmenin doğal sayıldığı, kutuplaşmanın giderek bir uçuruma dönüştüğü, Kürtlerle savaşın hiç bitmediği  bir ortamda  İzzeldin Abuelaish’in  yaşam öyküsü sadece Filistin ve İsrael halklarını anlatmıyor, aynı zamanda hümanist duruşa  örnek veriyor.

Zehra İpşiroğlu

Zehra İpşiroğu’nun diğer yazılarını okumak için:

www.dirensanat.com

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.